Günlerden Salıydı.Su,annesinin her zamanki huzur veren sesiyle gözlerini açtı;- Hadi kalk kızım okula geç kalacaksın.
Hiçbir zaman alarm kurmazdı; çünkü annesinin sesi bütün alarmlardan daha güzeldi.Annesi ise çok planlı bir kadındı.Her sabah aynı saatte kalkar ve kahvaltıyı hazırlardı.Belki de Su bunun verdiği güvenden ötürü alarm kurmuyordu.Kahvaltısını yaptı ve artık gitmeye hazırdı.Servis geldi, evden çıkarken babasına;
-Babacığım maç biletlerini almayı unutma.Söz vermiştin ona göre ;)
Diğer kızlardan farklı olarak tam bir futbol hastasıydı.Barcelona'nın ilk onbirini ezbere sayabilirdi.Babasından onayı aldıktan sonra dışarı çıktı ve servise bindi.Oturacağı yeri tabiî ki de belliydi,Toprak'ın yanı.Toprak'la aralarında çok özel bir bağ vardı.3 yaşından beri birlikte büyümüşlerdi,bu da onlara sevgiyi,paylaşmayı öğretmişti.Birbirleri için bu kadar özellerken birbirlerine herkesin seslendiği isimlerle seslenmeleri sıradan olurdu.
Su, yerine oturup selam verdi:
-Günaydın Kum Adam!
Toprak da içtenlikle gülümsedi ve cevapladı:
-Günaydın Su Perisi, akşam maça geliyorsun değil mi?
+Babam bilet ayarlarsa geliyorum tabiî ki, çok heyecanlıyım.
-Heyecana gerek yok güzelim, Beşiktaş'a saygı duymayı öğreneceksiniz.
+Hadi ordan, yıldızınız kadar konuşun beyefendi.Akşam Sneijder şova hazır olun.
Toprak'ın en büyük hobisi Su'yu sinir etmekti. Galatasaray ve ailesi en zayıf noktasıydı,bunu iyi biliyordu ve sürekli futbol konusunda atışıyorlardı.Bu tatlı rekabet sürerken servis okul bahçesine geldi.Su, Fizik dersinden nefret ettiği için Türkçe-Matematik bölümünü seçmişti.Hayali ise çok iyi bir psikolog olup insanların sorunlarına çözüm bulmaktı.Çok da başarılıydı.Hatta annesi sorana ''Psikolog olacak benim kızım.'' Diyordu. Toprak'sa Matematik-Fen bölümündeydi.Sınıfları ayrıydı ve belki de ayrıldıkları tek yer burasıydı ama teneffüslerin çoğunu birlikte geçiriyorlardı.
Çıkış zili çaldı, artık eve dönme vaktiydi.Su servise bindiğinde babasından gelen mesajı gördü, ''biletler hazır prenses,evde seni bekliyoruz ;)'' mesajı okuması ile Toprak'a sarılması bir olmuştu.Akşam maça gideceklerdi.İkisi de çok heyecanlı ve bir o kadar da mutlulardı. Ama bu mutluluk çok sürmedi, servis binalarının olduğu sokağa girdiğinde hiç beklemedikleri bir kalabalıkla karşılaştılar.Servisten indiler ve daha önce hiç atmadıkları kadar büyük adımlarla ilerlediler.Su bir an duraksadı;
-Toprak o yanan bizim evimiz mi?
Şoktaydı,şu an en büyük isteği ailesinin bir nedenle dışarıda olmasıydı.Topraksa koşmaya devam ediyordu,yan komşuları Ali amca Toprak'ı durdurdu ve konuştu.Sesi biraz kısıktı;
-Toprak, oğlum...
Toprak Ali amcanın konuşmasını böldü;
-Ali amca lütfen hiçbiri binada değilmiş de, en kötü ihtimal ambulans çabuk yetişti hastaneye götürdüler durumları iyi de?
Ali amca Toprak'a sarıldı;
-Maalesef oğlum, maalesef aileni kaybettik.
Toprak olduğu yerde diz çöküp ağlamaya başladı.Tek dayanağı olan ailesini,her şeyini kaybetmişti.Kafasını kaldırdı ve sordu;
-Hülya teyzeler nasıl peki?
Ali amca cevapladı;
-Hülya hanımı da maalesef kaybettik, Hüseyin bey ise şu an hastanede ama durumu ağırmış dediler.
Toprak bu sırada Ali amcanın arkasında beliren Su'yu gördü.Hala şoktaydı.Sonra bir anda bir çığlık yükseldi;
-Anneee!
Su hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.Ne yani artık her sabah sesine uyandığı annesi artık hayatında yok muydu? Aleve doğru koşmaya başladı.Toprak arkasından gitti onu güçlükle durdurdu.Birbirlerine sarıldılar ve hüngür hüngür ağlamaya başladılar.Aradan iki saat geçti.Su ve Toprak hastaneye, Su'nun babasının yanına gelmişlerdi.Babası yoğun bakımdaydı ve ellerinden beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu.İkisi de bitkindi.Su,başını Toprak'ın omuzuna koydu.
-Biletleri aldığını mesaj atmıştı,şimdiyse yoğun bakımda uyanmasını bekliyoruz.Belki de o da bırakıp gidecek bizi.Hayat fazla acımasız değil mi?
Toprak Su'nun yüzünü ellerinin arasına aldı;
-Şşş, güzel şeyler düşüneceğiz her şeye rağmen güzel şeyler düşünmeliyiz.Evet,anneni,annemi ve babamı geri getiremeyeceğiz ama Hüseyin amca iyileşecek.Şimdi bunun için dua edeceğiz tamam mı?
Toprak Su'ya göre biraz daha olgundu.Evet içinde koskocaman bir yangın vardı ama babası onu sürekli '' oğlum ölüm takdir-i ilahi, her şeye her zaman hazırlıklı olmalısın ve her zaman ayakta kalmalısın." diyerek yetiştirmişti.
Su yaklaşık bir saattir uyuyordu.Aniden başlayan koşuşturmalarla gözlerini açtı.Ne oluyordu? Babası ile ilgili bir sorun mu vardı? Olmamalıydı.Doktorlar babasının odasındaydı.Toprak'a sarıldı ve kendi kendine konuştu;
"Lütfen baba, lütfen bırakma beni.Haydi dayan babacığım,daha gidilecek çok maç var."
Doktor odadan çıktı.Toprak sordu;
-Doktor bey durumu nasıl?
Doktor kafasını önüne eğdi ve cevapladı;
-Başınız sağolsun.
Ölüm, davetsiz misafirdi.Ne zaman ne şekilde geleceği belli olmuyordu.Ama bir gün geleceği biliniyordu.Çünkü sonsuzluk tek bir şeye mahsustu.Gün gelecek, Güneş bile doğmaktan vazgeçecekti.Su için Güneş artık eksik doğacaktı.Toprak için de öyle.Daha 17 yaşındalardı.Ve hayat en acımasız şekliyle onlara en büyük sorumluluğu yüklemişti.Artık birbirlerinden başka kimseleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUNU ARAYAN TOPRAK
Teen Fiction'' Belki de bizim kaderimiz bizdik. Yıllarca yan yanaydık da birbirimizi göremedik.Aynı okyanusta,farklı fırtınalara tutulduk.Şimdi ise aynı fenere doğru yol alma zamanımız çoktan geldi.İzin ver,Toprak Su ile filizlensin. '' Onlar iki güzel çocukluk...