Ve gün geçtikçe ona daha da çok aşık oldum. Onun güzel yeşil gözlerine, uzun siyah saçlarına ve küçük beyaz dişlerine hep aşık oldum, durmadan, sıkılmadan ve vazgeçmeden.
"Bayan Midtown, Bay Iero'nun sırtına vereceğiniz dikkati lütfen derse verin." Kendime geldim. Frank arkasını dönüp bana baktı ve daha sonra kafasının arkasını kaşıyormuş gibi yapıp önüme kağıt attı.
Gerard, seni bu kadar düşündürüp derslerini aksatacak kadar özel biri değil
"Kes sesini kirpi kafa," diye mırıldandım. Gülümsedi. Zilin bir an önce çalması için dua ettim. Çünkü Gerard gelecekti, Frank ile teneffüste bunu konuşmuşlardı. Genel olarak Mikey dışında derslerimiz hep kesiliyordu. Mesela Frankie de kimya dersinde bizimleydi ama onlarla tanışmadan önce gördüğüm kadarıyla deney tüpündeki bir sıvıyı içtiği için dersleri iptal oldu. Şapşal ama sevimliydi.
"Bayan Midtown, sizi bu kadar düşündürüp duran şey nedir, bizimle paylaşmak ister misiniz?"
"Ben..." Kızardım. O sırada zilin çalması inanılmaz iyi oldu. Bu güzel tesadüfü sevmiştim. Frank arkasını döndü. Kaşlarımı çatıp ona baktım.
"Ah Clementine, ben sana aşığım. Neden benimle arkadaştan ötesi olmuyorsun? Neden beni öpmüyorsun?" Dudaklarını büzdü ve gözlerini kapadı. Kıkırdadım. Ben de dudaklarımı büzdüm.
"Çocuklar, siz ne yapıyorsunuz?" Gerard'ın sesini duyunca hemen kendime geldim. Frank kahkaha attı.
"Clementine'ın aşık olduğu çocuk ile öpüşme sahnesi nasıl olur onu hayal ediyorduk," dedi Frank. "Çocuğun kim olduğunu bilmesek eğlenemezdik." Frank gözlerimin içine baktı. Ona küfrettim.
"Kimi seviyor?" Gerard bana baktı. Ona itiraf etmek istedim. Hüzünlü gözlerle birbirimize baktık. Keşke o da bana karşı aynı hisler içinde olsaydı.
"Bir gün anlatırım." Elimi saçlarına sokup okşamaya başladım. Birden sanki bir kediye dönüştü. Yeşil gözlerini bana dikti. İngilizce derslerini sevmemin en büyük sebebi sıraların iki kişilik olmasıydı. Biyoloji, kimya veya fizik laboratuvarı gibi değil, yanındaki kişi ile aynı sıraya oturuyordun, ara sıra popolarınız bile temas ediyordu. Neyse ki ben tektim.
"Kayar mısın?" diye sordu hırlar gibi. Sırtımı duvara yasladım. Birden bir ayağımı tutup açtı. Bacak arama oturup başını kasıklarıma doğru bir yere yerleştirdi.
"Gee, ne yapıyorsun?" Kafasını kaldırıp bana baktığında yüzlerimiz çok yakındı. Kızardım.
"Saçlarımı okşaman gerek, bunu çok sevdim." Elimi saçlarının arasına sokup okşamaya başladım. Öteki elim omzundan sarkıyordu ve onun eli de benim bacağımdaydı. Serbest kıyafet olduğumuz için siyah, klasik pantolonum, pantolonumu giymiştim. Eli de dizimdeydi.
"Tuhaf ama tatlısınız." Frank'e baktım. Sırıtıyordu. Sonra birden gözüme sınıfa giren Rodger ilişti. Aynı yerlerde olsak bile bana bulaşmıyordu. Sadece bakıyordu ve arkadaşları ile konuşuyordu. Gerard kafasını oynattığı zaman şampuan kokusu dikkatimi başka yöne çekti.
"Şampuanın harika kokuyor," diye mırıldandım. Gerard bana döndü. Yüzlerimiz yakındı.
"Bir gün bize geldiğinde saçlarını onunla yıkarız." İkimiz de kızarmıştık. Frank kahkaha atmaya başladı.
![](https://img.wattpad.com/cover/112024668-288-k175236.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
croquet & chemistry // gerard arthur way
Fiksi Penggemarkroket oynayan bir emofendi & kimyada başarılı hanımefendi