-2- ESKİ ANILAR

267 11 0
                                    

SELAM!!! :D :D :D

Nasılsınız görüşmeyeli? Şahsen ben çok mutluyum daha ilk bölümden otuz okuyucumuz olmuş. Beni çok memnun ettiniz. Ama hiç vote yok L Neden ama beğenmediniz mi??? Beğendiğinizi umarak vote sayılarının artacağını umuyorum :D :D :D Size güveniyorum :D :D :D Bu arada ikinci bölümü yayınlamayalı yaklaşık bir hafta olduğu için size ilk bölümü kısaca özetliyim:

Dördüncü sınıftaydık ve Bahar ağaçtan düşmüştü ve Alp de yani sevmediği sevgilisi bir çocuk getirmişti yardıma. Bizim bu saf Bahar da çocuğa bakakalmıştı tabi :D :D :D

Size iyi okumalar!!! Ama vote sayılarının artmasını rica ediyorum eğer beğenmediğiniz bir bölüm varsa lütfen söyleyin çünkü her yazar okurlarının eleştirileriyle gelişir ve en yükseğe ulaşır. Vote sayılarının artması dileğiyle;

                                                                                               SEZİL KAYA

BU HİKAYE GERÇEKTEN İLHAM ALINARAK YAZILMIŞTIR!!!

6.SINIF ÖNCESİ YAZ TATİLİ;

        Yaz ödevlerini yine yapmamıştık. Ama bu sefer öğretmenlere gıcıklık olsun diye değil, okul değiştirdiğimiz için umursamamıştık. Artık özel okula gidiyorduk.

         Her zamanki gibi yaz tatilinin sıkıcı günlerinden birisinde Sıla, Yaprak ve ben bir kafede buluştuk. Konu eski anılarımızdan açılınca hepimiz gülme krizlerine tutulduk:

 - Yalnız fark ettiniz mi kızlar? Üçümüz de sevgililerimizden ayrılmışız.’’ dedi Sıla.

- Şahsen ben çok mutluyum da, sizi bilemem.’’ dedim.

- Ben de çok mutluyum. Sonuçta çocuğu sevmiyordum. Zaten öylesine çıkıyordum.’’ dedi Yaprak.

- Sizin açınızdan hava hoş tabi, ben Demir'i seviyordum ama.’’ dedi Sıla bunun üstüne.

- Sırf senin yüzünden kankamla aramız bozuldu.’’ dedim. Sıla ‘’Hangi kankan?’’ diyince sinirlerim bozuldu.

-Alp tabi ki kim olacak?’’ diyerek sinirlerimin bozulduğunu belli etmeyi başarmıştım.Ama haklıydım da, bu aralar arkadaş gibi bile değildik. Aramız iyice açılmıştı. Sıla tam ağzını açıp konuşacakken, Yaprak:

- Bahar, senin düşüşünü hatırlıyor musun? Hatta bir tane çocuk gelmişti ve sen ona şaşkın şaşkın ve aynı zamanda deli gibi bakmaya başlamıştın.’’ dedi. Bu sırada:

- Kes artık şu huyunu! Ne desek yüzün kızarıyor.’’ diye atarlandı Sıla. (Şaşkın şaşkın baktığımı söylediği için yüzümün şimdi bile kızardığına inanamıyorum!)

 - Harbiden o çocuğun adı neydi ya?’’ diye sordu Yaprak. Şu yüz kızarma olayından beni kurtardığı için ona bakışlarımla teşekkür ettim, yoksa Sıla’nın dilinden eminim ki kurtulamazdım. Ama kabul ediyorum o çocuğa o anda aşık olduğumu hissetmiştim, o iki anlık konuşmadan sonra bile. (Gerçi o zamanlar aşkın anlamını bile bildiğimi sanmıyorum.) Ve şimdi ismini bile hatırlayamıyordum. Ne biçim hafızam var benim?

         Yaprak’ın  sorusu sonucunda masada bir sessizlik oluştu. Kimse çocuğun ismini hatırlamıyordu. Yaprak yine üstün yeteneğini kullanarak konuyu değiştirmeyi başardı:

 - Yaaa... Neden Ebru da bizimle koleje geçmedi ki?

– Anlamıyor musun ya? Paraları yok işte.’’ dedi Sıla. Sıla bu konularda çok gerçekçiydi sonuçta ona böyle öğretilmişti.

- Onu bunu bırakın da Ege İstanbul'a taşınmasaydı iyiydi.’’ dedim.

- Evet yaaa... Antalya ne güzel yazlık yer. Şimdi ne yapacak o İstanbul'da?’’ dedi Sıla.

 - Haklısınız çok yazık oldu.’’ diyerek Yaprak bizi destekledi.

- Farkında mısın bilmiyorum ama, seninki de bizimle koleje geçti. Belki yine aynı sınıfta oluruz.’’diyerek Yaprak’ı sinir etme çalışmalarına başlamış bulundu Sıla.

- Rüzgar'a seninki diyip durma!’’ diye azarlayınca onu Yaprak, susmaktan başka çaresi kalmamıştı.

- Sıla sen Çiçek'i de çağırmamış mıydın?’’ diyerek Yaprak ve Sıla'nın arasındaki gerginliği geçiştirmeye çalıştım.

         Bu sırada Çiçek de kafenin girişinde belirmişti.Çiçek, beşinci sınıfta bizim erkeklerle beraber sekizli olan grubumuz dağılınca Sıla, ben, Çiçek ve Yaprak’tan oluşan dörtlümüzde yerini almıştı. Başlarda Ebru ve Selen de bu grubun içindeydi. Ama biz dördümüz koleje geçmeye karar verince onlarla biraz aramız açıldı. Çiçek, kıvırcık kahverengi saçlı ve kilolu bir kızdı.

         Kısa bir selamlaşmadan sonra içeceklerimizi de istemiş ve sohbetimize geri dönmüştük:

- Umarım dördümüz de aynı sınıftayızdır.’’ dedim. Tam bu sırada telefonumun çaldığını duydum:

- Bir dakika annem arıyor.’’ deyip telefonumu açtım...

         Aniden " Ne? " diye çığlık attığımı duydu bizimkiler. Bu çığlığımın üstüne bütün kafeyle birlikte bizimkiler de bana şaşkın şaşkın bakmaya başladılar. Bu şaşkın bakanlar grubuna garsonlar da dahil olmuştu çünkü masaya yeni gelen limonatalardan bir tanesini de yere düşürmüştüm. Ben annemle konuşmaya devam ederken Çiçek de yeri temizlemesi için bir garson çağırmıştı.Kafede oturan müşteriler de zamanla önlerine dönüp kendi aralarında sohbet etmeye devam ettiler. Ben de annemle konuşmama döndüm. Aniden yüzümü bir mutluluk kapladı. " Tamam anne. " diyerek telefonu kapattığımda bizimkiler soru yağmuruna tuttu beni:

- Ne olmuş?

- Neden çığlık attın?

- Kötü bir şey mi oldu?

- Beril Teyze’ye bir şey mi olmuş yoksa?’’ Fakat ben hala şoktaydım.Şaşkın şaşkın etrafa bakıyordum. Fakat her insan gibi ben de bir zaman sonra kendime gelmeyi başardım.Kendime gelince sorulara cevap verdim:

- Sınıflarımız ayrıymış, siz hepiniz bir sınıftasınız ben ise bir sınıftayım.’’ dedim üzgün bir şekilde.

 - Nee!?’’ diye bağırdılar hepsi bir ağızdan.Bunun üstüne ben en kurnazca gülümsememi yüzüme yerleştirerek cevap verdim:

- Ama Rüzgar'ın annesi Rüzgar'ın sınıfını benim sınıfımla değiştirmeyi kabul etmiş. Yani hepimiz aynı sınıftayız. Alp ve Rüzgar hariç. Onlar farklı şubedeler.’’ Bu söylediklerim üzerine üçünün de yüzündeki mutluluğu gördüm. Tabii Yaprak daha da mutlu gözüküyordu. Sonuçta Rüzgar bizimle aynı sınıfta değildi...

Multimedia'da Tuna var...

SIRTINDAN BIÇAKLAMAK (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin