buna bölümleri gece vakti atarım sanırım
öyle daha bi hoş geliyor neden bilmiyorumtekrar ve tekrar,teşekkür ederim. ilginiz için:')
sizi çokk seviyorum
...
"birbirimizi tanımıyorduk,
ama bir 'merhaba' ile
sen ve ben,
beraberiz""yoongi hyung, neden buraya geldik?" meraklı ses tonun bende seni sıkıca sarmalama isteği uyandırmıştı.
öğle aramda -ki yaklaşık bir saatlik bir araydı- seni parka getirmiştim. yaklaşık bir buçuk haftadır tanışıyorduk, beni samimi görüyor muydun ondan emin bile değildim.
baban bize öğle arasında beraber olmamızı söylediğinde kabul edeceğini düşünmemiştim. reddedersin ve ben yine tek başıma kafede bir şeyler yerim sanmıştım. fakat sen onaylamıştın. bu çok güzeldi.
"buraya geldik, çünkü..." utanıyordum ve olumsuz bir şey söylemenden korkuyordum. "...çocukları seviyorum ve şey, senin de seveceğini düşündüm." bunu ne cesaretle söylediğimi bilmiyordum. alt tarafı bir buçuk haftadır tanışıyorduk fakat ben seni kendime benzetiyordum. benim gibi olduğunu düşündüğümdendi seni parka götürüşüm.
"e-evet, çok severim!" demiştin. neden kekelediğini anlamamıştım. sen de mi heyecanlanmıştın yoksa? bu bir yana çocukları sevmen beni mutlu etmişti.
turuncu saçlarının yeşillikle olan uyumunu sevmiştim. acaba, ben de saçlarımı o renge boyatsam yakışır mıydık seninle?
"jimin-ah, bana yeşil saç yakışır mı?" bunu sorarken heyecanımı dizginlemeye çalışıyordum. eğer yakışmaz dersen ömrümün sonuna kadar yeşilden uzak duracağımı biliyordum.
gökyüzündeki bakışlarını bana çevirmiş ve yüzümü büyük bir ciddiyetle izlemiştin. bu..çok garipti. yani hissettiğim duygu. nefes aldığımdan bile emin değildim. yüzümdeki kusurları daha kolay fark edebilecektin. neden öyle ciddi bakıyordun ki?
utanıp yüzümü ellerimle kapattığımı hatırlıyorum. sen de gülmüştün. niye gülmüştün ki? çok mu komiktim?
"sanırım, mint rengi sana daha çok yakışır yoongi hyung! ceketimin rengi!" büyük gülümsemen beni büyülerken ne dediğini düşündüm. mint rengi? ceketindeki? seninle ayrıldıktan hemen sonra boyatacağımdan emin olabilirsin demek istemiştim. ama bilirsin, utandım.
sana teşekkür ettiğimde önemli olmadığını söylerek çimlere uzanmıştın.
çimler pis değil miydi?
ya böcek varsa?
sen böceklerden korkmaz mıydın?
bilmiyordum.ama ben çimlere yatmamayı tercih ettim. saçlarıma böcek girebildi, herhangi bir yerime böcek değebilirdi. ve ben eğer böcek görürsem, gerçekten utanç verici anlar yaşanırdı.
"yoongi hyung, hadi sen de uzan! bulutlara şekil verebiliriz!" sen böyle hevesle konuştuğun zaman...ben seni nasıl reddedebilirdim ki?
bana ışıldayan gözlerle bakman seni reddedemeyeceğimin kanıtıydı sanki. tüm korkularımı bir kenara atarak yanına uzanmıştım. böcek çıkma ihtimali gerilmeme sebep olurken sen konuşmaya başlamıştın.
"yoongi hyung, sence de şu bulut pamuk şekere benzemiyor mu?" aslına bakarsan tüm bulutlar pamuk şekere benziyordu. fakat bunu sana söylemedim, mutlu görünüyordun.
"jimin-ah, şu bulut da sana benziyor.." ben niye böyle demiştim ki? gösterdiğim bulut nasıl sana benzeyebilirdi?
"bence o bir kalbe benziyor yoongi hyung." sonra sevimlice kıkırdamıştın. demek kalbe benzediği için aklıma sen gelmiştin.
telefonum çaldığında istemeyerek de olsa cebimden çıkartarak arayana bakmıştım. baban arıyordu. saate baktığımda öğle aramın bitmesinin üstünden 6 dakika geçtiğini fark etmiştim.
telaşla kalarak seni de kaldırmıştım. elini tutarak kitapçıya koştuğumu anımsıyorum. neden elini tutmuştum ki?
her şeye rağmen,
o gün çok güzeldi....
umarım sıkılmıyorsunuzdur. elimden gelenin en iyisi bu:")
sizi seviyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hi, hello ⁝ yoonmin
Fanfictionー tamamlandı ❝ selam, merhaba ❞ bunları birbirimize söylediğimiz an hikayemiz başlıyordu. - fluff - kısa hikaye © mindaextae