~4~

557 406 373
                                        

Hepinize Merhabalar♥
Nasılsınız? İyi olmanız dilegiyle.
SeyyidEfe

Bölüm şarkısı Shraddha Kapoor , Ankit Tiwari- galliyan

Keyifli okumalar.

&

Bir kız vardı güçlü, yıkılmaz. Karşısında ki insana ördüğü kırılmaz duvarlarla acısına sığınan. Kalbine gömülen mızrakları kanıyla bulayan. Canını acıtanın canına kıyan. Peki ya neredeydi bu kız?

Zihninin en ücra köşesindeydi. Etrafı gözyaşları doldururken düşünceleri ile boğuşuyordu. Boynuna sarılan yılandan kurtulmaya çalışıyordu.

Gerçek kavramı neydi ki bu kadar can acıtan?Yaşanmışlığının özetinin ne kadar olduğunu düşünürken zihnine şeytanın ilmekleri işleniyordu. Hayat acımasız ve tüm gerçekliğiyle karşısındaydı. Geçmiş, acıları üstüne salan bir yılan kadar sinsiydi. İçine işleyen günah kadar acımasız, sonsuz bir yol kadar uzundu. Karşısında duran adam geçmişti, gelecekti. Ruhunun acıya işlendiği her dakika, her saniye biraz daha yaklaşıyordu geleceğine. Gelecek, kötüydü daha çok yara demekti. Ve o yara her geçen saniye biraz daha açılıyordu. Şeytanın sessiz vesveseleri gelecekte saklıydı. Geçmişi yakmıştı. Anılarını, hayallerini, umutlarını...

Canının acısı her dakika ateşle körükleniyordu. Göğüs kafesi sıkışıyordu. Şeytan acımadan ruhunu idama iterken, sinsi yılanlar deliklerinden çıkarak kalbine saldırıyorlardı. Nasıl dayanacaktı ki dirençsiz kalbi? Tüm zırhlarını indirmiş idamı beklerken ruhunun vaveylalarını çoktan unutmuştu.

Zaman kavramının uzunluğu akreple yelkovanı birbiri ardına itiyordu. Ruhunun esiri olan vaveylalar yön çevirirken şeytan idamı çoktan vermişti. Savunmasız minik bir kız vardı zihninde yeşeren. Daha on yaşında kadardı. Minik biçimsiz parmaklarıyla akmakta olan gözyaşlarını silerken karşısında kurulan geleceğe inat ediyordu. Savunmasız küçük bir kız kendini koruymamıyordu. İşte bu yüzden geleceğin ilmeklerine tutunarak kaçmak istiyordu. Yeşil renkli gözleri içindeki yakarışları soldurduğu içindi.

Ne hissetmeliydi?

Neyi hissedecek kadar gücü vardı ki? Kalbi hissizliği tadarken sızlayan sol yanı umurunda dahi değildi. Geçmiş geleceğin umutlarını tek tek koparıp uçurumdan atmıştı. Artık geleceğe dair tek bir umut kırıntısı yoktu.

Umutlar yok oluyordu.

Yalanlar aslında söylenen en büyük gerçeklerdi. Gözyaşları zihninin kıyılarından çıkarak yanağını esir tutmuşken dayanaksız ve güçsüzdü ruhu. Attığı her adımda ruhundan bir parça toprağa karışıyordu. Kalp atışları düzensizce hızlanırken yolun kenarında durup geçen bir taksiye ruhsuzca el kaldırdı.

Duran taksiyle beraber arabaların yolda akışı devam ederken kendini arka koltuğa bıraktı bitkince. Hiçbir şeye karşı direnecek gücü kalmamıştı. Yılanın inine çekildiği gibi çekilmişti bütün gücü. Giderken götürdüğü hayallerinden bi haber gitmişti inine. Yüsra ' ya ise sadece acılar ve haykırışlar kalmıştı. Biçimsiz elleriyle sardığı bacaklarına tırnaklarını batırıyordu. Hırsının esiriydi oysa. Her geçen saniye biraz daha derine, acısını teninden sökmek istercesine batırıyordu. Taksici dikiz aynasından bakıp adresi sorarken bitkin çıkan sesiyle adresi söyledi. Ellerini yavaşça çözdü ince bedeninden. Gözyaşlarında geçmişin, geleceğin kırıntıları vardı.

Gitmek istediği her zmaan ruhu kalıyordu yine bir yerlerde. Ruhundan kaçarken kalbine yakalanıyordu. Sessiz sedasız haykırışları ruhundaki izleri ele veriyordu.

Uçurumdaki Sen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin