ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

63 6 5
                                    

KİMSE BİLMEZ
3. BÖLÜM
Yazar: Defne Deniz Yılmaz
Bornova/İzmir
Temmuz 2017

Onu dinlemiyordu bile oğlan. Parmaklarını saçlarında gezdirdi. Bir daha böyle bir fırsat eline geçmezdi.

"Ya ne yapıyorsun sen??" diye bağırdı.

"Sana güzellikle geliyorum. Sense beni reddediyorsun"

"Bırak beni. Sapık mısın nesin. Anlamıyor musun?"

Etrafta kimse yoktu. İşte şimdi işim bitti diye düşündü. Birileri sesini duysun diye sesini yükseltiyordu. Ama daha adını bile bilmediği bu adam kolundan çekip onu biryere götürmeye çalışıyordu.

"İmdaaatt!! Kimse yok mu?"
diye bağırdı.

Ama o bağırana kadar arabanın yanına gelmişlerdi bile. Engel olamıyordu. Bu adam fazla güçlüydü. Ağlamaya başladı.

"Ya, ne istiyorsun benden? Ne yaptım ben sana?"

Bir anda adam ayaklarının dibine yığıldı. Karanlıktı, sadece silüetleri görebiliyordu.

Karşısındaki ses
"Gel yanıma" dedi.

İstemsiz bir şekilde sesin sahibinin yanına gitti. Şuanda olduğundan daha kötü bir yer olamazdı herhalde orası.

Sesin sahibi uzun boylu bir adamdı. Geniş omuzları vardı. Kızı göğsüne yaslamış, onu sakinleştiriyordu. Kız kalp çarpıntısını hissedebiliyordu adamın.

Az sonra herkes olayın olduğu yere toplanmaya başlamıştı. Adam kızı sakinleştirmek için kenarıdaki banka oturtmuş, biraz su içirmişti. Sena dikkatli bir şekilde yanında oturan adamın yüzüne baktığında onu tanıdığını anladı. Bu o'ydu. Evet evet.

Yanında oturan ve kendisini o serserinin elinden kurtaran akşam üzeri restaurantta kavga ettiği garsondu. Bugünü bir yere not almalıydı. Zira bütün saçmalıklar birbiri ardına gelmekteydi. Onun ne işi vardı şimdi burda? Belki de o olmasaydı rüyalarında gördüğü o Romeo onu kurtaracaktı. Herşeye çomak sokmuştu işte.

Birden kendine geldi. Ne diyordu? Böyle bir şeyi nasıl düşünürdü? O olmasaydı kim bilir o sapık ne yapacaktı kendine? Yanındaki adama teşekkür etmeliydi. En azından adını filan öğrenmeliydi.

"Be..ben teşekkür ederim size. Siz ol.."

sözü kesildi;
"Kim olsa aynı şeyi yapardı. Lütfen.."

Tam konuşma devam edicekti ki polisler geldi ve Sena'dan ifade almaları gerektiğini söylediler.
Saat ikiye geliyordu. Evdekiler uyanmadan geri dönmeliydi.

"Memur bey ben şu anda kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Eve gidip dinlensem yarın sabah da erkenden gelisem. O zaman ifademi alsanız. Rica ediyorum." dedi.

"İyi madem öyle olsun. Ama bize adresinizi ve ulaşabileceğimiz iki numara vermelisiniz. Ve unutmayın, sabah ilk iş emniyete gelmek"

"Hiç merak etmeyin"

Yerinden kalktı. Biraz kötü görünüyordu. Pijama takımı, öylesine alınmış bir ceket, dağılmış ama güzelliği baş döndürücü saçlar...

Eve doğru gitmek için iki üç adım atmıştı ki bir el kolundan tuttu.

"Size eşlik etmemde bir sorun olmaz umarım."

"Y..yoo olmaz tabiki" dedi.

Yarım kalan teşekkür konuşmasına devam etmeliydi. Sonuçta ona hayatını borçluydu.

"Sena ben" elini uzattı. Karşılık olarak bir el daha uzandı;

"Bende Ali. Memnun oldum."

"Sana bir teşekkür borçluyum."

"Yalnış hatırlamıyorsam beş dakika önce teşekkür etmiştin"

"Benim için çok önemli ama müsait olduğun bir günde yemek yiyelim o zaman"

Güzel bir teşekkür olabilirdi bu. Bir anda ağzından fırlamıştı. Yanındaki yakışıklı bir adamdı. Boyu fazlasıyla uzun, vücudu gelişmişti. Sarışın bir adamdı. Boyu en az 1.90 vardı. Belki de daha uzun. İnsana güven veriyordu. Konuşmasından anlaşıldığına göre öyle cahil biri değildi. Kültürlü ve bilgiç bir yapısı vardı.

Bir kaç saniyelik düşünmeden sonra
"Bana uyar. Ne zaman müsaitsin?"

"Yarın? Tabi emniyetten döndükten sonra?"

"Olur. İstersen numaranı ver arayıp buluşuruz ortak bir yerde. Olur mu?"

"Olur. İstersen telefonunu ver kaydedeyim"

Ali telefonu çıkarıp kıza verdi. Ekran kilidi açıldığına Ali'ye sarılmış bir kız gördü Sena. Kendi kendine acaba sevgilisi mi diye düşündü. Sonra kendine kızdı. Ne saçmalıyordu. Ona neydi hem. Böyle salak saçma düşünceler de nerden geliyordu.

Numarayı yazıp verdi telefonu. Kapının önüne gelmişlerdi. Elini sıktı. Tekrar teşekkür ettikten sonra Sena eve girdi, Ali de uzaklaştı.

•••••••

Sabah olduğunda evdekilerle çok fazla konuşmadan ifade vermek için yola çıktı. Neyse ki annesi ve babası dün geceyle alakalı hiç bir şey anlamamışlardı. Evden çıkalı on dakika olmuştu ki bir mesaj geldi;

"Selam, yemek işini unutmadın umarım :)"

Kız hemen cevap verdi;
"Tabiki unutmadım. Emniyete gidiyorum simdi. Sana mesaj atarım" dedi.

Bir dakika sonra cevap geldi;
"Bana uyar :)"

Emniyet müdürlüğüne yaklaştığı sırada arkasından bir ses "Hey! Sena!" diye seslendi.

Arkasını döndüğünde yüzünde nedensiz bir tebessüm oluşmuştu. Ona seslenen kişi Ali'ydi.

"Yakındım buraya. Yanında gelmek istedim. Sorun olmaz umarım"

"Neden sorun olsun ki. Hadi gidelim o zaman "

Binaya girip, görevli  polisin odasına dogru ilerlediler. İçeriye girdiklerinde gece yaşananları anlatmaya başladı.

"O adamın kim olduğunu bilmiyorum. İlk olarak dün akşam üzeri yemek yediğim lokantada masama oturdu ve benimle konuşmaya başladı. Ben tanımadığım için umursamadım ve masadan kalktım. Dün gece de kordonda otururken yanıma geldi ve benimle konuşmaya çalıştı. Saçıma ve omzuma dokunmaya kalkınca ordan uzaklaşmak istedim ama kolumdan tutuo beni arabasına bindirmek istedi. İşte tam da o anda Ali Bey kurtardı beni."

"Şansınız varmış Sena Hanım. Bu adam Levent Karatay. Daha önce defalarca taciz suçundan ceza almış. Beş yıla yakın hapis cezası yemiş. En son da bir genç kıza tecavüz etmiş. Ancak psikolojik sorunları olduğu gerekçesiyle ceza indirimine gidildi."

Şaşırmıştı Sena. Ali'ye minnettarlığı kat ve kat daha artmıştı.

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~

Bir bölümün daha sonuna geldik sevgili okuyucularım. Beğenileriniz bekliyorum. Tüm okurlarıma sevgilerimi iletiyorum : D
Defne Deniz Yılmaz

KİMSE BİLMEZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin