Dark Life 7. Bölüm - Çığlık.

6.2K 346 68
                                    

7. Bölüm

Hızla geri çekilirken gözlerinin kırmızı bir ışıla parladığına yemin edebilirdim. Yüzündeki tükürüğümü hırsla elinin tersiyle silerken sinirden deliye dönmüş gibiydi. Sıkılı dişlerinin arasından adeta tısladı. Doğrulmuş ve ayağa kalkmıştı. Yüzüne bakmıyordum. Sadece ayaklarını ve ayaklarında mükemmel spor ayakkabıları görebiliyordum. Ve sıkılı ellerini. Vurmamak için kendiyle savaşıyor gibiydi. Aniden dizlerinin üstüne tam önüme çöktü. Çenemden tuttuğu gibi kendine baktırttı. Ama ben zaten ona bakıyordum. Çünkü korkmuyordum. Ben hiçbir şeyden korkmuyordum ki zaten. Gözleri iki küçük ateş topu gibi parlıyordu. Ama gördüğüm kızıllık yoktu. Gözlerime kitlendi.

“Bunu. Bir. Daha. Sakın. Yapma.”  

Yutkunma ihtiyacımı geriye ittim. Ne olduğunu bilmiyordum. Kesinlikle bilmiyordum. Ben kolay gerilmezdim. Ama gözlerinden bianlık geçip giden o kırmızılık beni delicesine germişti. O kadar hızlı kalktıki bian gözlerim karardı sandım. Ve o kalktıktan saniye geçmeden kapı sertçe açıldı.

“Leonardo geldiler!”

Bu çocuğu ne depoda nede bu lanet olası odada hiç görmemiştim. Şu önümde dikilen beygirden daha kısa ve biraz daha zayıftı. Ama yinede bana göre fazlasıyla dağ gibiydi. Çoktan onu nasıl öldürebileceğimin planlarını kurmaya başlamıştım. Beynimdeki çarklar dönmeye başlamıştı. Bunlar efendinin düşmanıysa depoda onu bulamadıkları için beni kaçırmışlardı. Ama nasıl işte lanet olsun nasıl?! Sesli küfür etme isteğiyle deliriyordum. Ceketini kenardan alırken gözlerin bian olsun benden ayırmamıştı. Kapıdan önce diğeri çıktı. Ve o ta çıkarken bana döndü. Gözleri artık daha sakin sesi daha az iğneleyiciydi.

“Uslu dur.”

Bunu küçük bir çocuğa emir vermekten çok “Eğer uslu durmazsan canını okurum.” Edasıyla söylemişti. Gözlerimi ondan ayırıp başımı sağ tarafa çevirdim. Homurdanma isteği duyuyordum.  Kapıyı kapatarak gitti. Ve ben yeniden kendimle baş başa kalmıştım. Rüyada olma olasılığım var mıydı? Ama nasıl? Beni nasıl yakalayabilmişlerdi? Ben siyahtım. Asla yenilmezdim. Elde tutulamazdım. Beni bırak 2 3 kişiyi iki düzine adam tutamazdı. Ama onlar? Ne yani onlar farklı mıydı? Az önce o uzun boylu salağın gözlerinde kırmızı ışıklar gördüğüme yemin edebilirdim. Ve beni ürküttüğüne. Saçmalık! Ürktüğüm filan yoktu! saçmalıktı bunlar! Ben Siyah’ım! Ve kazanmak benim işim. Etrafa bakınmaya başladım. İşime yarayacak en ufal bir şey arıyordum.

Ve onu duydum. Kızın sesini. Tizdi. Çığlıkla karışık gülme gibiydi ama kesinlikle gülme olmadığı kesindi. Göğüsüme sert bir top yemiş gibi oldum. Kızı nasıl unutmuştum?! Gözlerim daha hızlı etrafı taramaya başladı. Ve yeniden o sesi duydum. Terliyordum. Ve haykırmak istiyordum. Yeniden o sesi duyduğumda burdan kesinlikle çıkmam gerektiğini ve onuda çıkartmam gerektiğini beynime kazıdım. Ve parmaklarımla bileğimi saran demiri yokladım. Bileğim yüzünden nemlenmişti. Ve demir kokusunu tahmin edebiliyordum. Nefeslerim hızlanmıştı. Elimde değildi. Ve o sesi yeniden duydum. Dişlerimi birbirine kilitledim. Ve odada son kez gözlerimi gezdirmeye başladım. Hiçbir şey yoktu! Tam sesli bir küfür savuracaktım ki kapıdan sesler gelmeye başladı. Ve ardından kapıdan bir şey hızla girerek ve kapıyı indirerek duvara çarptı. Gözlerimi kıstım. Bu az önceki çocuktu. Ne onu böyle hem kapıyı kıracak hemde duvara kadar Süpermen gibi uçuracak kadar sert itmiş olabilirdi. Beklide vurmuştu? Yoksa efendi mi buradaydı? Bu düşünce zihnimde kayboldu. Çünkü kapıdan giren boynundan altından kanlar akan adama bakıyordum. 30 yaşlarındaydı. Ben bile bu kadar vahşi görünemezdim lanet olsun adamın ağzının kenarından kan akıyordu. Ne yani kuduz muydu? Gözlerimi kırpmadan olanları izliyordum. Gözlerimi yavaşça çocuğun çarptığı duvara doğru çevirdim şokla kocaman açtım. Yoktu! Az önce orda olduğuna emindim! Ben ona bakarken adam bana yaklaşmaya başlamıştı. Hem de çatılı kaşlarla ve yine o vahşi ifadeyle.

Ölecektim. Öldürecekti beni. Başka yolu yoktu. Yinede korkmadım. Gözlerimi ondan biran olsun ayırmıyordum. Kırılan kapının ardından kırılma sesleri ve erkek haykırışları geliyordu. Arkama geçti ve demiri tuttu. Bir saniye içinde bileklerim serbest kalmıştı. Gözlerimi kırpıştırmaya başlamıştı. Ellerimi önüme getirdim ve bileklerime baktım. O şey saf demirdi? Onu kıramazdı? Bükmesi insan eliyle imkansızdı? Kollarım uyuşmuştu adeta. Ensemden tuttu ve beni havaya kaldırdı. Tanrım devasaydı. Hiç tepki vermedim. Vücudumdaki uyuşmuş olan kan akışının hızlanmasını bekliyordum.

“Sen olduğuna inanamıyorum. Şu çelimsiz vücuda bak.”

Pis pis sırıtıp vücudumu oyuncakmış gibi salladı. Kollarım ve bacaklarım sallandı. Yavaş yavaş kendime geliyordum. Tamam öyle balık etli filan değildim. Ama kas torbası gibiydim. Ve gayette memnundum. Aynaya bakarak günlerini geçiren kızlardan da olmamıştım ayrıca hiç.

Bacaklarımı hafifçe salladım. Yüzümü inceliyordu. Gözlerimi yüzüne dikmiştim. Ama aklım tamamen hamlemdeydi. Tam bir şey yapacağım zaman kapıdan sesli bir “Hayır!” haykırışı duyuldu.

“O sizin değil onu alamazsınız!”

Bu ukala bey efendiydi. Acı çekmesi hoşuma gitmişti. Yüzüne tükürmekle yetinmiştim ama acı dolu sesi şuan beni mest etmişti. Ve vücudum şuan kendine geliyordu. Hemde hızla. Yumruklarımı sıkabiliyordum.

“Getirin onu bana!”

Korkunç kükreme resmen beynimde yankılandı. Adeta iç organlarıma kadar titremiştim. Korkmaktan ziyada müthiş bir kasılma hissettim.  İç sezilerim bana sadece hemen buradan çıkmam gerektiğini söylüyordu. Ortalıkta sadece kan kokusu alıyordum. Başka hiçbir koku yoktu. Gözlerimi etrafta gezdirmeye başladım. Yerdeki cesetler. Kanlı tahtalar. Ve o. Duvarın köşesinde büzüşmüş sarışın bir kız çocuğu. Gözlerimi kıstım ve korkutucu adama baktım.

“Sana bir süprizim var piç kurusu. Onu ve beni asla alamacaksınız.”

Dark LifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin