selam arkadaşlar
yaptığım duyurulardan da bildiğiniz üzere bileğimi kırdığım ve kolum alçıya alındığı için ayrıca araya bayram tatili de girince kısa bir ara vermek zorunda kaldım. beni sabırla beklediğiniz için teşekkür ederim <3
umarım keyifle okuyacağınız yaza uygun, eğlenceli bir bölüm olmuştur. bu bölüm whatsapp grubumuzdaki arkadaşların yorum ve eleştirileri ile şekillendi zihnimde. o yüzden ayrıca teşekkr ediyorum hepsine.
instagram hesabımıza ve facebook grubumuzun adresine profil sayfamdan ulaşabilirsiniz.
keyifli okumalar
selam ve dua ile...
***
Yol boyunca aralarında başka konuşma olmamıştı. Zaten Adana ve Mersin arası İstanbul'un bir semtinden diğer semtine gitmekten daha kolay ve kısa bir mesafeydi. Belki de bir bile saat sürmemişti yolcukları. Bu sırada Levent'in kemençe melodili müziklerinin eşliğinde ilerlemişlerdi. Zehra kemençe severdi aslında. Hareketli ve eğlenceli müzikler iyi hoştu da bu Levent şarkılara keyifle eşlik edince bir sinir hali geliyordu genç kıza. Yine de alacağı yüklü mehirin hatırı için mutmain olmuştu kalbi. Hatta şu an kalbinin şehirlerinde bir yerlerde küçük bir kız çocuğu havalara zıplıyordu neşesinden.
Bu keyfi Mersin'deki limana nazır iş yerlerine gelene kadar ancak sürebilmişti. Arabanın kapısını açtığında sanki bir ejderha sıcak ve yapışkan dili ile genç kızı baştan aşağı yalamış ve yapış yapış bırakmıştı. Ve aynı ejderha peşini hiç bırakmıyor gibiydi. Sıcaktı. Sıcaktan da öte bir sıcaktı bu tarif edemediği hava felaketi. Cehennem ötesinden gelen çöl sıcağı gibiydi. Dünyanın cehenneme kıyısı olan bir şehri gibiydi Mersin.
Dışarıdan şık bir binaya benzeyen lojistik ve uluslararası nakliyat şirketi modern bir yapıya sahipti. Aydınlık ve ferahtı. Kapıdan girdiğinde klimanın verdiği soğuk hava Hacı veli oğlu holdinge değil de cennete geldiniz anonsunu yapıyor gibiydi. Bir de Zehra ile Levent'i kapıda karşılayan bir afeti devran vardı.
Kübra; lojistik şirketinin sorumlusuydu. Orta yaşlarda fit bir vücuda sahip, lüle lüle saçları ve şık makyajı ile alımlı bir kadındı. Bir de kıyafeti vardı tabi. Var diyorsak varoluşçuluğa olan saygımızdan yani aslında yok denecek bir kıyafetti. Mini bir elbise! O kadar! Askılı, mini minnacık bir elbise giymişti kadıncağız.
" Tabi hava sıcak olunca insanın giyinesi gelmiyor." Dedi Zehra alayla.
Kadın " Efendim" deyince Levent araya girip " Tanıştırayım eşim" diyerek Zehra'yı tanıttı.
Zehra kaşlarını kaldırdı gergin surat ifadesine ilaveten ve ellerini iki yana açıp " Evet, eşiyim" dedi. Bu daha çok muhatabına kafa tutar gibi bir hareketti.
Böyle tanışma faslını bu kadar kolay kabullenmesi Levent'i bile şaşırtmıştı yine de bozuntuya vermeden devam etti genç adam. " Kendisi holdingimizin ortağıdır." Diye açıklamasına devam etti.
" Evet" dedi Zehra " Patronum." İki elini yanına doğru iyice açıp genç kadına doğru bir adım attı ve " Ve seni kovuyorum "diye ekledi yalancı bir üzüntü hali ile.
Ortamda gergin ve soğuk bir hava dalgası esti kısa bir süre. Levent Zehra'nın bu tutumuna anlam verememişti. O da donup kalmıştı bir an.
Neyse ki Zehra gergin havayı çok uzatmadan yapmacık bir gülüşle beraber " Şaka yapıyorum tabi ki" dedi. " Memnun oldum tanıştığıma" diye ekledi ve elini uzatıp genç kadınla tokalaştı cansız bir şekilde. Ama gözlerindeki tehdit içeren o bakışlar hala aynı koyuluktaydı. Bu kızı hiç sevmemişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ballı Kaymak
Romance" İşine bak yalıçapkını!" diye tısladı Zehra. Bu sefer ağzından kaçmamıştı bu yakıştırma, alenen, bilerek ve üzerine basa basa söylemişti genç adama yakıştırdığı bu sıfatı. Levent ürkütücü bir ağır çekimde bedenini genç kızın olduğu tarafa çevirdi v...