10

227 82 29
                                    

Toprak'ın verdiği anlık tepkiyle irkildim. Sessizce beni ittikten sonraki adımını bekliyordum. Arkamdan gelen ses yabancıydı ama adımlarının çok uzaktan geldiğini hissedebiliyordum.

"Buğra"Dedi Toprak bir anda ve kafamda çözemeyeceğim şekilde garip bir ruh haline bürünmüştü. Ben ise Buğra'nın gelmesiyle birazcıkta olsa rahatlamıştım. Buğra ikimize "ne yapıyorsunuz burada?"der gibi sorarcasına baksada birden adımlarını bana yaklaştırarak "Tanışma fırsatımız olmadı" Dedi yarım gülümsemesiyle

Buğra Hayal'in anlattığı çocuktu dediğine görede Toprak'ın en yakın arkadaşıydı.
Hayal'in dediği kadar etkileyici bir aurası olduğunu düşünmeden edemedim.

Uzun boylu, buğday tenli, bal rengi gözleriyle gülümserken gözlerinin ışıldadığına yemin edebilirdim.

" Ben" dedim kekeleyerek "şey" dedim sonrada

Ecren dedi iç sesim kekelemeyi bırak

" Ben eve gitmeliyim, memnun oldum" dememle adımlarımı hızlandırarak ortamdan uzaklaşmaya başladım. Bir anlığına bakışlarım Toprak'a kaydı. Sessizdi, sessizliğinin nedenini ise anlayamıyordum. İlk gördüğümden beri ondan ve karakterinden hoşlanmamıştım.

Sadece beni tanımadan bana ilgi göstermesi kafamda düğümlenmiş soru işaretlerine sebep olmuştu. Onun hakkında, ailesi hakkında, yaşadıkları hakkında bir bilgim yoktu.

Toprak kızlarla dalga geçmekten hoşlanan bir tipe benziyordu. Bu konuyla alakalı okulda bir sürü dedikodu dönüyordu ve bu da beni korkutuyordu.

Aynı muameleyi bana uygulamasından korkuyordum. Buğra bizi görmüştü kim bilir hakkımda ne düşündü. Buğra'ya düşüncelerimle boğuşurken kendimi tanıtma fırsatı bile bulamamıştım.

Kendime " aptal,aptal" dedim servise ilerlerken. Hayal ile Aylin " Ecren!" Diye bağırarak servise bindiklerinde " Konuşmak istemiyorum kızlar" diyerek kafamı cama yasladım.

Gözlerimi kapatarak insanların ne düşündüğünü umursamadan aklımdaki kelimelerle zihnimde derin bir yolculuğa çıktım.Öyle dalmış olacağım ki Toprak'ın bana olan bakışları, dediği cümleler karşımdaymış gibi tekrar tekrar yankılanıyordu.

Eve geldiğimde kapımın önündeki merdivene oturdum ve başımı ellerimin arasına aldım. Tam o sırada bir el kafamı kendi omuzuna dayadı. Bakmak için gözlerimi araladığımda ve kafamı çevirdiğimde Ufuk'un zümrüt yeşili gözleriyle karşılaştım. Kendimi toparlayarak omuzuna dayadığı kafamı çekip ayağa kalktım.

" Sana bu hakkı kim veriyor Ufuk?"

Ufuk sinirli bir şekilde oturduğu yerden kalkıp

" Ben sana ne yaptım?" Dedi.

" Ufuk" dedim gülerek
" Ben senden ayrıldığım gün kendimi huzurlu hissettim o yüzden benden uzak durursan sevinirim, seninle birlikteyken ruhumun içindeki boşluk daima oradaydı Ufuk" bu sözleri sarf ederken Beril'in dedikleri, anneannemin ölümü, Ufuk'un beni umursamayıp kendini umursaması gözümden bir kaç damla akmasına neden olmuştu.

Ufuk tam bir söz daha söyleyecekti ki çantamdaki anahtarımı kapı kilidiyle buluşturdum.

" Demek ben bu kadar önemsizim" Dedi homurdanarak
Gözyaşlarımı kolumla silerek evimin kapısını açtım. Son kez ıslak gözlerimle onun umutsuz bakan kızarık gözlerine baktım. " O çocuk her şeyi açıklıyor" Dedi birdenbire ayağını kapıya vurarak.

" Onu tanımıyorum bile" Dedim ağzımdan çıkan cümleye aldırış etmeden ve kapımı kapadım.

Koşar adımlarla odama çıkarak kendim çizip boyadığım portremin karşısına geçtim. Üstündeki beyaz örtüyü kaldırdım ve onun tamamlanmamış silik yüzüne baktım.

"Kimsin sen?" Dedim portreye bakarak sonra portremin üzerine yazdığım sözlerimi okumaya başladım. Bu portreyi çizeli çok uzun bir zaman olmuştu şu sözler yazıyordu.

" Okyonusu dinliyordum. Kumun içinde bir yüz gördüm ama onu elime aldığımda elimden kayboldu."

" Uyandır beni hayatımı canlandırmak istiyorum"

     İyi okumalar 💫

 Tutkulu Şizofreni Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin