4. Onu da Sevmesin

79.7K 5.2K 839
                                    

Keyifli Okumalar...

İNSTAGRAM- payelll_

🍋

Çok eğlenceli geçen gecenin ardından evime gelip odama çıktığımda, aslında ayyaşlar gibi sızmış olmam gerekiyordu. Ama nedense uykum yoktu. Yüzümde hâlâ tebessüm vardı. Gerçekten çok eğlenmiştim. Hem de nasıl? AVM'ye gitmeden, para harcamadan, özel hiçbir şey yapmadan sadece sözlerle... Bu garipti, ben hep eğlenceli şeyler yapmayı arkadaşlarımla dolaşıp, kafelerde bir şeyler içip sohbet etmekten ibaret bilirdim.

Yanılmışım. Buranın insanları gülmek, mutlu olmak için fazla neden hatta neden aramıyorlardı. Yatağımda tavanı izlemeye son verdim. Açık olan balkon kapısından geçip naif meltemin açıkta kalan tenimi okşaması ruhuma huzur doldurmuştu. Gözlerimi kapattığımda Tunahan'ın sözleriyle dolup taştım. Bir de bakmışsın tüm varlığınla sevmişsin.  Sevilirdi! Haklıydı. Sevilmeyecek gibi değildi. Bana kendini hissettiriyordu burası.

Karşı balkona gözüm kaydı. Karanlıkta küçük bir ışık huzmesi vardı. Korkuluklara yaklaşıp gözlerimi kısarak baktım. Laptop ışığıydı. Tunahan laptopla bütünleşmiş gibiydi. Ne yazıyordu ki?

Aniden gelen titremeyle eş zamanlı burun kaşıntısıyla karanlığı delip geçen hapşu sesimle ellerimi ağzıma kapattım. Kısa, çok kısa bir an gözlerim kapanıp açıldığında onun bana baktığını bilgisayar ışığından anladım.

Adamı dikizlerken yakalandım. Öyle yapmıyordum ama yapar gibi olmuştu. Utandım! Sessiz geceyi ikinci kez yarıp geçen onun sesi oldu. "Güzel yaşa..." dedi.

Sesini alçak tutuyordu. Ama mesafeler yakındı. Ve gece, koca sokakta ikimiz varmışız hissi veriyordu. Sanki... Sanki dünyanın sesi kesilmişti.

"Âmin," dedim. "Teşekkür ederim."

Arkama dahi bakmadan içeri geçip yatağıma girdim. Çok yaşa dememişti. Aradaki farkı düşündüm. Çok yaşamak herkes isterdi. Ama çok yaşayıpta mutsuz olmakta vardı. Allah'ın bize biçtiği vakitte güzel yaşamak daha mantıklı bir duaydı. Onun her sözünün altında gizli cümleler yatıyordu ve bunu çözmek hoşuma gitmeye başlamıştı. Onu düşünerek uykuya dalmak isteğim dışıydı.

...

Günler bir bir geçerken, kendimi Feride ve Sevde ile uzun yıllardır dostmuşum gibi hissetmeye başlamıştım. Beni içlerine almakta hiç zorluk çekmiyorlardı. Güvenmek onlar için çok değerliydi. Herkese mi güveniyorlardı? Bunu bilemedim. Belki de güvenecekleri kişileri önce sevmeyi deniyorlar gibiydiler. Belki haklarında bilmediğim şeyler vardı hâlâ, belki hâlâ sınava tabii idim. Azmim yoktu, ben Miray'dım. Olduğum gibi...

Bazen kapıda, bazen okulda sürekli olarak Tunahan'la karşılaşıyorduk. İtiraf ediyorum gerçek bir centilmendi. Çok fazla olan beyefendi havasıyla etrafına ışık saçıyordu. Onunla konuşan her kimse, gülümsüyor ve oldukça samimi görünüyordu. Hiç kimseyi yadırgamıyor, herkese aynı havayı sunuyordu.

Lakin o bakışlar bana dönünce diğer insalara sunduğu ışıltı değişiyor, kıymetli bir taşın parıltısı gibi yankı yapıyordu. Belki de benim kuruntumdu. O parıltı benim gözlerimden mi ona ulaşıyordu? Ben kendi ışığımı mı görüyordum?

Bunu kendime sormak çok şeydi... Ona yürümek. Ona zerre kadar âşkı-his beslemek... Ya da beğeni ya da hoşlantı. Buna engel olamazdım. Hele ki onun gibi bir erkek karşımda bana bu şekilde bakarken...

Okulların açılmasına birkaç gün kala yapılacak olan öğretmenler toplantısıyla sınıflarımız belli olacaktı. Babama o kadar sormama rağmen bana öğretmeni olacağım şubeyi söylememişti. Tek söylediği babana güven! Sana okulun en zeki sınıfını ayırdım. Kariyerin senin elinde... sözleriydi.

Limonlu Aşk - Kitap oldu. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin