#flashback#
"Gö...Görseydim du-durdururdum baba... haberim bile... Yo-Yoktu."Yoongi hıçkırarak babasının yakasına yasladı yüzünü. Babası eskisi gibi diz çökmüyordu önünde, 12 yaşında olmuştu. Ya kardeşi? Onun okuyla oynarken bir gözünü kör edecek kadar büyümüştü. 4 yaşındaki kardeşine göz kulak olmadığı için, hatta oku ona kendi verdiği için suçluyordu 'annesi' onu.
O yüzden Yoongi'nin ufak bedeninden hıncını almaya çalışmıştı sinirle.
Namjoon dolu dolu gözlerle sarmaladı oğlunu hastane koridorunda. Abagael yüzünden düşmüştü ve başı da kanıyordu, onun için acıyla ayrıca ağlıyordu.
Ya babası o kadına inanırda onu yalnız bırakırsa diye de.
Özellikle buna aslında.
Kardeşinin kör olmasını umursamadı mesela, şayet babasının elinde yara olsa ağlayabilirdi Yoongi.
Neyse ki, babası sapa sağlamdı ve onu sarmalıyordu.
En azından fiziksel olarak, çükü Namjoon bu olaydan tabii ki çok etkilenmişti.
Yoongi dayanamayarak cılız bacakları üzerine düştüğünda Namjoon oğlanı kucağına oturttu, göğsüne yasladı oğlunun başını ve dolu gözleri zemine odaklanırken mırıldandı.
"Her şey iyi olacak birtanem, inan. Ben sana inanıyorum, sen de bana inan."
#flashback end#
"Baba, bak!"
Yoongi ve Namjoon kendi evlerindeler.
Daha doğrusu şöyle, 'yeni' kendi evleri.
Yoongi ve Namjoon, başka kimse yok.
Abagael yok, tek gözü kör kızı yok.
Namjoon için dırdır eden ve Yoongi gibi masum bir çocuğa suçlar atan bir kadın yok.
Namjoon atlatamadı daha her şeyi, ancak daha huzurlu.
Namjoon günden güne daha çok bağlanıyor oğluna.
Hatta şu an bile.
"Baba, baksana!"
Yoongi tekrar dürttü babasını, sonunda babasının kucağına tırmandı ve dizlerine oturdu bacakları iki yana açık şekilde.
Namjoon oğlu kucağına tırmandığında sonunda fark etmişti Yoongi'yi.
"Ah, Yoongi çok ağırsın."
Yoongi omuz silkti, bu sürede babasını dizleri üzerinde biraz sallanmıştı istemsizce.
Namjoon, oğlunun 'tam olarak kucağına' oturmadığına sevinmişti tabii.
Böyle edepsiz düşüncelerin yer etmesini saçma buldu lâkin Yoongi 12 yaşına henüz girmişken Abagael'dan ayrılmıştı. Şimdi ise Yoongi 13 olacaktı.
Büyüyordu, gelişiyordu.
Gittikçe güzelleşiyordu oğlu.
Yoongi düşüncelerini böldü.
"Baba, sirk geli-"
Yoongi'nin cümlesini de kapı zili kesmişti. İkili az çok kimin geldiğini tahmin edebiliyordu. Siz bilmiyorsunuz lâkin insanların fikirleri bazen aşırı derecede bel altına çalışıyor oluyor.
Kız, erkek fark etmeden.
Mesela komşu Jin, çok güzel bir gay.
Öyle ki bunu belli ediyor ve güzel olduğunun farkında olsa gerek Yoongi rahatsız olsa da Namjoon'u eve atmayı teklif etmiş bir insan.
Üstü kapalı bir şekilde elbet.
Yoongi kapıya bakan babasının gözlerine baktı.
"Açma."Namjoon oğlunun isteği üzerine oğluna odaklandı tekrar. Kapı yine çaldı ısrarla, ardından bir ses geldi.
"Bay Namjoon, benim Seokjin! Evde misiniz?"
Namjoon ayaklanmak üzere harekete geçti ancak oğlu dizlerinin üzerinde iyice Namjoon'a doğru kaydı ve beline sarıldı sıkı sıkı.
"Gitme, lütfen. Sirke gitmeyiz ancak sen de gitme o adama."
Namjoon bulundukları pozisyonun tehlikeli olmasından dolayı derin bir nefes verdi ve başını salladı.
"Başımın tatlı belası..."
Yoongi ise sadece bu mızmızlanma üzerine kıkırdadı ve babasından ayrılmadı.
Beğendiğiniz, beğenmediğiniz yerleri yorum yaparak belirtmeyi unutmayın lütfen!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secluded // NamGi
FanfictionGözlerden uzak insanlar, göze batmayan yanlışlar. -Pamyu-san✨