5. Bölüm
Maske takmazdık biz. Zaten belirli bir kimliğimiz yoktu. Aslındaaaa. Bu işler böyle yürümez. Siyah büyük silah dolabının şifresini yazdım. Boynumu kıtlattım. Büyük olan değil güçlü olan kazanır. Ne kadar güçlüysen o kadar yenilmez olursun. Dişlerimi birbirine sürttüm. Ve tabiki öfke. Uzun namlulu silahlardan birini aldım. Dudaklarımı yaladım.
"Bir boka yaramaz! Ancak sizin gibi bir boka yaramayan adamlar kullanır bunu!"
Arkaya doğru attım. Biri kaptı. Homurdanma isteğinin etrafa yayıldığını ama kimsenin cesaret edemediğini biliyordum. Dolabın arka tarafına ellerimi uzattım. Fısıldadım.
"İşte benim güzellerim." İki gümüş kaplama. Güçlü namlu. Boynumu çevirdim. Kıtlamamıştı. ama rahatsız ediyordu. Sinir olmuştum boynuma. Silahları belime taktım. Gözlerimi iki küçük saniyeliğine kapattım. Arkamdaki yüzden fazla silah almayı bekleyen ötleğin korkuyla hızlı atan kalplerinin sesleri yankılanıyordu kocaman salonda. Alay edercesine başımı biraz daha kaldırdım ve onlara döndüm.
"Bir avuç beyinsizsiniz!"
Kimse tepki vermeyince daha sesli bağırdım.
"Bir boka yaramazsınız! Alın şu boktan silahlarınızı!"
İlk kural. Ne kadar güç o kadar üstünlük.
Anında dikkatimi çekmişti. Küçük bir kız çocğu. Koridorun kenarında duruyor. Heran ağlayabilir. Hemde heran. Bebek mızmızlanması çekmek istediğim son şeyler listesinde bile yok. Gözlerimi kıstım. Arkasındaki kalabalıktan kaçmak ister gibi bana doğru koridorun çıkışına koşmaya başladı. Tam yanımdan geçecekken bacağımı kaldırıp duvara dayadım. Duvara toslamış gibi oldu ve geriye doğru sendeleyip kıçının üstüne düştü. 5 - 6 yaşlarında olmalıydı. Botumun fermuarını tuttum. Kapatırken başımı yavaşça ona çevirdim. Korktuğu ve düşünce canının yandığı apaçık ortadaydı. Gözlerimi kıstım.
"Adın ne?"
Bana bakmaya devam etti. Ağzı hafif açıktı. İki metre koştuğu için nefesi kesik kesikti. Bu kez sertçe bağırdım.
"Adın ne?!"
Titredi. Alt dudağı titremeye başladı. Ayağımı indirdim ve homurdandım. Ensesinden tutup kaldırdım.
"Adını hemen bana söylemezsen dilini keserim ufaklık."
Ve o anda ağlamaya başladı. Tiksintiyle gözlerimi titreyen alt dudağını ve gözlerinden akan büyük göz yaşlarına çevirdim. Efendinin sesi koridorda yankılandı.
"Siyah!"
Çocuğu yere atar gibi bıraktım. Efendi sinirliydi. Çok sinirli.
"Ona zarar vermeyeceksin."
dedi sinirli nefesini verirken ve dik dik yüzüme bakarken. "Eğitilecek." Küçük kıza baktım. Kelimeleri yutmuştum. Bu mu yani diyecektim. Bu çelimsiz ezik zavallı yaratık mı? Efendi yeniden konuştu.
"Bizimle gelecek. Görmesini istiyorum."
Hızla gözlerimi ona çevirdim. İtiraz etmek istedim ama zaten sinirliydi daha fazla üstelemenin anlamı yoktu. İçimden sağlam pek duyulmamış kendi ürettiğim küfürlerden birini savurdum. Başımı salladım.
"Anlaşıldı."
Silahlarımı kontrol ettim. Hazırdım. Arkamı döndüm. Sinirle boynumu kıtlattım. Sesi yankılanmıştı. Koridordakilere bağırdım.
"Arabalara işe yaramazlar! Eğer bu işi batırırsanız hepinizi gebertirim bok kafalılar!"
Silahımın dolu olup olmadığını kontrol ettim. Tüm fermuarlarımı son kez sonuna kadar çektim. Kapıya doğru çektim. Kendime fısıldıyordum.