"Toprak bey biraz daha uyursanız ilk günden geç kalacaksınız."
"Oğlum ne geç kalması ya. Hani üniversite farklı olacaktı, istediğimiz saatte gidecektik derse?"
Toprak isyan ederek uyanmıştı.Biraz kendine gelince Emre'ye soru yöneltti;
-Sen niye bu kadar enerjiksin ya?
Emre gülerek cevapladı;
-Çünkü bugün üniversite hayatımızın ilk günü ve biz çömeziz.Sabahın köründe okulda olmamız gerek.
Söyledikleri Toprak'ı güldürmüştü.
-Bari kahvaltı hazır de.
-Hazır hazır hadi kalk, ama bulaşık bugün sende ona göre.
Toprak bir of çekti ve ekledi;
-Tamam ya, o bizim ata sporumuz.
Kahvaltılarını yapmışlardı,sıra gelmişti hazırlanmaya.Dolabına baktı,bugün çok şık olmalıydı.İlk günden Tıp fakültesinin gözde çocuğu olmalıydı. Ne yapsındı, o da böyle mutlu olan bir çocuktu.Sahi; uyandıktan sonra o kadar sersem oluyordu ki havanın nasıl olduğuna bakmayı unutmuştu.Camdan dışarı baktı, dışarıda tam deri ceket giymelik bir hava vardı.Dolabından annesinin son doğum günü hediyesini, o çok kuğul deri ceketini, siyah pantolonunu ve beyaz tişörtünü giydi.Aynada kendine baktı, Allah kahretmesin yine çok yakışıklıydı. Şu an sadece altında spor bir motosiklet eksikti.Emre odaya girdi;
-Vaaay kardeşim, yakıyorsun yine?
Toprak biraz kızgın bir sesle konuştu;
-ne yakıcam lan. O kadar giyiniyoruz ediyoruz, okula spor, son model bir motosikletle gitmek varken biz metrobüse binicez.
Emre güldü.Evet Toprak biraz asabiydi.Her şey hemen olsun istiyordu.Ama tabiki de öyle bir dünya henüz keşfedilmemişti ve Toprak her seferinde bu acı gerçekle yüzleşiyordu.
Evden çıktılar.Toprak Emre'ye boydan aşağı bir bakış attı;
-Şaka maka sen de bayağı iyi olmuşsun dostum.Ama senin bölümünde fazla kız yoktur.Şanssızsın biraz.
Emre cevapladı;
-Eyvallah kardeşim de biliyorsun, benim o taraklarda bezim yok.
-Oğlum yemin ediyorum ot geldin ot gideceksin.
Aslında Emre de yakışıklı çocuktu. Ama şu ana kadar tek emeli ders çalışmak olmuştu.Boş zamanlarında da ev çiziyordu.Şimdi de mimarlık okuyacaktı zaten. Toprak öyle değildi.Sosyal hayat onun için bayağı önemliydi.Tıp fakültesini nasıl kazanmıştı, bazen kendi bile hayret ediyordu.Fakülteye gelmişti.Ortam ne kadar da güzeldi.Ama içinde anlayamadığı bir his vardı kendini çok yalnız hissediyordu.Sağına döndüğünde yanında oturan Su yoktu.Zamanla alışacaktı.Bu profesör de ne çok konuşuyordu.Şimdiden anlamıştı, tıp gerçekten zor olacaktı. Derken telefonuna mesaj geldi.Mesajın sahibi tabiki de Su idi;
"Saat 15:30'da, her zamanki yerde bekliyor olacağım Sayın Kum Adam :)"
Gülümsedi ve cevapladı;
"Geleceğim Su Perisi ;)"
Tabiki de günün değerlendirmesini yapacaklardı. Bir çocuk okuldaki ilk gününü nasıl ailesine anlatıyorsa onlar da birbirlerine anlatacaklardı. Çünkü birbirlerinin tek dayanağı yine birbirleriydi.
Sözleştikleri saat gelmek üzereydi.Her zamanki yere gelmişti.Su mu? Tabiki de hep oturdukları yerde bekliyordu. Yanına oturdu, Su'nun kafasını çevirmesi be ıslık çalması bir oldu;
-Vaaay dostum, bir büyümüş görüyorum seni.
Toprak güldü;
-Eh canım, yaptık işte bir şeyler.Bakıyorum da, psikoloji sana yaramamış.Hala liseli ergen modundasın.
Su'yu sinir etmeye bayılıyordu ve yine başarmıştı. Su altta kalır mıydı? Tabiki de hayır.Sözünü yine esirgemedi;
-Hadi ordan, bir kere benim ruhum çocuk.
-Hah, içindeki çocuğa iyi bak o halde.
-Asıl sen iyi bak, sanırım ölmek üzere.
Her zamanki atışmaları yine başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUYUNU ARAYAN TOPRAK
Fiksi Remaja'' Belki de bizim kaderimiz bizdik. Yıllarca yan yanaydık da birbirimizi göremedik.Aynı okyanusta,farklı fırtınalara tutulduk.Şimdi ise aynı fenere doğru yol alma zamanımız çoktan geldi.İzin ver,Toprak Su ile filizlensin. '' Onlar iki güzel çocukluk...