Su'nun ağzından;
"Hayat öyle sürprizler çıkarıyor ki karşımıza, ne düşüneceğimizi şaşırıyoruz bazen.Neye inanmamız gerektiğini bilmiyoruz.Sahi, neye inanıyordum ben? Toprak ile aramızdaki çok sağlam olan kardeşlik bağına mı yoksa Melis'in söyledikleri ve dün gece hissettiğim duyguya mı? İşte tam da burada kayboluyordum; ve biliyorum, beni bu karmaşadan kendimden başka kimse kurtaramayacak."Müthiş bir baş ağrısı ile uyanmıştı Su.Gece boyunca uyuduğu süre zarfı 3 saati geçmezdi. Çünkü uyumak yerine şu an kendisine çok yabancı olan duyguyu düşünmeyi seçmişti. Peki bir sonuca bağlayabilmiş miydi? Tabiki de hayır. Geceden ona kalan sadece baş ağrısı kalmıştı.Kalktı, salona gitti. Kahvaltısı her zamanki gibi hazırdı. Melis çok planlı olduğu için her sabah erkenden kalkar kahvaltıyı hazırlardı.Su'yu görünce seslendi;
-Günaydınlar efendim nasılsınız bugün?
Su bir noktaya bakarak konuştu;
-İyi gibiyim ama değilim, kötü gibiyim ama o da değilim. Ay ben de bilmiyorum nasıl olduğumu.
Melis bu söz üzerine gülümsedi;
-Hmm bayağı bir fark ettik onu. Gelelim asıl soruya; dün niye kalkıp gittin bakayım sen? Bence ortada kalkıp gidilecek hiçbir sebep yoktu.
Su tam lokmasını almışken gelen bu soru lokmanın boğazına kaçmasına neden olmuştu. Öksürmeye başladı. Melis hemen su getirdi ve sırtına vururken konuştu;
- Öksürme seansını da atlattığımıza göre asıl konumuza geçebiliriz sanırım :)
Su kendine geldiğinde konuştu. Ses tonu pek ikna edici değildi;
-Fazla gürültüye alışkın değilim ya, başım ağrıdı biraz.
Melis bu cevap üstüne kahkaha attı;
-Hadii sen inandın mı bu söylediğine? Bana pek inandırıcı gelmedi de. Bence başka bir şey var. Sahi psikolog hanım, bunun psikolojide bir adı vardı sanırım. Böyle tüm kahvaltı boyunca çikolata yemek gibi belirtileri falan olan... neydi o?
Su'nun cevabı kısa ve netti;
-Depresyon.
Melis cevapladı;
-Dıdıııt yanlış cevap.
Su bu cevap üzerine merak eder bir edaya bürünmek için çabalayarak sordu;
- Neymiş Bayan Çok Bilmiş?
-Aşk acısı yüzünden çekilen depresyon diyeceksiniz.
Su,sesini biraz yükseltti;
- Melis, ben sana böyle bir şeyin olmadığını, Toprak'ın benim kardeşim olduğunu daha kaç kere söyleyeceğim? Yok öyle bir şey.
- Madem yok öyle bir şey, neden Toprak Ezgi'ye onu sevdiğini söylediğinde kalkıp gittin?
Su, yine daldı. Sakin sakin konuşmaya başladı;
- Çünkü küçüklüğümden beri her anımda Toprak yanımdaydı. Ne zaman düşsem o kaldırırdı. Artık benim için bir arkadaş değil de, bir parçam gibi oldu. Ne bileyim; hani insan bazen en yakın dostunu başkasıyla paylaşamaz da kıskanır ya, bende de öyle oldu sanırım. Ama şimdi geçti, ikisi de benim arkadaşım. İnşallah çok mutlu olurlar.
-Hey, daha Ezgi'nin ne cevap verdiğini bilmiyorsun ki!
Su bunun üzerine gülümsedi;
-Büyük ihtimal evet demiştir. Dostum diye demiyorum ama Toprak yakışıklı çocuk, sevdirir kendini.
-Dııt yanlış cevap. Düşünmek için zaman istedi. Böyle şeyler hemen olmuyormuş.
Bu sırada Su'nun telefonu çaldı. Arayan Toprak'tı.
-Selam Su Perisi. Seni merak ettim, nasıl oldun? Öylece hiçbir şey demeden kaçıp gitmenin hesabını da soracağım, haberin olsun.
Su iyiymiş gibi görünmek isteyen bir ses tonuyla cevapladı;
- İyiyim, iyiyim. Dün sadece biraz başım ağrıdı, bekleyemedim gelmeni. Bu arada performansın çok iyiydi. Bence doktorluğu bırakıp müzisyen olmalısın.
Toprak güldü;
- Teşekkür ederim, iyi fikir. 6 yıla hiç gerek yok bence de. Ne diyeceğim, bugün her zamanki yerimizde buluşalım mı? Sana anlatacaklarım var.
-Olur tabii neden olmasın.
Su buluşmayı kabul etmişti. Ne konuşacaklarını da çok iyi biliyordu. Yine içini o duygu kaplamıştı. Ama böyle olamazdı, olmamalıydı.- Pekala, saat 3'te deniz kenarında?
- Anlaştık Kum Adam.Telefonu kapattı.
Melis hemen söze atıldı;
- Toprak değil mi, ne diyor?
-Halimi hatırımı sordu ya, bugün buluşalım diyor.
- Peki sen gerçekten iyi misin?
-İyiyim tabiki, iyi olmamam için hiçbir sebep yok.
- Pekala o halde, sen öyle diyorsan...4 saat sonra...
Saat 3'e geliyordu.Su, kayalıklara yaklaştığında Toprak çoktan gelmişti. Gerçekten Toprak erken mi gelmişti yoksa Su halis mi görüyordu? Yaklaştı, Toprak'a arkasından dokunarak takıldı;
-Hey, gerçek misin sen?
Toprak güldü;
- Tabiki gerçeğim kızım, hem ben gerçek olmayacağım da kim olacak?
- Ooo, siz ne zamandan beri buluşmalara erken geliyorsunuz Kum Bey?
- Kalbimin attığını hissettiğimden beri diyelim.
Su bunun üzerine gülümsedi. Eline çok güzel bir fırsat geçmişti, Toprak ile uğraşmanın tam zamanıydı.
- Aşık mısın Ezgi'ye?
- Bilmiyorum ya, dün hissettiklerim çok farklı şeylerdi. Sanki o ana kadar boşa yaşamışım da, onu gördüğüm anda hayat gerçekten başlamış gibi. Bir sevgilisi var mı onu bile bilmiyorum ama o hep yanımda olsun istiyorum.
Su gülümsedi;
- Biz gidelim o gelsin?
Bu kez gülümseme sırası Toprak'taydı;
- Ya hayır saçmalama. Sen bir yere gitme ama onun gelmesine de hayır demem. Neyse, boşver şimdi. Bir şiire ne dersin?
- Ne diyeceğim, tabiki de hayır.
- Aman Allahım reddedildim, peki sebep?
- Çünkü eşit şartlarda değiliz, sen aşık olmuşsun, bense hala odunum. Kaybedeceğim yarışlara girmem ben.
Bunun üzerine ikisi de kahkaha attılar. Su, Toprak'a baktı. Bu çocuk çok güzel gülüyordu. Hala kabullenmiyordu belki ama onu kendine çeken bir bağ vardı ve bu bağ kesinlikle dostluktan çok daha ilerisiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUNU ARAYAN TOPRAK
Teen Fiction'' Belki de bizim kaderimiz bizdik. Yıllarca yan yanaydık da birbirimizi göremedik.Aynı okyanusta,farklı fırtınalara tutulduk.Şimdi ise aynı fenere doğru yol alma zamanımız çoktan geldi.İzin ver,Toprak Su ile filizlensin. '' Onlar iki güzel çocukluk...