9

392 96 63
                                        

      "Herkes geleceği hakkında birer cümle söylesin"sesiyle gözlerimi karşımda asılı bulunan saatten alıp soruyu soran kişiye edebiyat öğretmenimize çevirdim.

         Kimseden ses çıkmayınca "peki, sizin anlayacağınız dilden konuşalım o zaman "diyerek yoklama defterini açtı. Sarı saçlarını arkasına atarak yeşil gözleriyle son bir kez sınıfı süzdü.

       Gözlerini kapattıktan sonra sınıf listesinden parmağıyla bir isim seçti.Bu sırada herkes gibi bende edebiyat öğretmenimize odaklanmıştım. O uzun konuşmayı yapacak şanslı kişi kimdi cidden bilmiyorduk.

        Dudaklarını yalayarak "hmm Ecren,söyle bakalım gelecek senin için ne anlam ifade ediyor?"Anıl küçük bir  kahkaha patlatarak "o şanslı kişi senmişsin kanka " deyince öğretmenin kaşını kaldırması ve yüzünün "ben senin yerinde olsam susardım"ifadesini alması kısa sürmüştü. Anıl ne yapması gerektiğini anlayacak olacak ki eliyle ağzına fermuar çekmiş gibi yaparak kollarını bağladı.

      Öğretmenin gözleri bana kayınca ayağa kalkmam gerektiğini anlayarak oturduğum yere çantamı koydum ve sesimi düzelterek içimden geleni söylemeye başladım "Gelecek "dedim gözlerimi saate sabitleyerek çünkü ne zaman gelecek deseler zaman aklıma gelirdi.

      "Bana göre gelecek ,zamanın bir kum saati gibi yavaş yavaş elimizden akıp gitmesi .En kötüsüde onun birdaha akmayacağı bize birdaha bu fırsatı vermeyeceği yanı.Hergün ,her saat ,her dakika ,her ay,her mevsim ilerledikçe geleceğimize  yaklaşırız.

       "Gelecekte yazar olmak istiyorum"dedim gamzemi belirgin hale getirecek kadar gülümseyerek " Ve devam ettim "Başarılı bir yazar " dedim gözlerimi öğretmenin gözlerine dikerek öğretmen yarım açılmış ağzıyla tam birşey söyleyeceği sırada "Ama biliyorum ben ne kadar başarılı da olsam bu dünyada istediğim herşeyi de gerçekleştirsem tamamlayamadığım sayfalarım, tamamlayamadığım cümlelerim bitmemiş olan kalemimin mürekkebi, göremiyeceğim birçok şey ,elimde ne kadar çok olasılık olsada elimin tersiyle ittiğim fırsatlarım ve kendime yaptığım iyilikler ve kötülükler olacak en son ne mi olacak ben bu dünyadan göçüp gidicem iyi yanı ise tamamlanmamış az sayfalar olması."dedim yerime oturarak .

       Sınıf bir dakka sessiz kaldıktan sonra ayağa kalkıp alkışlamaya başladı ve öğretmen yarım açılmış ağzını sonunda kapatarak "WoW Ecren ben şuan konuşmuyorum "dedi ve yerine oturdu.Teneffüs zili çaldığında herkes "sen insan olamazsın dostum"diyerek yanıma gelip sırtıma vurdular.

     Hayal beni bildiği için "şaşırmadım" dedi ve elimden tutarak "hadi teneffüse bebek"diyerek beni rahatlığımdan alıkoydu.

       Uykumuzun açılması için iki kahve alarak koridora geçtik.Hayal'le ne zamandır konuşma fırsatım olmadığı için bir türlü aklımdaki soruyu soramamıştım. Hazır fırsatını bulmuşken "Hayal,ben "dedim ama o da aynı anda "Ecren " dedi. "Önce sen"
"Hayır önce sen "deyince küçük bir kahkaha attım."Peki inatçı kız senin dediğin olsun ,Berkay neden sana öyle davranıyor Hayal?"

      Hayal kıpkırmızı kesilerek "nasıl davranıyormuş? "
"Ne bileyim, sinirli ve kıskanç "Hayal elindeki kahvesini cam kenarına bırakarak "Bilmiyorum Ecren ama tek bildiğim şey bu aralar eve geç geldiği.Telefonlarıma cevap vermiyor ayrıca hergün içmeye başladı. "
"Peki neden olabilir ki?"bu soruyu sorarken ben bile ürkmüştüm.

       Berkay Hayal'in üvey abisiydi. Hayal'in babası çocukları olmayacak diye Berkay'ı bebekken yetimhaneden almıştı. İki yıl sonrada Hayal dünyaya gelmişti. Düşüncelerimle boğuşurken Ufuk Berille  birlikte önümden kahkaha atarak geçince gözlerimi merdivende arkadaşıyla konuşurken bana bakan gözlere çevirdim. Toprak arkadaşına "bir dakka bekle" diyerek hiç beklemediğim birşeyi yaptı ve yanıma geldi.Bütün kızların kıskanç bakışlarını şuan üzerimde hissedebiliyordum.

      Tek kesin birşey şuan utangaçlığımı engelleyememem ve yüzüne bakmadığım gerçeğiydi. Hayal şaşkınlıktan dili tutulmuş şekilde bir bana bir Toprak'a bakarak "Hey burda neler oluyor ve benim neden hiçbirşeyden haberim yok?Üstelik en yakın arkadaşınım ben senin"demesinin ardından dudağını büzüp eliyle

dalgalı saçlarını arkasına attı.

     Toprak araya girerek "söylemesi gereken zaten birşey yok ,sakin ol neden bu kadar tepki veriyorsun ki?"dedi ciddiyle karışık kahkaha atarak. "Kusura bakmayın ben sizi şey sandım"
"Ne sandın?"dedim yere bakarak "Of sevgili sandım kusura bakmayın neyse ben sizi yanlız bırakayım"diyerek yarım bıraktığı kahvesini aldı,sınıfa doğru ilerledi tabi bunu yaparken arkasına dönüp göz kırpmayıda unutmadı.

      Toprak kolumdan tutarak beni dahada duvar dibine çekti."Bizi sevgili zannediyorlarsa bunu daha çok yapmalıyım sanırım"nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Cümlesini duymazdan gelerek "ne istiyorsun benden niye yanıma geldin?"dedim gülümseyerek. Beni daha da utandırarak "Bilmiyorum yanına neden geldiğimi ama tek bildiğim şey seni istediğim kısmı"
"Şuan benle dalga geçiyorsun"bu cümleyi kurarken sesim titremişti.

        Kolumu bırakarak "tabiki de dalga geçiyorum bayan bilmiş"Aramızda zaten birşey olamazdı ama dengesiz dengesiz konuşması sinirimi bozuyordu. "İyi ne güzel "diyerek bitirdiğim kahvemi çöp kutusuna attım ve onu öylece orda bırakarak sınıfa doğru ilerledim. Aylin ve Anıl ' ın bağrışma sesleri Koridoru sallıyordu. Sınıfa geldiğimde sabah sınıfa girmeden önce aldığım abur cuburların %90 I yenmiş bir şekilde çöpleriyle birlikte duruyordu.

       Sıramın üstündeki kulaklığım
Anıl ' ın ve Aylin'in koşturması yüzünden yere düşmüştü. Kulaklığımı yerden alarak ıslak mendilimle sildim.Çok fazla titizdim bu bir yandan iyi biryandan kötüydü. Edebiyat kitaplarımı çantama koyduktan sonra Aylin'le Anıl ' ın sınıfın ortasında koşturmalarını izlemeye başladım. Hayal ' de yanıma oturarak "Şunlara baksana çocuk gibiler birde 11. sınıf olacaklar "dedi ağzını kıvırarak.

      Dersler gırgır şamatayla geçmişti. Okuldan çıkış zili çaldığında ağır ağır hareketlerle çantamı toplamaya başladım. Sınıf boşalmıştı en son Aylin'le ben kalmıştık Aylin'de "görüşürüz kuzum "diyerek servise geç kalmamak için gitti.
Kulaklıklarımı kulağıma takarak müzik dinlemeye başladım. Çantamı da taktıktan sonra sınıf kapısına doğru ilerledim. Tam kapıdan dışarı çıkacağım sırada güçlü bir elin beni kolumdan tutup beni kendine çekmesiyle kaskatı kesildim.

     "Hadi şimdi de bırak git,arkana bakmadan "
"Canımı acıtıyorsun "dedim kolumu çekiştirerek "Ne tesadüf sende benden kaçtıkça benim canımı sıkıyorsun"dedi nefesi tenime yayılırken "Amacın ne Toprak bir öyle bir böylesin" dedim sinirli bir ses tonuyla onu itip tam kaçıcağım sırada "Neden Ufuk senin için birçok anlam içerirken ben içeremiyorum. "

      " Ufuk benim için ne anlam ifade ediyormuş, cidden çok merak ettim."dedim kahkaha atarak ."O senin için özel onu kıskanıyorsun onu hep cümlelerinde barındırıyorsun."dedi bağırarak şaşırmış gözlerle ona bakarken beni sürükleyerek "ama bilmiyorsun ki sen benimsin " dedi kolumdan çekerek .
    Ona bakarken derin bir iç çektim ve iç sesim düşüncelerimle boğuşurken şu kelimeler döküldü düğümlenen boğazımdan " Toprak sen" dedim ve içimden devam ettim sen beni tanıyormusun?

İyi okumalar 💫

 Tutkulu Şizofreni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin