Komutan jongin , baykuş çocuğun gülümsemesi ile kaskatı kesilirken baykuş çocuk parmakları ile uzanıp komutan jongin'in kaşlarının ortasına dokundu ve biraz olsada düzelmesine sebep oldu.
Baykuş çocuk, komutanın kaşlarının ortasına dokunduğunda komutan jongin'in kaşları ilk başta yumuşasada kaşlarının ortasına duran parmağın baykuş çocuğa sahip olduğunu hatırladığında tekrar gerildi ve komutan jongin ne yapacağını bilemez halde gergince gülümsedi.
Kaşlarının ortasında duran kar beyazı rengindeki parmağı alıp ellerinin içine hapsettiğinde gülümsedi ve baykuş çocuğun ellerini kavradı.
"Kahvaltı etmeye ne dersin?"
Baykuş çocuk kaşlarını çatıp komutan'a baktığında , komutan kıkırdadı ve ellerini kaldırarak ağzına götürdü ve ağzında birşey varmışcasına ciğnedi ve baş parmağını kaldırdı.
Baykuş çocuk gülümseyip parmağını kaldırdığında komutan baykuş çocuğun elini kavrayıp birlikte odadan çıktılar.
Odadan çıktıklarında baykuş çocuk gülümsüyor ve etrafı izlerken komutan jongin tarafından sürüklenmesine izin veriyordu.
Birkaç hafta öncr kendi mıntıkasından kaçılırken birşey hissetmesede cariye olacağını anladığında itiraz edip tepki göstermişti.
Mıntıkasında hiçbirşey yolunda değildi. Baykuş çocuk çoçuk değerli olan norveç meleziydi kendinden başka bütün melezler öldürüldüğü için onu buldukları yerde sıkıştırılmıştı. Melezler krallar için sulu birer meyve gibiydi, en çok ihtiyaç duydukları şeymişcesine. Eger bir melezsen erkek yada kadın olman fark etmiyordu alıp götürüyolardı öylece
O gün nasıl anlatılırdı ki ? Heryer alev içindeyken götürülmeye çalışan kadınlar yerde yatan cansız bendenlerden başka hiçbirşeydi belkide.
Baykuş çocuğun kaycedecek hiçbirşeyi yoktu o çok kücükken melezlerin lanetli kabul edildiği yıllarda tüm ailesini yakmışlardı o ise evdeki mutfak dolabının içinde oturmuş bekliyordu. Annesi hemen dönceklerini söylemişti oysaki.
Jung krallığın askerleri evi bastığında baykuş çocuğun annesi askere kendini vereceğine dair söz verip baykuş çocuğun burada olduğunu kimseye söylememesi için yalvarmıştı.
Asker baykuş çocuğun annesinin dediğini yapıp kimseye birşey demediğinde yan komşuları olan bay Do baykuş çocuğu alıp büyütmüştü.
Koreceyi gayet iyi biliyordu ama korkuyordu baykuş çocuk belki birazda eğleniyordu, komutanın çocuksu halleri onu eğlendirsede gülümsemekle yetiniyordu.
Komutan jongin kafasını çevirip etrafa meraklı ve bir o kadarda hüzünlü bakan gözler ile gülümsedi ve favori mekanı olan mutfağa girdi.
Yong-sun teyze sebzeleri doğrayıp yanındaki kazana atarken ağzında tutturduğu şarkı ile komutanın yüzü ciddileşti ve her gece sıcacık yastığa başını koyarken kulaklarına dolan o sakin melodi hatıralarında belirdi.
Bu şarkı vefaat eden anneciğinin her gece söylediği ve onu uçsuz bucaksız rüya alemine sürükleyen şarkıdan başkası değildi.
" Günaydın song-sun teyze tekrardan"
Komutan jongin hala şarkı mırıldanmaya devam eden yong-sun teyzeye yaklaştı arkadasından onu takip eden baykuş çocuguda çekiştirmeyi unutmadı.
"Günaydın komutan. Tekrardan"
Yong-sun teyze doğradığı taze soğandan başını kaldırıp komutan jongin ile gözgöze geldiğinde gülümsedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MUCİZE
Historia Corta(Tamamlandı) iki kralında yaptığı kaçamak sonucu olacakları tahmin etmemişlerdi... "Ben hamileyim chanyeol" "Peki kimden" Umarım babana çekmezsin küçüğüm.