SIRTINDAN BIÇAKLAMAK

958 14 0
                                    

MERHABALAR :D :D :D Biz bu hikayeyi iki kişi yazıyoruz; ben (Burçak) ve Sezil.Benim hayatımı yazıyoruz fakat biraz değiştirerek. Ben hikayede Bahar'ım, Sezil ise Yaprak. Hayatlarını yazıyorlar diye düşünüp geçmemenizi tavsiye ediyorum çünkü bizim hayatımız tam bir kurgu-biyografiye benziyor (ne demekse :D) İyi okumalar! :D :D :D

 BU HİKAYE GERÇEKTEN İLHAM ALINARAK YAZILMIŞTIR!!!

2 Yıl Önce;

        Sıkıcı bir dersin sonunda teneffüs bize susuzluktan çıkmış çocuklar gibi mutluluk getirmişti. En yakın arkadaşlarım Ebru, Sıla, Yaprak; Sıla'nın sevgilisi Demir, Ebru'nun sevgilisi Ege, Yaprak'ın sevgilisi Rüzgar ve benim sevmediğim sevgilim Alp ile birlikte yürürken sohbet ediyorduk.Ben Alp'le çıkıyordum tamam da, Sıla'nın ikizi Alp'di bu. Anlayacağınız; Sıla zorlamıştı beni. Alp, kahverengi gözlü, kahverengi saçlıydı ve saçları bir erkeğe göre çok uzundu. Onunla çıkmama rağmen o aslında benim kardeşim gibiydi. Bütün sırlarımı bilirdi. Sıla, benim en yakın arkadaşlarımdandı. Uzun sarı saçları ve ela gözleri vardı. Sıla biraz da alıngandı aslında.Ve ben bu huyuna ne kadar sinir olsam da Sıla'nın her zaman çok tarz giyindiğini ve bu yüzden onu her zaman kıskandığımı belirtmek zorunda hissediyorum kendimi.

       İlk önce, her zamanki gibi devlet okulumuzun o iğrenç banklarından sahiplendiğimize oturduk. Bu banka bizden başka kimse oturamazdı. Sanki bu bank bizim gibiydi.Nedenini de tam olarak biliyor sayılmazdık, büyük öğrenciler bile bu banka yanaşamazdı,tabi okulun başka bir yerinde olsak , bütün küçük öğrenciler gibi korkulu rüyamızdı onlar.

        Yirmi beş dakikalık teneffüste, oturmaktan sıkılıp ağaçlara doğru koşuşturmaya başladık. Ağaca ilk çıkan Ebru oldu. Sıla ve Yaprak, Ebru'nun arkasından küçücük ağaca çıktılar. Erkekler aşağıda kalmayı seçerken ben de onlarla beraber aşağıda bekliyordum.Bu arada:

- Hadi kızım, sen de gelsene! diye bağırdı Sıla. Ben yine de çıkmak istemedim çünkü sakarlığımdan çıktığım anda ağaçtan düşeceğimi biliyordum.

-Erkekler tamam korkak da sana ne oluyor? diye benimle dalga geçince gaza geldim ve düşmeden çıkmayı başardım.Bu arada erkekler de Sıla’ya söylentilerini eksik etmiyorlardı:

- O ağaçtan bir in de Sıla Hanım, sonra kim korkakmış görüceğiz…Konu değiştirmekte usta olan Yaprak:

- Yalnız, ilkokul dört olmuşuz, hala ağaca çıkıyoruz. Yazık bize ya! diyerek gerginleşmeye başlayan ortamı dağıtmayı yine başarmıştı.Yalnız biz de ilkokul dörtte sevgililerimizin olmasına ve bizim bankımıza bizden başka kimsenin oturamamasına değil de, ağaca çıkmamıza bakıyoruz. O zamanki akla bak...

      Rüzgar, Yaprak'ı desteklerken (tabi ne de olsa sevgilisi,başka birini desteklese öldürür Yaprak onu :D) Ebru da Sıla'ya laf atıyordu:

 - Hep Sıla'nın boktan işleri işte.

 - Ama ilk sen ağaca çıkmıştın. diyerek çıkıştı Sıla.

 - Bunu bize öğreten sendin ama.  diyerek Ebru kendini savundu. (Tabi erkekler de bu arada oooooo’larını eksik etmedi :D) O sırada Demir araya girdi:

 - Hooop kızlar, sevgilimi üzmeyin! Demir, mavi gözlü, sarışın, uzun boylu ve acayip tatlı bir çocuktu. Sıla taş çocuk kapmıştı kısacası. Başta Demir'den hoşlanan bendim, ama sonra Ebru'nun sevgilisi Ege'den hoşlanmaya başladım. Ki bu durumun iyi tarafı Ege'nin de benden hoşlanmasıydı. O bunu dile getirmiş olsa da ben hiç kimseye söylememiştim. Sonuçta o Ebru'nun sevgilisiydi, ben de ne kadar istemesem de Alp'in. Ama zamanla Ege'den de vazgeçtim. Ege beni hak edecek bir tip değildi. Ben ela gözlü ve kahverengi saçlı bir kızdım. Yani güzel sayılırdım. Böyle şıpsevdi gibi göründüğüme bakmayın. Normalde birini seversem kolay kolay vazgeçemem. Bunu ileride anlarsınız. Bu arada unutmadan, benim adım Bahar.

        Bu arada Rüzgar ve Yaprak'ın bakıştıklarını gördüm. Rüzgar, Yaprak'a deli gibi aşık olsa da Yaprak'ın onu pek sevdiğini söyleyemem. Zaten sonradan ayrıldılar. Yaprak gerçekten güzel bir kızdı. Sarı saçlı ve kahverengi gözlüydü. Gözlük taksa bile bu güzelliğini hiç bozmuyordu. Rüzgar ise siyah saçlı ve kahverengi gözlüydü. Yani hiç uyumlu değillerdi.Çok yakışıklı da sayılmazdı Rüzgar, ama huyları iyiydi, hoşgörülü ve iyi kalpliydi...

       Birden ağaç dalına tutunduğum elimin kaydığını hissettim. Ben aşağı doğru sallanırken, Sıla beni tek kolumdan çekiyor, erkekler ise aşağıda eğer düşersem diye hazır bekliyorlardı. Ve olan oldu! Yere büyük bir hızla yapıştım ve dizimin büyük bir acıyla yandığını hissettim. Ben dizimden akan kanlar yüzünden ağlarken Alp de koşarak yardım çağırmaya gitti.

      Ve onu ilk gördüğüm andı bu. Alp'in yanında bütün tatlılığıyla o duruyordu. Zamanla ona bütünüyle aşık olacağım bu çocuk, bütün yakışıklılığıyla karşımda dikiliyordu. Ben acıyı tamamen unutmuş ve ona şaşkın şaşkın bakarken, Alp ve getirdiği bu yakışıklı çocuk beni kaldırarak sınıfa doğru taşıdılar. Tabi devlet okulunda revir ne arasın! Beni sınıftaki sıralardan birinin üstüne düzgünce oturttuktan sonra o yakışıklı çocuk konuşmaya başlamıştı:

 - Benim adım Tuna ve sanırım sizden bir yaş büyüğüm. Eğer yardıma ihtiyacınız olursa bana haber verebilirsiniz. dedi. Sonra da bana dönüp ekledi:

 - Ve sen kendine dikkat et! Ben ona şaşkın şaşkın bakarken kapıya doğru yöneldi...

Multimedia'da Bahar'ın iki yıl sonraki hali...

SIRTINDAN BIÇAKLAMAK (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin