Su'nun ağızından;
" Kaç kere fedakarlık yapacaktım daha? Kaç kere yanacaktı canım? Hayır hayır, böyle olmak zorunda değildi. Bu hikayede herkes çok mutlu olabilirdi, olmalıydı da..."
Doğan yeni güne bu düşüncelerle uyanmıştı Su. Peki bir adam için bu kadar fedakarlık yapan birinin fikrini bu kadar çabuk değiştiren neydi? Tabiki de dün geceydi. Emre Su'ya olan bütün hislerini söylemişti. Ona bir şans vermemeli miydi? İlk gördüğü andan beri aşıktı Su'ya. Hatta Toprak da biliyordu. İnanamayacaksınız ama Melis bile. Evet, bu gece Toprak ve Ezgi için düzenlenmişti. Ama gecenin kahramanı Emre olmuştu. Peki Su mu ne yapmıştı? Duydukları karşısında şok olmuştu. Sanırım olması gereken son ihtimal, ilk ihtimal olmuştu. Sevdiği adamın en yakın arkadaşı kendisine aşık olmuştu. Peki şimdi ne olacaktı? Belki Toprak'ı unuturdu böylece. Çok mutlu olurdu Emre ile. Ama bu çok alçakçaydı. Emre'yi kullanmış gibi olacaktı. Hiç düşünmemiş farz etti bu ihtimali. Üstelik Toprak'a olan sevgisi bu kadar basit miydi? Hayır. Bunu ne kendine, ne Emre'ye, ne de Toprak'a yapabilirdi. Telefonunu eline aldı ve Emre'ye mesaj attı;
"Bugün saat 17:00'da işin yoksa konuşabilir miyiz?"
Emre ise anında yanıt vermişti;
"Tabiki."
Telefonu bıraktı. Eline kağıdı ve kalemi aldı. Sahi, şiir yazmayalı çok olmuştu. Yazmaya başladı;
" Koskocaman şehir ve minicik bir ben,
Kaybolmak üzereyim, tut ellerimden..."
Bu sırada telefon çaldı.
Gelen arama; Kum Adam...
Telefonu açar açmaz karşıdaki ses sanki eline kalem aldığını hissetmiş gibi konuşmaya başladı;
- Ya hemen bana iki dize söylersiniz, ya da gün batımında her zamanki yerimizde olursunuz Su Perisi hanım.
- Sana da günaydın Kum Adam. Sabah sabah nereden çıktı bu şimdi?
- Ah, pekala. Gün batımını seçiyorsunuz demek, güzel. Görüşmek üzere.
- Hayır, daha seç...
Telefon kapanmıştı. Toprak hep böyle odundu. Su, telefona bakıp gülümsedi ve kendi kendine söylendi;
" Bana ne yapıyorsun bilmiyorum ama, senle konuşunca Dünyadaki en mutlu insan ben oluyorum."
Tam da bu sırada odaya Melis girdi;
- Ooooo prensesimiz uyanmış. Evet Su hanım hangi beyaz atlı prensi seçtiniz bakalım?
Su yastığı Melis'e fırlattı ve konuşmaya başladı;
- Biliyordun değil mi? Başından beri biliyordun. Niye söylemedin peki bana?
- Ya kızım farkında mısın bilmiyorum ama Toprak'tan başka hiçbir şey görmüyorsun. Söylesem ne farkedecekti? Emre söyledi de ne fark etti?
- Yapamam Melis. Bunu hiçbirimize yapamam.
Melis yatağa oturdu ve Su'ya sarıldı;
- Yapma zaten birtanem. Kalbinin sesini dinle, bugün olmasa bile bir gün mutlaka haklı çıkacak.
- Sen iyi ki varsın biliyorsun değil mi?
- Sen de canımın içi, hadi artık üzme kendini. Emre'ye de olamayacağınızı anlat ama kırmamaya çalış.
- Merak etme, bugün halledeceğim.
- Tamam, haydi hazırlan kahvaltıya gidiyoruz!
- Reddetme şansım yüzde kaç acaba?
- Tabiki de sıfır psikolog hanım, biliyorsunuz ki depresyonda olan birine ancak bol oksijen iyi gelir.
- Depresyonda değilim Melis.
Melis kapıdan gülümsedi;
- Doğru, gizli depresyon demeliydim.
Kapıyı kapattı. Su kafasını yastığa koydu ve yine düşüncelere daldı. Sahi, kardeşim dediği çocuğa ne zaman bu kadar bağlanmıştı? Ne zamandan beri yazdığı tüm şiirde o vardı? Aslında şu an bunların hiçbir önemi yoktu. Şu an önemli olan tek şey, hiç kimsenin incinmesine izin vermeden, kendi iç dünyasında şiirlerle yaşamaya devam etmekti. Her zaman sığındı şeye sığınmaya devam etti. Neye mi? Tabiki de şiire;
" Zamanı geldi, açtı tüm çiçekler,
Yapraklar yeşerdi, neşelendi ağaçlar,
Kuşlar daha neşeli,
Ben mi? Bense her zamankinden mutlu,
Bahardın sen;
Gelişinden bilmiştim seni."
Defteri yerine koydu ve kahvaltı için hazırlandı. Bugün Toprak ile buluşacaktı. En sevdiği kıyafetlerini giydi, en sevdiği parfümünü sıktı. Aynada kendine baktı. Fena gözükmüyordu. Melis'e seslendi;
- Ben hazırım!
Melis arkasına döndüğünde ağzı açık kaldı. Su bir kahvaltı için fazla güzel olmuştu. Kendine geldiğinde yorum yapmayı ihmal etmedi;
- Emre'ye olamayacağınızı söylemek için sence de fazla güzel değil misin Su Perisi?
Su gülümsedi.
- Abartma Melis, sadece hafif bir makyaj yaptım.
- Hafif? Allahtan çok makyaj seven biri değilsin diyorum şu an. Neyse, buluşmanız kısa sürecek bence, biz olamayız demek ne kadar uzun sürebilir ki zaten. Bugünü gezme günü ilan ediyorum ve üzgünüm, itiraz da kabul etmiyorum. Saat kaçta nerede olayım?
- Sana bir gezi sözüm olsun ama bugün değil.
- Sen beni duymadın sanırım. İtiraz kabul etmiyorum.
Su ceketini giyerken ekledi;
- Ya siz anlaştınız mı bu itiraz etmeme konusunda. Herkesin dilinde bir itiraz...
Melis Su'nun sözünü kesti;
- Başka kim itiraz kabul etmiyormuş bakalım? Yoksa...
Melis gülmeye başladı;
-Su hanımların neden bu kadar güzel olduğu anlaşıldı.
- Evet Toprak'a sözüm var, ama ona özel hiçbir şey yapmadım.
- Tabi canım tabi :)
- Melis!
- Buyrun benim.
- Seninle daha fazla tartışmayacağım, ben çıkıyorum.
- Hadi bakalım, iyi şanslar. Her ikisi için de ama ikincisi için daha çok ;)
- Meliiis!
- Ben de seni çok seviyorum canım.
Su nihayet evden çıkmayı başarabilmişti. Anlaştıkları yere geldiğinde Emre çoktan onu bekliyordu. Masaya geldiğinde selam verdi ve oturdu. Emre o kadar heyecanlıydı ki, heyecanı yüzünden okunuyordu. Hemen söze girdi;
- Hoş geldin, Su Perisi!
Su Perisi? Hayatında ilk kez Toprak'tan başka bir erkek ona Su Perisi demişti. Rahatsız mı olmuştu? Fazlasıyla. Çünkü onu sadece Toprak diyebilirdi, özeldi.
Gülümsedi ve cevapladı;
- Hoş bulduk Emre bey, nasılsınız?
-Sizi gördüm daha iyi oldum Su hanım, siz nasılsınız?
- İyi diyelim iyi olalım.
Emre'nin heyecanı yüzünden okunuyordu ve zaman kaybetmeden konuya girdi;
- Su, seni buraya çağırmamın nedeni...
Emre'nin konuşmasını Su'nun sesi böldü;
- Beni buraya çağırmanın nedeni benim bir karar vermem. Bak Emre sen bir insanın hayatında olması gereken...
Tam o sırada Su'nun da konuşmasını bölen bir ses vardı;
- Hey, Su Perisi!
Bu ses onun sesiydi. Arkasına döndü ve masaya gelen Toprak'a gülümsedi. Toprak masaya otururken Emre'ye dönerek konuştu;
- Selam adamım veee selam yenge ;)
Yenge mi demişti gerçekten? Bu çocuk tam bir öküzdü. Evet sadece öküz. Su yine gülümsedi ama bu seferki biraz buruktu. Demin gözlerinin içi gülen Su'dan eser yoktu. Toprak devam etti;
- Eee, nasıl gidiyor bakalım best çiftimiz?
Emre söze girdi;
- Kardeşim yavaş gel,henüz olan bir şey yok.
Bu arada Su konuşmaya başladı;
- Sen gelip mekanın tadını kaçırmadan henüz iki dakika önce biz de tam bu konuyu konuşuyorduk Kum Adam.
Toprak gülümsedi ve cevapladı. Yine başlamıştı tatlı atışmaları;
- Pekala Su Perisi. Şimdi ben hiç gelmemişim gibi devam ediyoruz. Evet, sizdeyiz.
Su yine ciddileşti ve Emre'ye döndü;
- Bak Emre, sen bir insanın hayatında tanıyabileceği en iyi arkadaşsın. Zaman ne getirir bilemem ama; şu an benim için sadece arkadaşsın ve hislerin hiçbir şeyi değiştirmeyecek. En azından benim açımdan öyle.
Emre sadece gülümsemişti ama hayal kırıklığı tüm halinden belliydi. Aslında bazı şeylerin farkındaydı ama Su Toprak ve Ezgi'nin mutluluğu için bu kadar uğraşınca ümitlenmişti işte. Neyse neydi, Su'ya döndü ve konuşmaya başladı;
- Bu yola çıkarken her şeyi göze almıştım. Ama seni sevmek Dünya'da tadılabilecek en güzel şeylerden biriydi. Her şey için teşekkürler Su,İzninle.
Daha fazla konuşmadan masadan kalkıp hızlı adımlarla çıkıp gitmişti. Ah, hayır. Su böyle bitmesini istememişti. Arkasından gitmek için ayağa kalktığında onu Toprak'ın sesi durdurdu;
-Şşş. Yalnız kalmaya ihtiyacı var. Yanlış anlama da Su Perisi,Emre gibi bir çocuğu reddetmenin mantıklı bir açıklaması olmalı?
Su Toprak'a baktı. Evet, bir açıklaması vardı. Hatta Toprak bu açıklamanın ta kendisiydi. Ama ona böyle söyleyemezdi. Gözlerinin içine baktı ve konuşmaya başladı;
- İnsan hissetmediği şeyi söyleyemez Toprak.
- Zaman verseydin belki hissedecektin.
- Sonunu bildiğin bir şeye zaman vermek, zaman kaybından ve can yakmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Toprak bunun üzerine diyecek bir şey bulamadı. Hala görmüyordu, Su zaten bazı şeyleri çoktan hissetmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUNU ARAYAN TOPRAK
Teen Fiction'' Belki de bizim kaderimiz bizdik. Yıllarca yan yanaydık da birbirimizi göremedik.Aynı okyanusta,farklı fırtınalara tutulduk.Şimdi ise aynı fenere doğru yol alma zamanımız çoktan geldi.İzin ver,Toprak Su ile filizlensin. '' Onlar iki güzel çocukluk...