"Biliyor musun?Dayanamıyorum.Burada olsaydın işe yaramayacağını bildiğin tesellilerle avuturdun bedenimi.Ben yine ağlar sana sarılırdım.Beraber ağlayarak sabahlardık.Burada olsaydın, sonsuza kadar ağlamaya bile razıydım.Keşke burada olsaydın.Sana tam ihtiyacım olduğu anda yine eskisi gibi yanımda olsaydın... Ahh...Ne kadar bencilim değil mi?Affet beni kardeşim.Yanında olamadığım her an için affet.Ben kendimi affedemiyorum çünkü...
Sensiz bir hayat düşünülemez derdim hatırlıyor musun?Şimdi sensiz bir hayatta yaşıyorum...Meral bu çaresizlik anlatılamaz.Dönemeyeceğini bildiğim halde sana yalvarmak...Bu çok acıtıyor."gözyaşlarımı silmedim.Onun silmesini bekliyordum.Bu imkansız bir beklentiydi.O yanıbaşımdaki ellerimle toprağını avuçladığım mezarından kalkıp da gözyaşlarımı silemezdi.
"Beni duyuyorsun biliyorum.Şimdi dinle beni,anlatacaklarım var.Senden sonraki hayatımı..."ellerimle toprağını sıktım.Onu çok özlemiştim ve ihtiyacım vardı ona anlatmaya.Meral beni dinlerdi çünkü.Hep dinlemişti.Ama bu sefer farklı olan bir şey vardı, bana cevap veremezdi...
"Babam sandığım adam aslında babam değilmiş.Bu olaya çok fazla tepki vermedim ama hep aklımda.Benim aslında gerçek babam ölmüş.Olaylar ne kadar doğru bilmiyorum ama Ateş böyle anlattı .Bu konu hakkında pek fazla konuşmak istemiyorum.Bu arada Ateş...Benden özür diledi biliyor musun?Bu zamana kadar beni fark edemediği için.Artık abi-kardeş gibiyiz.Alışamadım ve affedemedim ama bu durum hoşuma gidiyor.Bir de Asel var.Gerçekten iyi bir kız.Bana seninle olan anılarımızı hatırlatıyor.Bu durum sana olan özlemimi çok az da olsa gideriyor.Yine bencillik yapıyorum.Ahh ben hiçbir zaman akıllanmayacağım Meral."derin bir nefes alarak asıl değinmek istediğim konuyu açtım.
"Her şey bir yana da Fırat...Bana neden hiç anlatmadın kardeşim?Bu kadar değersiz miydim gözünde?Sevdiğin adamın Fırat olduğunu neden söylemedin?Bana hiçbir şey söylemeden neden gittin?Bir cevap alamamak beni kahrediyor.Lanet olsun sen ölüsün ve ben bunu kabullenemiyorum!!."sonlara doğru deli gibi bağırmaya başlamıştım.İçimde biriktirdiklerim taşıyordu mezarına,o güzel papatya kokan mezarına...
Gözlerimden usul usul akan yaşlar sinir katsayımın aksine yavaştı.
"Arkanda sorular silsilesi bırakarak bir bilinmezliğe kurban gittin.Kardeşim ben bunu hazmedemiyorum!Fırat'a her baktığımda kafana sıktığın silah geliyor aklıma...Ben buna katlanamıyorum.Gittin.Acımasızca.Geride bıraktığın harabeyi,kırık bir kalbi,sana özlemle dolup taşan bir bedeni görmeden gittin."
"Meral lütfen!"neye lütfen dediğimi bile bilmiyordum.Sadece lütfen diye bağırıyordum.Sanırım, onun geri gelmesini istiyordum.Onu olan hasretim içimde büyüyor ve katlanılamaz bir hal alıyordu.
"Lanet olsun seni çok özlüyorum!"haykırışım tüm mezarlığı sağır etmişti.Bir kere daha bağıracakken koluma dolanan el ile beraber sustum.Sonra kokusu geldi burun deliklerime.Nefessiz kalmış gibi soludum kokusunu.
"Şimal yeter bu kadar hadi gidelim."diyerek beni çöktüğüm yerden kucaklayarak kaldırdı.Gözlerim yaşlardan dolayı buğuluydu.O güzel kahvelerini göremesem de kokusunu soluyordum.
"Neden buradasın?"diye fısıldadım kendimin bile duyamayacağı bir sesle.Kafamı yavaşça kokusunun kaynağına ,boynuna, yasladım.Derin bir nefes aldı bunu şişip kalkan göğsünden anlayabiliyordum.
"Başından beri buradaydım." bir iç çekiş sesi duyuldu."Şimdi sus ve sakinleş tamam mı?Seni evine bırakacağım."dediğinde o mükemmel kokusundan dolayı gözlerim kapanmıştı bile.Az önce mezarlığı inleten bağırışlarımdan geriye hiçbir şey kalmamıştı."Burada,senin kucağında, olmam bir ihanet mi?"dedim .Beni zannediyorum ki arabasına taşıyordu.İtiraz etmedim.Halimden ve konumumdan memnundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerimin Sınırı
ChickLitBen hayallerinden vurulmuş o küçük kız çocuğuyum. Yüreğime dokunan ellerden kaçmayı başaramadım daha. Bulutların göz yaşı, Çarptı suratıma. Ve doğrulamamıştım. Ta ki güzel yüzlü bir adam girdi hayatıma Çirkin kalbi sığınak oldu hayallerime ve yüreği...