4. Bölüm
"Sen şımarık orospu çocuğu yatağımdan kalk."
Hareketsiz kan içinde yatağımda öylece yatıyordu. Silahımı daha iyi kavradım ve adım adım ona yaklaştım. Elimi boynuna koydum. Nabzı çok zayıftı. Efendinin oğluna bunu yapacak kadar beyinsiz kim vardı ki? Acaba aceleyle kaçarken korkak bacakları birbirine dolaşmış ve bir yere düşmüş sonrada kendini buraya mı atmıştı? İyi senaryo siyah dedim kendi kendime. Odadan çıkıp ilerde bekleyen korumalara ıslık çaldım. Az önceki olay yüzünden bembeyaz olmuşlardı.
"Aptallar! Acele edin efendinin oğlu ölecek!"
Birinin yatağa bakıp iç geçirdiğini duydum. Ensesine vurdum.
"Doktoru çağırın! Acele edin be salaklar!"
Diğeri koşup gitti. Odadan çıkmadan masanın kenarındaki tüm silahlarımı bıçaklarımı almıştım ve yerlerine koymuştum. Botlarımın beyaz koridorda çıkarttığı ses yankılandıkça az önceki şoku atlatamamış ödlek çalışanlar yutkunup korkulu sesler çıkartıyorlardı. Efendiye çoktan haber verilmiş olmalıydı. Ama yanında beni istemeyeceğini adım gibi biliyordum. Eğer bir saldırıysa yani o beyinsiz oğlu kendi düşmediyse şüphelerim doğru oluyordu. Ama o yüksek çatıya çıkmak imkansızdı. Tabi içeriden birisi... Düşüncelerim bölündü. Şişko kenarda durmuş inliyordu. Eline girmiş olan bıçağı ve akan kanı görebiliyordum. Aceleyle çıkışa kestirme yol olan mutfağa koşmuş olan insanlar yapmıştı bunu. Yanına çömeldim. "Sakın bağırayım deme." Bıçağı tek seferde çıkarttım.
"Ahhhhh!!!! Tanrım!!!"
Mutfak bezlerinden birini sert ellerimle yırtıp eline sardım ve iyice sıktım.
"Doktoru bekle."
Ayağa kalktım.
"K-Kristen nereye?"
Kan kaybından dolayı bilinci yavaş yavaş gidiyordu. Hiç bir şey söylemeden kenarda öylece durmuş bekleyen doktorun yakasını tuttum.
"Gidip aşçıya yardım et!"
Donuk gözleri korkuyla parladı ve çantası kapar kapmaz mutfağa doğru koştu. Öfkeyle beraber kan damarlarımda öyle hızlı akıyorduki. Elektirip kablolarının yanına gidip şalterleri düzelttim. Işıklar normal haline döndüğünde herkes koridorlarda koşuşturuyordu. Koridorun başında durdum ve bağırdım.
"Herke odasına siktir olup gidiyor! O lanet sikik odasından çıkanı öldürürüm!"
Herkes titreyerek koridordan koşarak uzaklaştı. Yumruklarımı sıkıyordum. Nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Işıklar gidip gelmeye başladı. Fısıldadım. Demek sigorta odasındasın seni küçük piç. Görelim bakalım... Hızla arkamı dönüp sigorta odasına doğru yürümeye başladım. İki elimede silahlarımı almıştım. Parmaklarımı kıtlatıp odanın kapısına tekme attım. İçerden ses yoktu. Bağırdım.
"Seni kendim bulursam aylarca işkence ederim!"
Ve içeri girdim. Bacağımı kaldırıp ışığı botumun altıyla açtım. Ellerimden birini boşa kullanmak istemedim. Görünürlerde kimse yoktu. Boynumu kıtlattım.
"Nerdesin pisi pisi?"
Kapı kapandı. O yöne döndüm.
"Aslında ben kedilerden nefret ederim ufaklık."
Kaşlarımı kaldırdım. Onu süzdüm. Geniş omuzları ve siyah tişörtünün altında bile belli olan kasları vardı ama her şeye rağmen 23 24 yaşlarından büyük olmadığı çok belliydi. Bumuydu dedim kendi kendime. Benden büyük olsada yaşın bir önemi yoktu. Bu salak siyah tişörtlü çocuk mu yapmıştı tüm bu karışıklığı?