Merhaba, bunu okuyan--işte her kimsen, adını bilmiyorum.Ama tüm bu yaptıklarım için bana binlerce küfür savurduğunu biliyorum. Chuck'ın ölümüne engel olmamı, Newt'i öldürmememi veya Teresa'ya yardım etmemi isterdin, bunları biliyorum.
Emin ol senden daha çok kızıyorum kendime. Newt'i nasıl öldürebildim? O tetiği nasıl çekebildim? Cidden bilmiyorum.
En iyi arkadaşlarım beni birer birer terkederken yaptığım tek şey oturup izlemekti. Lülekafalınının önde gideniyim. Şimdi yanımda bir tek Minho var. O olmasa ne yapardım gerçekten merak ediyorum.
Brenda... O konu hakkında hiçbir fikrim yok. Beni seviyor. Onu seviyorum. Ama niye Teresa aklımdan çıkmıyor? Lanet olsun. Brenda'ya büyük haksızlık ediyorum. Onu kırmak istemiyorum. Ama olmuyor, elbet onun da kalbi kırılıyor. En acıdığım yanı ise, kırılan parçaları benim toplamamı istemiyor, oturup ellerini kanatmak pahasına kendi toplayıp birleştiriyor ve tekrar yanıma geliyor. Sonunun yine kırılmak olduğunu bilse bile.
Tanrım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Gün geçtikçe Kayran'ı daha çok özlüyorum. Keşke oradan hiç çıkmasaydık. Tüm bunlar benim suçum.
Arada sırada Minho'nun ortadan kaybolduğunu fark ediyorum. Ormana kaçıyor, biliyorum. Gizlice gidip arkasındaki ağaca yaslanıyor, hıçkırıklarını dinleyerek sessizce ağlıyorum. Ona üzülüyorum çünkü her şey benim yüzümden ve o şimdi tüm zamanını 2 yıllık dostunu öldüren bir adamla--ki bu ben oluyorum--geçirmek zorunda.
Keşke beynimi alsalardı diyorum o zaman. Keşke istedikleri gibi kullansalardı. Zaten şu an pek bir işe yaradığı söylenemez.
Newt'i özlüyorum. Onunla ve Minho'yla birlikte vakit geçirmeyi. Anılar gözümün önünden gitmiyor. Newt'in, "Defol git, Tommy" deyişi hala aklımda.
Brenda "Geçecek" diyor. "Zamanla hepsini unutacaksın. Güzel bir hayatın olacak, Tom." diyor. Ama o öyle dedikçe geçeceği varsa da geçmiyor, Teresa'nın Tom deyişini hatırlıyorum ve aklıma eskiler geliyor. Hiçbir şey geçmiyor.
O güne dönüp her şeyi değiştirmek istiyorum. Işıl'ın dünyaya salındığı güne gidip o lanet olasıca virüsü yok etmek istiyorum. Şimdilik bir zaman makinem olmadığı için beceremiyorum.
Bazen kendimi o keşfettiğim, kimsenin bilmediği küçük mağarada buluyorum. Ayaklarımı kendime çekip cenin pozisyonunu almış bir şekilde ağlıyorum arada hıçkırarak. Duymuyorlar beni. Ne Alby, ne Chuck, ne Newt, ne Teresa ne de öldürdüğüm diğer masum insanlar. Orada hıçkırırken Brenda'nın beni çağıran sesi kulaklarıma geliyor, veya Minho'nun Thomas diye bağırışı. Dikkate almadan ağlamaya devam ediyorum.
'Acaba,' diye geçiriyorum içimden. 'Ölenlerden biri olsaydım, benim için de böyle ağlayan olur muydu?'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kayranlılardan mektuplar
FanfictionSon İsyan'dan sonra, İSYAN'dan kurtulduklarından sonra neler oldu, merak etmiyor musunuz? Gelip kendilerinden dinleyin.