Bu Sefer Kaçamayacaksın

278 16 1
                                    

"Demek Min Young he." alaylı bir gülümseme ile mırıldandı. Başımı eğip ilerledim. Bileğimden tutup ona bakmamı sağladı.

"Bu sefer kaçamayacaksın Min Young." adımı bastırarak söylemişti. Bileğimi elinden kurtarıp söylendim.

"Kaçmıyor-.." aniden birinin çarpmasıyla sözüm yarıda kesilmiş ve yere düşmüştüm. Çarpan kişi hızlı adımlarla yanıma ulaştığında elini uzatıp kalkmamı sağladı.

"B-ben cidden özür dilerim sizi fark edemedim acelem vardı."

"Ah önemli değil cidden." çocuk rahatlamış bir şekilde söylendi.

"Şey o zaman ben gidiyorum." başımı olumlu anlamda sallayarak gitmesini sağladım. Çocuk gittikten sonra etrafıma bakındım.Jungkook'un gittiğini görünce bir 'oh' çekerek çatıya çıktım, biraz hava almak iyi gelirdi. Büyük ihtimalle neden orada olduğumu falan soracaktı ve neden durup dinlediğimi ben ise cevap bulamayıp kaçıcaktım. Korkuluklardan aşağı baktığımda Jungkook'un bir kız ile yakınlaştığını gördüm. Aish ne ara aşağı inip kendine bir kız bulmuştu ki bu. Sanki onu izlediğimi anlamış olacak ki bakışlarını çatı katına yönlerdi.Gözleri beni bulduğunda sinsi bir gülüş yolladı. Utancımdan kızarıp geri çekildim. Zilin çalması ile hızlı adımlarla sınıfa ilerledim.

...

Çıkış zili çaldığında eşyalarımı topladım. Çıkışa doğru hızlı adımlarla ilerledim. Bu sefer yakalanmıyacaktım. Okulun çevresinden uzaklaştığımda derin bir nefes aldım. Adımlarımı yavaşlatarak markete doğru yönlendirdim. Hava yavaşça kararıyordu. Ve bende öyle, Jungkook'la her zaman ilk konuşmamızın hayalini kurardım. Hayallerimde böyle birşey geçmiyordu tabiki. Her klişe olayları gibi çarpışırdık beni tutardı gözlerime bakarak benden etkilenip konuşmaya başlardık. Gibi düşünürdüm. Ama sadece dediğim gibi hayaller. Marketi gördüğümde düşüncelerimden kurtulup içeri girdim. Kasada duran Bay Shin'i gördüğümde bana gülümseyerek bakıp çıkmak için hazırlandı.

"Buralar sana emanet Young." dediğinde gülümseyerek onu onayladım. Çantamı yan tarafa bırakarak kasaya geçtim. Kasaya gelen müşteriye samimi bir şekilde gülümsedim.

"Hoşgeldiniz." 

"Hoşbuldum." sesi tanıdık geldiği için kafamı hızla kaldırdım. Bugün bana çarpan çocuktu.

"Ah yine karşılaştık." dememle bana baktı. O da kim olduğumu anlamış olacak ki gülümsedi.

"Ben Seung Hyun." diyerek elini uzattı.

"Ben de Young." diyerek uzattığı elini sıktım. Tatlı çocuktu ve yakışıklıydı da. Gülümseyerek aldıklarını geçirdim. Parasını ödeyerek söylendi.

"Tanıştığıma memnun oldum Young."

"Bende Seung Hyun."

"Bana kısaca Seungri diyebilirsin." gülümseyerek mırıldandım.

"Ah tabiki." kapıdan çıkmadan arkasını döndü.

"Tekrar görüşelim Young." diyerek çıktı. Cidden tatlı bir kişiliğe sahip olduğu kadar tatlı ve yakışıklılık arasında gidip gelen bir yüze sahipti.  Önüme döndüm ve başka müşterilerin gelmesini bekledim. Bayan Haneul birden odasından çıkarak irkilmeme sebep oldu. Bana doğru hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan da söyleniyordu. Yanıma ulaştığında adeta kükremiş gibi bağırdı.

"Müşterilerle flört etmenin yasak olduğunu bilmiyor musun sen ?" 

"Şey özür dilerim bir arkaşımdı ondan konuşmuştuk. Flört etmiyorduk." dediğimde sinirle soluklandı.

"Arkaşmışmış bildiğimiz flört ediyordunuz." sinirden hafif kaşlarım çattığında, alayla gülümsedi.

"Bu yaptığının bir bedeli olmalı, bugün marketi sen kapatacaksın." 

"Biz sadece konuşuyorduk bunda abartılcak birşey yok." arkasını dönerek marketten çıktı ve gitmeden önce söylendi.

"Ben gidiyorum marketi kapatmadan önce güzelce temizle." ah birde bu eksikti. Kesin erken çıkmak için bahane arıyordu.

...

Marketin kepeklerini indirip iyice kilitlediğime emin olduğumda eve doğru yürümeye başladım. Dün yaşananlar bugün tekrarlanırsa diye yanıma biber gazı almıştım. Göz göre göre kendimi onlara verip tecavüz etmelerini sağlamıyacaktım ya. Aniden azımın birini kapatması ile irkildim. Beni kenara sürükleyerek duvarla kendi arasına aldı. Karanlık olduğundan kimin olduğunu kestiremediğim için tokatı yapıştırmakla yetindim. Dizine tekme atıcakken aramızda ki mesafeyi 0'a indirip tekme atmamamı sağladı. Yanımızdan geçen arabanın farı sayesinde karşımdakinin yüzünü görebilmiştim. B-bu Jungkook'tu. B-ben ona tokat attım...... Aish naptım ben utancımdan domates gibi olduğuma eminim. Konuşmak için ağzını araladığında gözlerine baktım.

"Sen de böyle bir güç olduğunu bilmiyordum prenses, yoksa içinde erkek falan mı yatıyor." aisshh neden prenses diyip duruyor. Sinirlenip onu ittirdiğimde kaçmaya çalışıcaktım ki bileğimden tutup beni kollarının arasına aldı.

"Jungkook bırak beni." alaylı bir sırıtışla söylendi.

"Demek adımı biliyorsun." dediğinde adını söylediğimi sonradan dank etmiştim.

"Ş-şey.." sözümü yarıda kesen bugün birlikte gördüğüm kızdı. Jungkook'un kolundan tutup sürekledi.

"Napıyorsun Min Hee."

"Asıl sen ne yapıyorsun sevgilim." sevgilim kelimesini gözlerime içine bakarak ve bastırarak vurgulamıştı. Gözümden akan yaşlar giderek çoğaldığında elimin tersiyle silmekle yetindim. Eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Ve yeniden kalbim kırılıyordu. Neden beni göremiyorsun, neden kızlarla uzun ilişki yaşamıyorsun, neden kızlarla sadece hormonlarını tatmin etmek için çıkıyorsun... Sanırım birgün banada gelip çıkma teklifi ederse kabul etmeyecektim. Biliyorum ki benide oynatıp hormanlarını tatmin edince bir kenara savuracaktı.

Smurf - Jeon Jungkook√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin