BEŞİNCİ BÖLÜM

55 1 0
                                    

KİMSE BİLMEZ
5. Bölüm
Yazar: Defne Deniz Yılmaz
Bornova/İzmir
Temmuz 2017

Levent'in burada ne işi vardı şimdi? Günü güzel gidiyordu Sena'nın. Gelip de mahvetmek zorunda mıydı yani?

Ayağa kalkan Sena'nın kolundan tutup geri çekti Alican. Kızı arkasına alıp öne atıldı.

"Ne istiyorsun? Nasıl çıktın kodesten?"

"Sen de kimsin? Benim güzel sevgilimle burada ne işin var?"

Alican şaşırmıştı. Bu şerefsizle daha önceden ilişkisi mi vardı? Bundan neden bahsetmemişti?

"Sen ne diyorsun?" diye cırladı kız. "Ne sevgilisi? Sen ne tür bir ruh hastasısın? Düş yakamdan" dedi.

'Ne diyor bu?' gibisinden Sena'ya baktı Alican. Dudak büzdü "Saçmalıyor" dedi Sena.


"Sen dayağa doymadın anlaşılan" deyip üzerine atladı adamın.

Ama bu sefer adam geçenki gibi gafil anında değildi. Oldukça kuvvetliydi. Ama Alican onun hakkından gelecekti. İlk yumruğu yiyip yere düşen Levent oldu.

Sena olduğu yerden sıçrayıp Alican'ın kolundan tuttu. "Bırak şunu değmez" dedi.

O sırada Levent de ayaklanmıştı. Alican'a yaklaşıp, karnına bir tekme attı. Sena çığlık çığlığa bağırıyordu. İstemsiz bir şekilde gözünden birkaç damla yaş aktı. Canı fena halde yanıyor olmalıydı.

Kavga daha da alevlenirdi elbet. Ama araya etrafdaki bir kaç kişi girince ayrılmak zorunda kaldılar. Yanına gelen adam Alican'ı geriye çekerken ağzından

"Bir daha bu kızın yakınlarından geçmeyeceksin, yoksa bir an  düşünmem kendi ellerimle boğarım seni" cümleleri dökülmüştü.

Sena kafasını o yöne çevirdi. Neden böylesine sahiplenilmişti? Alican bunu neden yapıyordu? Aklında çok garip sorular vardı. Sonra kendine engel olmak istedi. Böyle saçma şeyler düşünmemeliydi.


Güvenlik görevlileri Levent'i uzaklaştırıken Alican da Sena'nın kolundan çekip motorsiklete doğru götürdü. Hiç konuşmuyordu.

"Ali sakin ol lütfen" dedi Sena.

"Hemen gidelim buradan" diyip motora atladı Alican.

Sena da arkasına oturdu. O kadar hızlı kullanıyordu ki Sena gayr-i ihtiyari sıkıca beline sarıldı. Bu anlarda Alican'ın yüzünde garip bir gülümseme oluşmuştu. Farkedince suratını eski haline getidi.

Yolculuk fakültenin önünde son buldu.

"Herşey için teşekkürler" dedi Sena.

"Önemli değil. O değil de bu şerefsiz bir daha sana bulaşırsa  beni ara. Ben hemen gelirim." diye karşılık verdi oğlan.

Sena hafif tebessümüyle "Seni bu olayın içine sokmak istemiyorum aslında. Başına dert alma istersen" dedi.

Motorunda olan Alican muzur bir gülümsemeyle "Böyle güzel kızların koruması olmak her zaman nasip olmuyor. Bırak da keyfini çıkaralım" der demez gaza basarak uzaklaştı.

Arkasından bakan Sena biraz utanmış bir şekilde dudaklarını büzdü. Fazla açık sözlüydü oğlan. Ama hoşuna da gitmişti hani.

Tam bu şekilde yola bakarken Dilara kolunu omzuna atıp "Oo Romeo yapmışız.." dedi.

Kolunu sertçe itti Sena. "Ne diyorsun sen?"

"Ne diyeceğim. Hemen ayrıntıları alalım diyeceğim" bir yandan da gülüyordu.

"Ne ayrıntısı kızım. Hem Romeo, momeo birisi duyacak bir şey var sanacak"

"Peki okula bırakmalar, gülüşmeler, arkasından bakıp dalmalar filan neydi? İki kilometreden gözüme çarptınız?" Dilara kızın ağzından laf almaya çalışıyordu.

"Dilara, ağzımı açtırma istersen" dedi ve saatini göstererek derse gitmeleri gerektiğini söyledi.

Okulda iki dersi vardı yalnızca.Dersten çıkıp hemen eve gitti. Levent bir yerlerden çıkabilir korkusu sarmıştı her yanını.

Eve girdiğinde nefis kokular alıyordu. Annesi Gülay Hanım yine muhteşem yemekler yapmıştı.

"Oo Gülay Sultan, yine nefis kokular alıyorum."

"Aman, hemen yıkama yağlamaya başlama" diyip güldü annesi.

Yanına gitti ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. Yeni emekli baba Harun Bey de kahvehaneden yeni gelmiş televizyon karşısındaki koltuğuna kurulmuştu. Evdeki tek eksik ağabey Alper'di.

Beraber sofrayı hazırladılar. O sırada annesi

" Sena, kızım, dün bir problem mi oldu? Eve gelir gelmez yattın, sabah erkenden de fırlayıp gittin. Ne bi yemek yedin, ne bi kelime laf ettin." dedi. Herşeyi nasıl da bu kadar çabuk anlıyordu bu anneler?

"Bi sorun yol anne. Sadece bu aralar biraz fazla yoğunum. Çok yoruluyorum."

Bunu söylerken bile suratı asıktı. Annesi elini kızının çenesine götürdü. Merhametli bir şekilde tuttu.




"Her zorluğun arkasından bir güzellik mutlaka gelir. Kendini üzmene değmez. Yaşamın kıymetini bil güzel kızım"





Sena'nın gözlerinden bir kaç damla akmıştı. Duygulanmıştı. Anne olmak böyle bir şeydi galiba. Bu duygu yoğunluğunun arasına Alper girmişti.

"Sena, içeri gelir misin? Birşey konuşacağım seninle" dedi.

İfadesi biraz sertti. Sena telaşlanmıştı. Acaba birşeyler mi duymuştu? Odaya girdiler. Alper konuyu uzatmıyacaktı. Hemen mevzuya girdi;

" Dün gece neler oldu?"

"Ne olacak canım, birşey olmadı tabi ki"

" Ben pek öyle duymadım. Neler olduğunu çok iyi biliyorsun. Bence fazla yalan söylemeden anlat gitsin"

"Abi.."

"Sena, uzatma. Olan olmuş. Sana kızıp, dövecek halim yok herhalde. Anlat ki önlemlerimizi alalım"

" Ne önlemi, ne diyorsunuz siz?"

Bu sesi duymayı ikisi de istemiyordu. Bu konu ikisi arasında kapanıp gidecekti. Şimdi al başına belayı...

Ağabeyi konuyu hızlı bir şekilde kapatıp salona doğru yol aldı. Ardından da Sena...

Kısa bir bölüm oldu farkındayım. Ama her şeye rağmen yorumlarınızı ve önerilerinizi bekliyorum. Sağlıcakla kalın
Defne Deniz Yılmaz

KİMSE BİLMEZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin