"Kabus gördüm."Yoongi bu gece de kabus gördüğü gerekçesi ile babasını uyandırmak için seslendi.
"Baba... Kabus..."
Namjoon ilk önce kısık, uyku mahmuru gözlerle oğlana baktı. Ardından gözlerini tam açamamışken yanını patpatladı.
"Gel buraya, birtanem."
Altıncı geceydi, Namjoon oğlunun kabuslarının sebebini bilmesede artık birine danışmanın vakti gelmişti. Geceleri bir anda Yoongi tarafından uykusu bölünüyordu, şikayetçi olmadı ancak oğlu için zor olmalıydı.
Mesela bir psikolog? İş görür müydü?
Namjoon pek içli dışlı değildi bunlarla ancak 14 yaşındaki oğlunun korkup yanında yatması ve belki de biraz kızsı olmasını psikolog çözebilirdi.Yoongi sessizce yatağa tırmandı, ardından babasının yanına, pikenin içine girdi. Bedenini babasının bedenine yaslamış, başı babasının göğsünde iken o kadar güzeldi ki. Namjoon bu anı bozmak istemeye istemeye konuştu, uykulu bir şekilde.
"Hayatım, psikoloğa gitmek ister misin? Belki ufak sorununu çözerler, huh?"
Yoongi'den ses gelmedi bir süre.
Namjoon oğlanın siyah, ipeksi saçlarını okşarken mırıldandı tekrar.
"Yoongi?"
"Sen varken sorun olmuyor... Baba."
Yoongi sonunda cevap verdiğinde, sesinde bir ton hüzün bir ton da hayal kırıklığı vardı. Gerçi sahi ya, ikisi de aynı şey sayılırdı
Namjoon oğlunun cevabına gülümsedi, siyah saçlara bir öpücük bıraktı ardından.
"Ben senin hep yanındayım bir tanem. Ne olursa olsun."
#
Yoongi gülümseyerek elindeki sivri oku incelerken bir kadının sesi duyuluyordu.
"Git buradan."
Namjoon'un yüzü gittikçe kızardığında sinirden, kadın tekrar bağırdı.
"O GÜZEL OĞLUN NE YAPIYOR? FAHİŞELİĞE BAŞLADI MI? YOKSA PEZEVENK FELAN MI OLDU?"
Namjoon son raddeye geldiğinde evindeki kadını bileğinden kavradığı gibi holden sürükleyerek dışarı atmıştı. Kadın ağlayıp küfür etmeye devam ederken Yoongi'nin kulağı işitti şu cümleleri
"SEN DE, SENİN OĞLUN DA BİRER UCUBE, YARATIKSINIZ. HELE SEN LANET BİR OROSPU ÇOCUĞUSUN."
Yoongi sakince okunu yaya gerdirdi, gerdirdi kadına bakarak ve adım adım yaklaştı arka bahçeden ön bahçeye doğru.
Kadın her şeyden habersiz şekilde elini kaldırdı, Namjoon ona vurmasını engellemek için bıraktığı bileği tekrar kavradı.
"Yapma Namjoon... Sevgilim..."
Okun keskin ucu bir anda kadının omzunu sıyırıp elbisesini zedelemiş, kanın hızlıca yayılmasını sağlamıştı esmer tende.
"Benim bölgemdesin Abagael."
Abagael acıyla inleyip omzunu tuttuğunda Namjoon oğluna bakıyordu biraz da şaşkınlıkla.
Yoongi kıkırdayarak yayını bir elinden bir diğer eline geçirdi seke seke kadının yanına gelirken.
"Yıllar sana iyi davranmamış Abagael, çökmüşsün...
Ayrıca aklını yitirmişsin biraz?"
Yoongi iyice yaklaştığında kadının yanına, kadın korkak bakışlarla baktı ve bir şey yapamadı daha da.
"O benim, Abagael... Anladın mı?"
Abagael Namjoon onu kurtarmadan önce gırtlağına dayanan sivri bir ok ucu ile nefesini tuttu.
"A-anladım."
Yoongi memnun şekilde gülümsedi,
"Bir daha ki kalbine olur, sevgili Abagael."
Yoongi 15 yaşındaydı ve her şey anlamsız derecede hızlı gelişiyordu.
Hızlı geçiyorum çünkü sıkmak istemiyorum, umarım beğeniyorsunuzdur minnoşlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
secluded // NamGi
FanfictionGözlerden uzak insanlar, göze batmayan yanlışlar. -Pamyu-san✨