"Atlaaas!" Genç kadın kocasının boynuna atladı. "Aşkım bu oda çok güzel," dedi beyaz ve pembe dizayn edilmiş odaya. Genç kız gene elini ağzına kapattı. Çok mutluydu. Hatta mutluluktan ağlıyordu. Elini ağzından çekmeden boğuk bir sesle, "Annenin ahşap oyma dolabını da getirmişsin," dedi ve kocasının boynuna atlayıp öpücüklere boğdu onu. "Teşekkürler, teşekkürler," diyerek öpücüklere boğmaya devam etti yakışıklı kocasını.
O Galata'da en sevdiği bar onun olsun istemişti ve ona barı, bu odayı almıştı. 'Olsun' demişti genç adam. 'Harcayacak bir sürü param var. O da meleğime gitsin'
Genç adam karısına gülümsedi. Sonra eğilip onu gülüşünden öptü. Onunla hiç birlikte olmamıştı. Dokunmaya bile kıyamıyordu o minik, beyaz ve narin tenine. O da şuan istememişti. Ama bu gece olurdu belki.
"Hadi, minik cadı. Kıyafetlerini giy de yatalım."
"Tamam." Hemen yanakları kızarmıştı. Çünkü bu gece çeyiz alışverişi için aldıkları geceliği giyecekti. Utangaç bir şekilde gülümseyip giyinmek için banyoya gitti.
Kıyafetleri giyip odaya geldiğinde genç adamın ağzı açık kaldı. Genç karısı utangaç bir şekilde "Beğenmedin mi yoksa," dedi. Tırnaklarıyla oynayıp pudra pembe ojeli ayaklarına baktı. Yanakaları kıpkırmızı olmuştu. Genç adam kalkıp küçük cadısının yanına gitti. Nazikçe okşayarak çenesinden yukarı kaldırdı başını. Kocaman gözlerine baktı. Işıl ışıldı. Dudaklarını öptü. Kısa ve nazik öpücükten sonra "Emin misin," diye sordu. Kız gülümseyerek başını salladı. Genç adam incecik beyaz bileklerinden tutup onu yatağa götürdü. Kızı nazikçe yatağa yatırıp üstüne çıktı. Yavaş bir öpücükle başlayıp daha da tutkulu bir hale geldi.
Birbirleri olmadan önce "Seni seviyorum," dediler birbirlerine.
Günümüz
Karşımdaki adam dişlerini sıkarak, "Sana burada ne işin olduğunu sordum," dedi. Ne demeliydim? 'Ben iki dakika şu kutuyu çalıp çıkacağım' mı? Ah, ben bu işe nereden bulaştım. 23.17'nin kastettiği ölüm buydu sanırım. Bu adam resmen gözündeki öfkeyle beni öldürmüştü. "Aç şu kapüşonu, hırsız," dedi. Yerimden sıçradım. Bana yaklaşmaya başladı. "Kimsin ve ne işin var burada?" İyice köşeye gidip ayağa kalktım ve siyah duvara yaşlanıp kafamı eğdim. Yumruklarımı sıktım. O görmese de gözlerimi sıkıca kapattım. Ve dişlerimi sıktım. Yanıma yaklaştı ve kapüşonu açmaya çalıştı fakat izin vermedim. "Hem odama girip hem de kim olduğunu öğrenmeme izin vermiyor musun?" Daha çok asıldı. "Aç şu kapüşonu. Uğraştırma beni koçum." Sanırım beni erkek sanıyordu. Sesimi kalınlaştırdım. "Açmayacağım kapüşonu. Şimdi bırak gideyim, ahbap." Güldü. "Ben de öylece gitmene müsade edecektim zaten." Kollarımı güç kullanarak indirdi ve hızlıca kapüşonumu şapkayla birlikte çıkardı.
Şoka girmiş gibiydi. Eli havada kaldı. Kız olmama bu kadar şaşırmış olamazdı değil mi? "Hey? İyi misin," diye sordum endişeyle. "Se-sen..." Yanağıma uzandı. "Belçim?"
Belçim? O da kim? Ve neden tanımadığım bu adam gözleri dolmuş bir şekilde bana bakıyordu?
Cınk!
Kimden; 23.17
Kutuyu al ve kaç. Görevin tamamlandı.
Elimdeki kutuyu daha da sıkıp "Üzgünüm,"diyerek kaçtım. Kapıdan çıkarken seslendi. "Dur, beni bir kez daha terk etme, Belçim!" Kaçtım. Onu orada bırakıp kaçtım.
"Murat, geliyorlar sanırım," dedi kocasına bakarak. "Gel, şu bara gidelim." Elinden tutup Labirent Bar denen yere soktu karısını. Merdivenleri hızlıca inip kalabalık barda dans eden sarhoş ve terli bedenlerin arasından sıvışıp siyah koltuklara oturdular. "Sen bekle aşkım, ben viski alıp geliyorum. Biraz da çerez alayım mı?" Karısı tamam anlamında kafa salladı. Onay alınca bar tezgahına gitti. İki az buzlu double viski isteyip siyah mermer tezgaha iki tane yüzlük bıraktı. "Üstü kalsın," diye bağırarak tek aşkının yanına geldi. "Al, aşkım. Double az buzlu viskin." Karısına gülümseyip yerine oturdu. Bardağını öne uzatıp "Aşkımızın şerefine," dedi. Karısı da gülümseyerek uyum sağladı. "Aşkımızın şerefine..."
"Efendim anne?" Annem yine telefonu açar açmaz söylenmeye başladı. "Ergi, kızım ben sana demedim mi dışarı çıkma! Katil var peşinde hala sabah gezileri. Otur oturduğun yerde. Ben senin yerinde olsam evden çıkmam." Annem yine susmayacak gibiydi. "Anneciğim anladım, çıkmam. Eve geliyorum, sultanım hadi kapat."
Ne olursa olsun annemle diyaloglarımız yirmi sekiz senedir aynıydı. Evlendiğim sekiz ay boyunca pek aramamıştı. Aramıştı ama hep sorgu. 'Kocanla iyi geçiniyor musun' ya da 'Kavga ediyor musunuz' gibi sorular soruyordu. O soruları sormasını bile özledim. Kocan... Kocam... Gitti. Beni bırakıp gitti.
"Ergi ben kime diyorum yavrum? Bir ses ver birşey oldu sandım," dedi bağırarak. Gözlerimi devirdim. Anneler ve endişeleri...
"Buradayım anne. Merak etme ölmedim. Endişe etme artık," dedim bıkkın bir sesle.
Üzerimdeki siyah hırkayı çıkarıp koluma attım. Dertten ölecektim. 23.17'ye gerek kalmayacaktı.
Cınk!
Kimden: 23.17
Kutuyu 2 sokak aşağıdaki çöpe at ve eve git.
Oyuna yeni biri dahil oluyor Dolunay. Merak etme onunla yakında tanışacaksın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
23.17
Mystery / ThrillerSıra Sende! Bu hikayeyi okuyorsanız bu sırra siz de dahilsiniz demektir. Haberiniz bile olmayan bir geçmiş, size neyi vaat edebilir? Herşey önceden planlı, her şey bir kurgu. Bu oyunun sadece iki kuklası var. Yapmaları gereken üç şey var. 1- Dinl...