Elimi saçlarımın arasından geçirdiğimde bakışlarını benden ayırmadığını biliyordum. Gözlerini gözlerime kenetledikten sonra hafif de olsa gülümsemeyi becerebildim. Olabildiğince samimiyetsizdi gülümsemem. Hala o donuk bakışlarıyla bana bakıyordu.
Bardaktaki cin toniği bir anda kafasına dikti, gözleri asla bana kaymadı bunu yaptığı sırada. Gergindi gereğinden fazla kasılmıştı bu da ortamı terk etme isteğimi artırıyordu.
"Sırf gittiğim için Zayn'le sikiştiğini mi söylüyorsun?" Ses tonu dümdüzdü, söylediği çok normal bir şeymiş gibi konuşuyordu. Yanına yanaşıp parmaklarımı parmaklarının arasına geçirmiş olsam da tepkisizdi. Eli elimin içinde cansız bir şekilde duruyordu.
"Geleceğini söyledin."
Bunun ne anlama geldiğini sorarcasına yüzüme baktığında gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
"Gelmedin. İki yıl boyunca."
Kafasını utancından değil de sinirinden önüne eğdi. Emindim.
Tüm hayal kırıklıklarımı, sinirimi, beklentilerimi küçük bir kıkırdamaya sıkıştırdım.
"Bu bok devam ettiği sürece yanına gelemezdim. Seni de benimle beraber sürükleyemezdim, Selena."
Bana ismimle seslenmesi en nefret ettiğim şey olabilirdi. Bunu bilerek ismimle hitap etmesi her bir hücremi şaha kaldırmıştı adeta. Gereğinden fazla sinirlenmiştim ama ağzımdan çıkan kelimeler içimde yaşadığım şeylerle fazla zıttı. Tüylerimin sinirden diken diken olmasına rağmen nasıl bu kadar sakin kalabildiğime hayret ettim.
"Bana şöyle seslenme." Diye fısıldamamla kollarının arasına beni alması bir oldu.
İlk başta karşılık vermemeyi düşünsem de sonrasında dayanamadım. Tekrardan gitmesi düşüncesi beni korkutuyordu. Kafamı boyun girintisine yerleştirince kafasını eğdi ve saçlarımın arasına öpücükler kondurmaya başladı.
"Bunu atlattığını düşünmüyorum Drew." Neyi kast ettiğimi gayet iyi biliyordu.
Sıkıntılı bir şekilde nefesini verdi.
"Atlatmadım, sadece seni görmek istedim. Geri döneceğim ve bu siktiğimin tedavisini tamamlayacağım."
Uyuşturucudan kurtulmasını her şeyden çok istiyordum fakat gitmesini de istemiyordum.
"Ben de seninle gelmek istiyorum."
Kollarını benden ayırdı ve aramızdaki mesafeyi açarak omuzlarımdan tuttu.
"Gelsen bile sadece ziyaretçi saatlerinde görebileceksin beni, buna değmez."
"Buna değer." Diyerek onu tersledim ve kollarımı tutan ellerinden kurtularak mutfağa yöneldim.
Dolapta yiyecek hiçbir şey yoktu ve markete gitmem gerekiyordu.
"Bana soracağın sorular var. Farkındayım. Neden erteliyorsun?" Bağırarak yatak odasından konuştuğunda kahkaha atma isteğimi bastırmak zorlayıcı olmuştu. Kıçını kaşımaya üşeniyordu adam, karışık evimin engebeli yollarından geçerek mutfağa gelmesini beklemek yanlış olurdu.
''Her şey daha çok yeni. Düşünmeden yanlış bir şey yapmaktan korkuyorum." Burada değildi ve ben bunları sessizce söylemiştim.
"Ne?!"
"Sikeyim seni Drew."
"Bebeğim, yataktayım!" Diye bağırdığında kahkaha attım.
Ellerimi çıplak göğsünde dolaştırıp yeni yaptırdığı dövmelerini inceliyordum. Yani geçen iki yıl içerisinde yaptırdıklarına. Dövmeleriyle ilgileniyormuş gibi görünsem de aklım bambaşka yerlerdeydi. Justin'in kolları arasında onu, onunla ilgili olan her şeyi ve geçen zamanı düşünmek kendime şaşırmama sebep oldu.
