"Yavaş yavaş ölürler yalnız okuyan ve okuduklarını yaşamayanlar; hep müzik dinleyip hayatın ritmine kulak tıkayanlar."(Her Ömür Kendi Gençliğinden Vurulur-Yılmaz Odabaşı )
Çıkış zili çaldığında önümdeki kitabı kapatıp ayağa kalktım.Okuldan çıkarken az önce okuduğum son cümleyi düşündüm.Yalnızlığımı düşündüm.Bu duygunun ve kimsesizliğin beni mahvettiğini anladım.
Belki bir arkadaşım olsa belki yanımda sadece tek bir kişi olsa böyle olmazdım.Ama ben hep yalnızdım,hâlen de devam ediyor bu durum.Aslında küçük tatlı bir ailem var(!)Anne,baba ve çok sevgili ağabeyimden oluşan...
Annem,bir kızı bile olduğundan dahi haberi olmadığına eminim.Varsa yoksa ağabeyim,beni o kadar görmezden geliyor ki bu durumda kitaplar bana ebeveynlik yapıyor.On sekiz yaşıma kadar yaptı da. Ben hayatı kitaplardan,acımasızlığını da yaşantımdan öğrendim.
Küçük bir butiği var ve kendi tasarladığı kıyafetleri satışa çıkarıyor.Babam ise,aslında baba demeye bin şahit ister. Ben umrunda bile değilim.Mesela benim yanıma gelip bir kere bile halimi hatrımı sorup,başımı 'kızım' diye okşadığını bilmem. Onun ailesi,oğlu ve karısından oluşuyor.Kendisi bir asker.Babamı desteklediğim ve tek gurur duyduğum şey mesleği.Ama sevgili ağabeyimin geleceğinden başka bir şey düşündüğünü sanmıyorum.
Ağabeyim ise özel bir üniversitede işletme bölümünde, üçüncü sınıfı okuyor.Kendini beğenmiş,ukalanın teki. Çok fazla maddi durumumuz olmadığı halde,benimle karşılaştırırsak fazlasıyla lüks yaşıyor.
Ve evet ben böyle bir ailenin üyesi olduğumu dahi sanmıyorum. Evin içerisinde adeta ruh gibiyim.Odamdan başka bir yere çıktığım yok. Çünkü onların arasına katıldığımda beni görmezden gelmelerine dayanamıyorum.Öğleden sonra okul çıkışında,çalıştığım bir kitapçı var.Oraya yürüyerek gidiyordum. Bugün okulda fazlasıyla yorulmuştum,bedenenden ziyade ruhen yorgundum ve tek ihtiyacım olan beni bekleyen kitaplardı. Kitapçıdan içeriye girerken,iyi ki burada çalışıyorum diye şükrettim.
"Selam Mehmet Dede." diyerek selam verdim Kitapları düzeltmeyi bırakıp taburesine yavaşça oturdu."Dede senin babandır. Ben daha altmış iki yaşındayım ."dedi gülümseyerek.
"Ee sonuçta bir ayağın çukurda,sana dede demeyeyim de kime diyeyim Mehmet Dedem?" dedim küçük bir kahkaha eşliğinde. Ardından Mehmet Dede kalkıp dükkanın içerisindeki küçük odasına yol aldı.Orada ya kitap okuyordu ya da kendine kahve hazırlıyordu.Ara sıra da uyuyordu.
Mehmet Dede,buranın sahibiydi. Bu kitapçı da kendi gibi şirindi. Mehmet Dedeyi çok seviyordum,çünkü bana babamın göstermediği babalığı göstermişti.
"Hadi bakalım kızım,orada mıy mıy yapıp durma. Gel şu kahveni iç de sonra kitapları dizmeye başla.Yine çok karışmış kitaplıklar."dedi bir eliyle belini tutuyordu diğer eliyle bana hazırladığı kahveyi. Yanına gidip onu sandalyesine oturttuktan sonra ellerimi yanaklarına koyup sıktım. Sonra da sıktığım yanaklarını öptüm. Onu bir çocukmuş gibi sevmeme bayılıyordu. Anlattığına göre karısı öldükten sonra çocukları onu terk etmiş. Ona bakmak zorunda kalmamak için. Bence bu çok canice bir hareketti.Benim annem ve babam ne kadar bana ebeveynlik yapmamış olsalar da ben onlara yine bakardım. Yaptıklarından kendileri utanmalıydı. Ben her zaman doğru bildiğim şeyi yapardım.
"Tamam dedem,ben hemen halledip yarım kaldığım romanıma devam etmek istiyorum." dedim elindeki kahveyi alırken.Kahveden bir yudum aldığımda kendimden geçmiştim.Tadı tam kıvamındaydı.Mehmet Dede kesinlikle bu işi biliyordu.Kahve kupasını bir köşeye koyduktan sonra Mehmet Dedenin yarım bıraktığı yere gidip telefonumu çıkardım ve müzik açıp kulaklığımı taktım.Hemen ardından dizme işime başladım. Bir müşteri gelince bayağı karışıyordu kitaplar ve Mehmet Dedeyle ben her seferinde düzenlemek zorunda kalıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerimin Sınırı
ChickLitBen hayallerinden vurulmuş o küçük kız çocuğuyum. Yüreğime dokunan ellerden kaçmayı başaramadım daha. Bulutların göz yaşı, Çarptı suratıma. Ve doğrulamamıştım. Ta ki güzel yüzlü bir adam girdi hayatıma Çirkin kalbi sığınak oldu hayallerime ve yüreği...