Selamun aleykum dostlar
inanın çok hastayım. ağır bir gribal enfeksiyon geçiriyorum. ve artık bir çoğunuzun bildiği durumumdan dolayı ilaç kullanamıyorum. mide bulantılarım hafiflese de geçmedi. ve burnum tıkandığı zaman kendimi çok daha kötü hissediyorum.
bu bölümü sizi çok beklettiğim ve söz verdiğim için yazdım. biraz kısa oldu hakkınızı helal edin. umarım yine de keyifle okursunuz. bana da dua edin olur mu? inşallah en yakın zmanda yeni bölümlerle karşınızda olurum...
selam ve dua ile..
**
Zehra sinema salonundan o kadar öfkeli bir hışımla çıkmıştı ki Levent onun hızlı adımlarına ancak arabasının kapısını açmaya çalışırken yetişebilmişti.
Genç adam Zehra'nın kolunu tutup genç kızın yüzünü kendine çevirdi. Zehra dirense de karşı koyamamıştı adamın gücüne.
" Zehra, abartıyorsun. Bu kadar büyük bir tepki verilecek bir durum yok ortada. Gözünün önündeydi işte, kız geldi selam verdi. Sanki beni, seni aldatırken yakalamışsın gibi bir tavır sergiliyorsun şuan."
Zehra'nın gözlerinden alev topları fışkırıyordu. Ama Levent'e isabet etmiyordu sanki. Kendi gözlerinden çıkan alev topları yine kendi kalbini bulup onu vuruyordu.
" Anlamıyorsun değil mi?" dedi öfkeli, hırçın bir sesle. Bir yandan da kolunu kıskaca alan adamın elinden kurtulmaya çalışıyordu.
" Evet, anlamıyorum. Seni bir türlü memnun edemiyorum. Sana bir türlü güven veremiyorum Zehra. Sürekli aldatacak adam muamelesi görmek nasıl bir duygu biliyor musun sen?"
" Ben seni bunun için mi yargılıyorum? Böyle mi düşünüyorsun?" Zehra'nın öfkesi yerini hayal kırıklığına bırakmıştı.
Levent sustu. Bu suskunluğu aslında çok ağır bir ' evet ' anlamı taşıyordu. Zehra'nın canını yakan bir sessizlikti bu.
" Anlamadığın ne biliyor musun?" dedi Zehra genç adamın gözlerinin içine buğulu gözlerle bakarken.
Kısa bir süre sustu. Sonra sağ elini genç adamın göğüs kafesinde gezindirmeye başladı. Ve usulca konuşmaya devam etti. " Ben senin kalbinin temizlediğine inanıyorum, evet, sana bu konuda güveniyorum. Güvenmesem şuan yanında olmazdım zaten." Çenesini hafifçe yukarı kaldırdı genç kız. Kendisinden boyca uzun olan genç adamın yeşil sürmeli gözlerine baktı kısa bir süre. Sonra elini genç adamın göğüs kafesinden çekti bir anda. " Ama kalbinin temiz olması yetmiyor. Ellerin de temiz olmalı. Sen bunu anlamıyorsun. Bak bana!" derken bakışlarını meydan okur gibi sabitledi genç adamın yeşil bir cennet manzarası gibi önünde uzanan gözlerine. " Benim elime bir erkek eli değmedi. Tenime bir başka yabancı ten değmedi. Saçımın telini haram bir göz görmedi. Ben sana kendimi sakınarak sakladım. Sadece sana... Herhangi bir erkeğin elini elime değdirmedim değdirmeyeceğim. Bak işte bu benim sana verebileceğim en değerli çeyizim. Anlıyor musun?" diye sordu Zehra.
Levent'in gözleri yere düştü. Onun ne elleri temizdi ne dudakları. Teni ise yerlerde gezen değersiz bir çaput kadar kirliydi. " Ben..." diye mırıldandı ama konuşamadı.
" Ben senin geçmişini biliyorum Levent. Ve seni böyle kabul ettim. Seni duru bir suda yıkanmış ve temizlenmiş olarak gördüm ve kalbime öyle aldım. Ama bundan sonrası... Kalbindeki gibi teninde de ellerinde de dudaklarında da bir tek benim tenimin mührü olmalı. Sana başka bir kadının dokunması ile bana başka bir erkeğin dokunması arasında ne fark var söylesene bana?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ballı Kaymak
Romance" İşine bak yalıçapkını!" diye tısladı Zehra. Bu sefer ağzından kaçmamıştı bu yakıştırma, alenen, bilerek ve üzerine basa basa söylemişti genç adama yakıştırdığı bu sıfatı. Levent ürkütücü bir ağır çekimde bedenini genç kızın olduğu tarafa çevirdi v...