(Multimedya-Sarp Arslan)
Stresli bir şekilde nefes vererek masadan anahtar ve deri kaplı cüzdanını aldı. Az sonra sevgilisi gelecekti. Annesi hayatta olsa ona -elleri belinde- ona, "Bu kızı hiç gözüm tutmadı, hem ne zaman evleneceksin sen?" derdi. Haksız da sayılmazdı ya, otuzunu geçmişti. Eskiden dikkat çeken uzun saçları, çapkın bakışları; yerini yorgun bir bedene bırakmıştı. Spor salonlarına da uğramayalı epey olmuştu.
"Dalgınsın?"
Tüm düşüncelerinden sıyrılıp gelene baktı. İşte, Belgin gelmişti. Koyu kızıl saçlarını yaşını gizlemek istercesine omuzlarına döküp, parfümünün ağır kokusunu tüm hastaneye yayarak gelmişti.
"Çıkalım mı?"
Sorgu sualden hoşlanmazdı Sarp. Dalgınlığını açıklamaktan kaçındı. Elini saçlarının arasından geçirdi. Hala fazlasıyla gergindi, yaptıklarının bir hata olup olmadığını düşünüyordu.
* * *
Bir kadının canını en çok ne yakabilirdi? Yalnızlık? Umursanmamak? İkisi de değil, umutsuzluk.. Onu da içten içe acıtan buydu.Karanlık odanın duvarlarını kim bilir kaçıncı kez incelerken burada ne işi olduğunu düşündü. Hayatını iyi bir insan olmaya çalışarak geçirmişti. Annesinden miras kalan kötü şöhretten kaçamayacağını anlayıp yaşadığı yeri değiştirmiş, okumuş, öğretmen olmuştu. Tam her şeyin yoluna girdiğini sanarken bu kez de kendini karanlık bir odada kilitli bulmuştu.
Gözleri karanlığa alışınca nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Burası bir hastane olmalıydı. Etraftaki ilaç ve dezenfektan kokusu genzini yakıyordu. Dışarıdan gelen sesleri dinlemeye çalıştı, etraf sessizdi.
Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. En son Mert'le buluşmak için evden çıkmıştı. Buluşacakları kafeye gelmek üzereyken önünde bir araç durmuş, binmesini, gideceği yere kadar bırakmak istediğini kibar bir şekilde söylemişti. Aslı arabaya biner binmez alakasız bir yola sapmış, onu işte buraya getirmişti. Teklifi geri çevirmemiş olmanın verdiği pişmanlığı yaşarken, sevgilisinin onu ne kadar merak edeceğini düşündü.Ağlamaya başlayacakken kapının altından gelen ışığa baktı. Az önce orada olmadığına yemin edebilirdi. Kimin açtığını tahmin etmeye çalıştı. Yoksa o muydu, meşhur Sarp Bey. Kendisini buraya getiren adam da böyle söylemişti.
"Sarp Bey'in kesin emri var, hem pek de masum sayılmazsın ha." Henüz ne olduğunu anlamamış olduğu için bu laf bir şey ifade etmemişti ona. Yeni yeni düşününce bu adamın derdinin de annesiyle ilgili olabileceğinu düşündü. Ah, annesi birçok kişinin canını yakmıştı ve tüm bunların bedeli şimdi kızına kalmıştı.
Kapıya doğru gelen ayak sesleri duydu. İyice heyecanlanmıştı. Kapı açıldı. Zayıf ışıkta pis pis sırıtan bir adam göründü. Sarp Bey bu olamazdı, çok daha etkilenmiş olması gerekmez miydi? Hiç de birine kız kaçırtabilecek biri gibi görünmüyordu. Biraz daha yaklaşınca onu tanıdı. Arabadaki adamdı bu, onu buraya getiren. Gözlerini kaçırdı hemen. Adam kötü kötü bakmayı sürdürerek kızın önüne bir tepsi bıraktı.
"Al bakalım ufaklık, acıkmışsındır." Aslı bu adamların her birine çok sinirliydi ama henüz fark ettiği üzere çok acıkmıştı ve tepsiyi geri çevirecek hali yoktu. Çekinerek adama baktı.
"O kadar da kötü biri değilim ki ufaklık. Her şeyi Sarp Bey için yaptım. Biraz sıktık seni ama, kusura bakma." Ne diyebilirdi ki, bir de karşısına geçmiş pişkinlik yapan bu adama ne diyebilirdi. Yemeğe döndü, aylarca aç kalmış gibi yemeğe başladı. Tepsideki her şeyi bitirdiğinde karnı ağrımaya başlamıştı. Yemeklerden zehirlendiğnden şüphelenmediği söylenemezdi ama kendi kaçırdığı kızı neden öldürmek istesindi ki? Başını duvara yaslayıp düşünmeye başladı.
***
Belgin her zamanki gibi güzel görünüyordu. Masanın karşısından Sarp'ın eline uzandı."Hayatım, iyi olduğuna emin misin?"
Hala dalgındı, düşünüyordu. Senelerce intikamını alacağı günü beklemişti, ama şimdi de yaptığı doğru gelmiyordu.
Elini geri çekti. Bu kadınla olmak istediğinden emin değildi. Güzeldi evet, ama hiçbir zaman o birbirlerini tamamlayıp sohbet eden çiftlerden olmamışlardı. Onlar yemekler yer, gezilere çıkar, geceyi birbirlerinin evlerinde sonlandırmaya çalışırlardı.
Belgin'in yüzü asılmıştı. Sanki aralarında gerçek bir duygu varmış gibi.. Sarp garsondan hesabı istedi. Gidip biraz düşünmek istiyordu. Lokantadan çıkınca Belgin'e bir taksi çağırıp kendisi de hastaneye gidecekti. Tabii Belgin kabul etseydi. Huysuz bir çocuk gibi davranıp onun arabasına bindi. Ama Sarp bu geceyi onunla geçirmek istemiyordu. Yine her zamanki şeyler olacaktı. Eve gidip içcekler, sabaha kadar beraber olup kahvaltı için bir yerlere gideceklerdi.
Sert bir şekilde, "Belgin, niye evine gidip ne halin varsa görmüyorsun?" diye tısladı. Bu kez çok kırılmıştı Belgin. Hiçbir şey söylemeden arabadan indi. Sarp da hastaneye doğru yol almaya başladı.
Kızı görmek istiyordu. Birol, -en sadık adamı- geceleri ıssız olan hastanenin en alt katına kilitlemişti onu. Sarp yanına indi.
"Kız nasıl?"
"Ee Sarp Bey, kız çok güzel, kaçırdığıma üzüldüm doğrusu" Nerden çıkmıştı bu laubalilik. Sarp sert sert bakmaya başladı. "Efendim, kusuruma bakmayın. Kızı söylediğiniz yere kilitledim, az önce yemeğini de verdim. Bitkin görünüyor biraz ama kendine gelir."
Sarp "Tamam." dedi ve odaya, kızın yanına girdi. Gerçekten ürkmüş ve yorgun görünüyordu. Başını kaldırıp Sarp'a baktı. Sarp kıza iyice yaklaşıp eğildi. 'Yok canım o kadar da güzel değil.' diye düşündü. Kimi kandırıyordu ki, kız fazlasıyla güzeldi. Bu düşünceleri savuşturup kıza baktı. Yeşil gözleri vardı. Saçları dağınık olmasına rağmen hala iyi görünüyordu. Kız hakkında düşünmeyi bırakmalıydı.
"Ee nasıl ağırladık bakalım seni?" dedi iğneleyici bir tonla. Ondan nefret ediyordu. Hayatında yaşadığı tüm kötü şeylerin nedeni o ve annesiydi. Her şeyini kaybetmesine yol açmışlardı. Şimdi ona öyle iyi falan davranamazdı. Kız ona iğrenir gibi bakarken, dalga geçer gibi gülmeye başladı.
"Ne o, sıkıldın mı yoksa bizimle?" Kız başını çevirdi. Daha fazla dinlemek istemediği belliydi. Ama her şeyin bedelinden kaçmak bu kadar kolay olamazdı. Çenesinden tutup yüzünü kendine çevirdi. "Niye burada olduğunu biliyorsun değil mi?"
Biliyordu.. Kız Sarp'ın gözlerinin içine baktı ilk kez. İnkar etse de bir işe yaramayacaktı. Tekrar gözlerini kaçırdı. Sarp bir anda ayağa kalktı. Kapıya kadar gitti. Kapıyı arkasından kapatmadan bir kez daha geriye baktı.
"Burada bitmedi, bitmeyecek biliyorsun değil mi." dedi alayla karışık. Kapıyı çarpıp çıktı.
Merhaba arkadaşlar, ben Eda. Bu benim ilk hikayem. Farklı bir şeyler yapmaya çalışacağım. Şu an biraz sakin gibi ama olaylar gittikçe gelişecek. Umarım hoşunuza gider. Yorumlarınızı bekliyorum.😻😽😽

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Misterio / Suspensoİntikam peşinde başarılı bir doktor, tutsak ettiği masum bir güzel ve duyguların karmaşasının hikayesi..