Sorun var mı" aklıma tek bir şey takılmıştı."Peki senin yaratıcın kim?"
-----------------
Sehun'un yüzünde bir endişe vardı.
"Sana bu söylemek zorunda değilim. Onun hakkında düşünmeye bile tenezzül etme. Şimdi seni biraz eğitmek için insan avına çıkmalıyız." Deyip kalktı."Hemen üstüne çeki düzen verip aşşağı in ve normal davran."
Sehun odadan çıktıktan sonra düzgün ve temiz bir takım giyerek odadan çıktım. Evdeki her insanın yaptığı konuşmaları,dedikoduları, bağı- bi dakika durun Eun Hee altıma mı girmek istiyordu? Hah, o kız bana hep sulanmıştı zate-" Jongin-ah merdivenlerde neden duruyorsun?" Dedi Sehun sevecen bir halde. Yukarıdaki sert tavırları uçup gitmişti.
"Buraya GEL." Sesindeki ima fark edilemeyecek gibi değildi. Zorla aşşağı indim ve kapıda duran at arabasına bindik. Yol boyunca hiç konuşmamıştık.
Köyün içindeki bir kafeye girdik ve herkesi rahatça görebileceğimiz bir yere oturduk." Seç, beğen,al Jongin." Karar veremiyordum. Boğazımda canımı yakan bir susuzluk vardı. Bu beni çılgına çeviriyor ve soğukça terlememe yol açıyordu. Gözüme en dip köşeye sinmiş bir bayanı kestirdim. Kimsenin gözüne çarpmamaya çalışıyordu ama güzelliği dolayısıyla bariz bir şekilde ortadaydı.
"Nasıl yapacağım?" Yarım gülümsedi." İlk önce git ve karşısına oturup güzel sözler söyle. Seninle göz teması kurduğunda ise onu etkile ve ara sokaklardan birisine sok. Orada istediğini yapabilirsin." Kulağıma susuzluğumdan dolayı ve etrafta çok fazla insan olmasından dolayı cazip gelmişti.
Yavaşça karşısına oturdum." Merhaba güzel bayan." Küçük bir tebessüm verdi. Anında şımarmıştı." Merhaba." Bende en çekici gülümsememi takındım." Bu kadar güzel ve tatlı bir bayanı tek başına oturuyor olarak görmek açıkçası beni üzdü." Dedim sahte bir üzgünlükle.
Muzipçe baktı ve işte GÖZ TEMASI! Bir anda heyecanlanmıştım. E tabi bu benim ilk avım.
Tam gözlerinin icine baktım. İrisleri büyüyüp, küçülmeye başlamıştı. "Şimdi hiçbir demeden beni takip et." Kafasını salladı ve kafeden dikkat çekmeden çıktık. Arkamdan Sehun'un bakışlarını hissediyordum.
Kızı kimsenin olmadığından emin olduktan sonra evlerin arasına sokup direk boynuna saldırdım ama unutmuştum. Kıza bağırmamasını ve tepki vermemesini söyleneyi unutmuştum.
Kız çırpınıyor, bağırıyor ve bana vurmaya çalışıyordu.
Kendime gelmem kızın acı dolu büyük bağırışından sonra oldu. Hemen geri çekildim. Ağzımın etrafı hep kandı ve yanlış yerden ıssırdığım için üstü hep kan olmuştu.
"Ne oluyor?!? Jongin! Etki altına al!" Kıpırdayamıyordum. Anlamış olamlı ki yere yığılan kızın karşısına geçip gözlerini açmaya çalışıyordu ama başaramayınca elleri boynunu sardı. Bunu anlayınca hemen Sehun'u ittim ve kızı kapatacak şekilde önünde durdum. "Çekil önümden." Sanki.kendini kontrol etmeye çalışıyordu. "Hayır." Tısladı. " Sana zarar vermek istemiyorum Jongin. Hemen çekil." Emrine uymamak için içimde büyük bir savaş veriyordum." Ona acıyor musun?" Kafamı salladım. " Duygularını kapat."
"NE?"
"SANA DUYGULARINI KAPAT DEDİM!!"
İşte o zaman tamamen insanlıktan çıktığım andı. Beni duygularımı kapatmaya zorlamıştı ve içimde tek bir insanl-"Ya-ahhh, taş kafa! Yine eski günlerini mi hatırladın? Aishhhh napıcam ben seninle? Bak şurdaki fıstık tam senlik." Bazen bu çocuk benim neden yanımda diye düşünmeden edemiyordum.
" Bugünlük teksin Soo. Keyfini çıkar ~"
"Pehhhh, tabii ki."
Dedi ve gitti. Soo benim bir parçamdı. Birbirimizi kollar korurduk.
Gözüm etrafta barda yiyişen ve icki içen insanlarda geziyordu. Nerdeyse 75 yıldır 22 yaşımdaydım ve yarım asırlık hayatım öldürmekten, sevişmekten başka bir şey yapmamıştım. Yaratıcım beni bırakalı 24 yıl olmuştu. Onu aramıştım ama bir 3-4 yıl sonra aramayı bırakıp Soo ile karşılaştım. İlk karşılaştıģımızda düşman olsakta ortak noktalarımız olduğunu anlayıp 30 yıl beraberdik ve ayrılmayıda düşünmüyorduk.
Sandaliyeyi çekip karşıma biriso oturduğunda içime tanıdık bir his doldu. Kim olduğunu görmek için kafamı içkimden kaldırdım.
'WHAT THE FUCK?!?'
"Beni özledin mi Jongin-ah?