4.Bölüm 'Kıskançlık Tohumu'

22 1 0
                                    

Neden bilmiyordum ama şuan dümdüz bakıyordum ona. Ne yani bütün derdi bumuydu? Arkadaşlarımla onların hayatında olmamamızı mı istiyordu? Bu saçmaydı. Çünkü hiç görüşmüyorduk bile. Nadiren okula gelirdi ancak öyle karşılaşırdık.

"Hayır" dedim düm düz bir şekilde. "Sen arkadaşlarımla neredeyse hiç görüşmüyorsun ki. Ne zararları olabilir? Gerçeği söyle"

"Söyledim işte. Uzatma."

Alayla güldüm. "Kusura bakma ama, cenk, selim, engin ve bora bizlerle konuşup görüşmek istediği sürece sen kendini yırtsanda bu dediğin olmayacak"

"Sen bela mısın kızım? Hiçmi gururun yok. Basitsin dedim. Sülük dedim. Gitmen için illaki daha kötü şeyler mi söyleyeyim?"

"Senin derdin benimle. Aslında arkadaşlarımla bir alakan yok. Senin tüm derdin benim."

"Seni derdim yapacak kadar düşmedim. Kendini önemseme"

"Peki öyleyse" pes etmiştim artık.

"Lütfen artık beni rahatsız etme. Borayla da konuşacağım ama" dedim ve yaklaştım. "Artık benimle muhattap olma. Basit dediğin kıza bu kadar yakın olma" diyerek lavabodan çıktım. Gözlerimden firar etti yaşlar. İçeride zor tutmuştum ancak şimdi serbestiler.

Poyraz'dan

Onu hep uyarmıştım. Boraya ümit vermemesi için hep uyarmıştım ama o aksini yapıp habire yanında bitiyordu.

Doğruydu. Arkadaşlarıyla bir derdim yoktu ama onunla da neden ve ne derdim vardı bunu ben bile bilmiyordum. Aslında ilk tanıştığımız da sorun yoktu fakat o gün bowling oynarken boranın ondan hoşlandığını duyunca saf bir nefret ile dolup taşmıştım. Numarasını istediği gün hepimiz alamazsın diye iddia ettiğimiz için istemişti numarasını. Alamadığı zamanda yenilmişti. Ama o onun etkisinden çıkamamıştı belliki. Hoşlanmıştı ilk görüşte. Belkide hevesti. Yine aynı gün bowling oynacakları gün ben itiraz edince, dayanamayıp laf sokuşturmuştu bana. Bende sinirlenip sert konuşmuştum ama nerden bilebilirdim ailesinin vefat ettiğini.
Bana 'sen dışarlarda gününü gün ederken ben ailemin yasını tutuyordum' dediği anda yemin ederim biran pişmanlıktan kafama sıkmak istedim. Ve o an ona öyle sıkıca sarılmak istedim ki ve bu düşünceyi kovup 'siktir, sikeyim' deyip orayı terk etmiştim.

Okula çok gitmezdim nadiren giderdim. Bugün yine gitmemiş babalarımızın ortak olan yani bizim olan yere geldim. Köşedeki koltuklara oturup borayı aradım.

'Nerdesiniz?

'Sahildeyiz. Gel'

'Yok ben gelemem. Siz gelin'

'Ne demek gelemem? Lan it gel işte"

'Gelemem diyorum. Siz gelin'

'Kapat lan kapat. Tamam biz geliriz. Puşt'

Keyifle sırıtıp kapattım. Puşt dediğini de duymuştum. Yine sırıttım. Ardından kızıl bir sürtük elinde içkisiyle kucağıma oturdu. Bununla oyalanırsam belki kafam dağılırdı.

Elindekini alıp fondip yaptım o sırada kucağımdaki kızılın sesini duydum. "Hızlı gidiyorsun yakışıklı"

"İşine bak" dediğimde geç kalmadan işine koyulmuştu.

Kızıl işine devap edip dudaklarımı sömürürken hissettiğim tek şey mide bulantısıydı.

Bir öksürük sesi geldi "lan puşt odaya çıksaydın bari"

Kucağımdaki kızılı atarak çocuklara bakıp umursamadım. Onu görene kadar. Suçluluk hissetmiştim biraz ama siklemedim. Kıza gitmesini söyleyince ikiletmemişti.

KALBE KİLİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin