Hava güzeldi. Yanımda dünyama anlam katan insanla beraber Beyoğlunun dar sokaklarında el ele yürüyordum. Ona bugün güzel bir süprizim vardı. Yüzüne bakıp tebessüm ettim onun o gülümseyince tombullaşan yanakları, ve sağ yanağında çıkan gamzesi ve yapısı gerçekten çok hoşuma giden dudaklarına bakınca gerçekten herşeyi unuttuğumu farkettim oda tebessüm edip bahsettiğim o ona çok yakışan gamzesini bana bahşetti. Yürüyerek Taksime kadar çıktık kalabalık her zaman ki gibi çok fazlaydı. İstiklal caddesini aştıktan sonra ona olan süprizlerim başlayacaktı.Ama planımda bir değişiklik yapıp en ilk yapacağım süprizi en sona bıraktım. Hemen tranvaya binip gülhane parkının hemen önünde olan durakta indik. Gözlerine baktıkça benimle vakit geçirirken gerçekten mutlu olduğunu anladım. Gülhane parkına girdiğimizde ona olan ilk süprizim hemen kendini gösterdi. Onun için İstanbulda çekildiğim ilk fotoğraflar arasında onun en çok hoşuna giden fotoğrafta olan kırmızı renkte küçük bir havuzun üstüne inşa edilmiş köprünün üstüne çıktık. Fotoğrafı hatırladığını anlayarak hemen hatırladınmı dedim. O Cennet gözleri bana dönüp tebessüm etti. Sen birtanesin... dedi. Herşey yeni başlıyor dedim. Sonraki süpriz için devam ettik Gülhane parkının iki yanını ağaçlarla çevrili yollarında. . Topkapı sarayına çıktık sonraki süprizim biraz vakit alacaktı. Onun gerçekten çok hoşuna gidecekti bu süpriz... Topkapı sarayına girdik bir süre gezdikten sonra ondan gözlerini kapatmasını istedim. Yüzüme baktı Ve her zaman söylediği sözlerden birini daha söyledi. " Çok Fenasın :) " Kapattı gözlerini bende bu sırada sırf onun için hazırladığım Süprizin olduğu yerin kapısını açıp onu dikkatlice içeri girmesini sağladım. Bu hediyeyi hazırlamak için belediyeye yaklaşık 15 tane dilekçe yazmıştım. Ve gözlerini aç dedim. Açtığında Osmanlı mimarisini tüm ihtişamıyla süzdü ve Delii biz nerdeyiz diye bi soru geldi ardından. Cevabımı gülümseyerek verdim Sultan ikinci Abdulhamit hanın çalışma odasında (yazarın büyük hayali ) Ve esas farkına varması gereken şeyide gördükten sonra boynama atlaması bir oldu. Karşıda tam denize bakan camın önündeki masada iki tane kitap duruyordu. Sarılmamız bittikten sonra süprizler birbiri ardına gelirken masaya yaklaştığında burdaki son süprizinde farkına vardı kitabı eline alıp " Sen... Sen. . birtanesin" dedi. Bunun nedeni bu kitabın onunla okuduğum ilk kitap olmasıydı. " Aynı yıldızın altında" Sonra masaya oturduk ancak bu sefer ikimiz ayrı kitaplardan değil aynı kitabtan okuyacaktık.. Masaya yakın yapılmış osmanlıdan kalma üstü deri kaplı hasıra oturdum. O ise o güzel başını omzuma koyup daha önce sayısız kere birlikte okuduğumuz bu kitabı bir daha okuduk. O an gerçekten çok güzeldi. Okumayı bıraktığımda başımı başına çevirdim gözlerimiz bakıyordu birbirine gülümsedim ve daha yorucu bi gün bekliyor bizi dedim. :)))
bu bölüm iki kısımda gelecek :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On ikiye On Kala..
RomansTutku ve Ask. . İki Sevgilinin durdurak demeden devam eden Askı..