Hayat şartları bizi ne kadar ciddi görünmeye zorlasa da hepimiz çılgınlıklarımızı paylaşacak birini arıyoruz...Can YÜCEL.
Ve işte ilk bölümüm sizlerle.Umarım beyenirsiniz:);),')
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
Kafamdaki ağrı dayanılmaz bir haldeydi ve üstelik gözlerimide açamıyordum. Bir yatakta uzanmıştım ama hatırladığım kadarıyla en son bilmediğim bir sokakta bir adam tarafından köşeye sıkıştırılmıştım ve sonrası mechul. Bulunduğum yerde bir takım konuşma sesleri duyuyordum. Hafifce olduğum yerde hareket etmeye çalıştım. Hareket etmemle konuşma sesleri kesildi ve bir süre sonra bileğimde bir el hissettim, biri nabzımı kontrol ediyor olmalıydı. Tekrar konuşmaya başladıklarında bileğime dokunan kişinin bir doktor olduğunu anladım bulunduğumuz ortamdaki adama birşeyler söylüyordu.
"Durumu iyi bir süre daha dinlensin, kafasındaki yaraya ise akşam olunca pasuman yaparsınız. Gerekli olan ağrı kesicileride reçeteye yazdım saat 8 'de tok karna verirsiniz".
"Peki, doktor bey sağolun. Kasım bey sizi kapıya kadar geçirsin".
"Hiç gerek yok adnan bey ben kendim giderim, size iyi günler dilerim".
"İyi günler".
Doktorun geri giderkenki ayak sesleri odada yankılanıyordu. Ayak sesleri kesilince, ortam çok sessiz olmuştu. Gözlerimi yavaşça aralamaya çalıştım ve bu sefer başarmıştım. Gözümü yavaşça açtığımda karşımda bana ilgi dolu bakan bir çift yeşil yaşlı gözle karşılaştım. Yüzündeki kırışıklıklara bakılacak olursak 70 yaşlarında bir adamdı ama gayet dinç duruyordu, saçı düzgün bir şekilde taranmıştı ve çok tarz giyinmişti. Üstündeki spor-şık konbin çok iyi duruyordu üzerinde. Bana doğru birkaç adım attı. Elini anlıma yavaşça koydu ve sıcak bir şekilde gülümsedi.
"Demek uyandın kızım,şimdi nasılsın bakalım?".
"Bu adamın kim olduğunu bilmiyorum ama o beni tanıyormuş gibi niye davranıyordu ki", diye geçirdim içimden, ben ne diyecektim ki şimdi tanımadığım bu adama.
Merak dolu gözlerle ona baktığımda cevap vermeyeceğimi anlamış olmalı ki, konuşmaya devam etti.
"Benden korkmana gerek yok kızım, buraya geldiğinde kafan da küçük bir yara vardı ,biraz da kan kaybetmişdin. Demir seni bulduğunda çoktan bayılmışsın, oda seni buraya getirmeye karar vermiş. Uzun süredir baygındın, aç olmalısın. Yemek hazır, bir şeyler yemek istermisin?".
"Ee ! Ya şimdi ne yapacağım, ne söylemem gerek, susmak daha iyi" diyen iç sesimi dinledim ve susmaya devam ettim.
"Pekala, galiba konuşmak istemiyorsun anlıyorum.Kötü bir gün geçirdiğin belli".
Adının adnan olduğunu öğrendiğim yaşlı adam bana son kez sıcak bir şekilde gülümseyip yavaş adımlarla odadan çıktı ve arkasından kapıyı kapattı. Kapanan kapıdan gözlerimi ayırıp odada gezdirdim. Çok büyük mavi ve beyaz ağırlıklı lüx ve modern bir odaydı. Odada kocaman bir kitaplık , ayna ve karşılıklı iki koltuk ve tam yanımda duvara muazzam bir şekilde montelenmiş bir televizyon bulunuyordu. Üstünde yattığım yatak ise 3 kişinin rahat sığabileceği büyüklükteydi ve fazlasıyla rahattı. Üzerime örtülü olan beyaz çarşafı yavaşça üstümden çektim ve ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Ayaklarım soğuk zemine temas ettiğinde içim ürperdi, ve aklıma bir sürü cevapsız soru geldi. Ben nerdeydim? Buraya nasıl getirilmiştim? Beni buraya kim, neden getirmişti? Neden bana yardım ediyorlardı? Bu sorulara acilen bir cevap bulmalıydım. Yavaş adımlarla odadaki aynanın karşısına geçtim ve kendimi süzmeye başladım. Kafamda bir sargı ve üstümde bana ait olmayan bir eşofman takımı vardı. Üstümü kim deyiştirmişti bilmiyorum ama umarım bu kişi bir erkek deyildir. Aynanın karşısında aklımdaki cevapsız soruları sıralarken,kapının açılma sesini duydum. Kafamı kapıya çevirdiğimde dünyalar güzeli bir kız gördüm. Boyu baya uzundu ve fiziği muazzamdı. Yüzüne yerleştirdiği sıcak gülümseme yüzünde çok iyi durmuştu, mavi gözleri parlıyordu. Bana doğru bir kaç adım attı ve elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çünkü Sen Farklısın(Düzenlenecek)
Novela JuvenilDerin bir nefes ver ve almayı unut. İşte o zaman mutlu olucaksın... ❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗❗ İşte yine o ses kulaklarımı dolduruyor ve unutmaya çalıştığım tüm o anları yüzüme vuruyordu. Bu ses ölümün acı çığlıklarından başka bir şey değildi. Yine bir ruhu da...