1. Bölüm-Fiziksel Olarak Değil

3.1K 164 139
                                    

Steve Rogers son üç yıldır her gün yaptığı gibi sabah kalkmış, koşusunu yapmış, duşunu almıştı. Kıyafetlerini üstüne geçirirken radyoda çalan müziğe eşlik ediyordu. Genç adam gözleriyle aynı renk mavi tişörtünü üstüne geçirdi. Saçlarını hafifçe düzeltti ve parfümü sıktı. İlerleyip radyosunu kapattı ve evinden çıktı. 

Asansörün düğmesine basıp beklerken arkasından gelen sesle o yöne döndü. "Günaydın Steve." Sharon Carter, yan komşusu, gülümseyerek ona ilerliyordu. "Günaydın Sharon." genç kadın adamın yanına vardığında konuşmaya devam etti. "Güzel bir gün, değil mi?" adam başını sallamakla yetindi. Asansör geldiğinde Steve kapıyı Sharon için tuttu.

"Düşünüyordum da... bugün nöbetim yok." genç kadın yerel hastahanede çalışıyordu. Steve buradan sonra kadının ne diyeceğini tahmin ediyordu bu yüzden istemsizce bahaneler düşünmeye çalıştı. Asansör zemin kata indiğinde Steve yeniden kapıyı tuttu ve Sharon'la birlikte dışarı çıktılar.

"Bir kahve içebiliriz." genç adam kaba olmamaya çalışarak mırıldandı. "Bugün kafede çalışıyorum." Steve adımlarını hızlandırıp hızlandırmamak arasında gidip geliyordu. Kadın omzunu silkerek konuşmaya devam etti. "O zaman ben kafeye gelebilirim. Vaktin olursa oturabiliriz. Zaten bu aralar yeni bir yer denemek istiyordum." Steve sonunda adımlarını durdurdu ve kadına döndü. Kadın beklenti dolu gözlerle ona bakıyordu. "Sharon." diyebildi sadece. En kibar haliyle nasıl 'ilgilenmiyorum' diyebileceğini düşünüyordu. 

"Stevie!" ikiside başlarını sesin geldiği yöne çevirdiler. Sharon onlara doğru koşan figüre bakarken mırıldandı. "Tanıyor musun?" Steve istemsizce kaşlarını havaya kaldırdı. Ona doğru ilerleyen kişinin yüzünü görmesine gerek yoktu. Ses yeterince tanıdıktı. "Evet." diyebildi sadece. Adam onlara yaklaştığında Sharon aklından bu adamın arkadaşlarının da en az onun kadar iyi göründüğünü düşünüyordu.

"Buck." dedi sarışın adam şaşkında. Kahverengi saçlı adam yarım bir gülümseme eşliğinde konuştu. "Hayalet görmüş gibisin." sonra gözleri genç kadına döndü. Elini uzatıp bu sefer tam bir gülümsemeyle konuştu. "Buchanan Barnes." kadın kendisine uzatılan eli sıkarken konuştu.

"Sharon Carter." Bucky arkadaşına döndü ve kolunu omzuna atarken konuştu. "Bayılacak mısın Stevie? Bu kadar şaşkın görünme." sarışın adam gözlerini kırpıştırdı. "Burada ne arıyorsun?" kahverengi saçlı adam kolunu çekti ve omzunu silkti. 

"Eski dostumu ziyarete geldim. Vaktin var mı?" Sharon derin bir nefes aldı ve araya girdi. "Ben gitsem iyi olacak. Hastahaneye geç kalıyorum." ikisine de kibarca gülümsedi ve yürümeye devam etti. Steve şaşkınlığını hala üstünden atamamıştı.

Etrafına bakındı. "Buraya nasıl geldin? Araba kullanman yasak senin!" genç adam omuzlarını silkti. "Otobüsü hiç duymuş muydun? Yaklaşık bir saatte Manhattan'dan buraya gelebiliyorsun." sarışın adam gözlerini devirdi. Bucky devam etti. "Steve, ciddden, bu kadar somurtma. Beni gördüğüne sevinmediğini düşüneceğim." 

Sarışın adam derin bir nefes aldı ve çocukluğundan beri en yakın arkadaşı olmuş adama sarıldı. "Üzgünüm Buck." diğer adam da karşılık verdi. "Sorun değil ama lütfen bırak beni. Nefes alamıyorum." ikisi birbirinden ayrılırken Steve başıyla yolun aşağısını işaret etti. 

"İşe gitmem lazım. Benimle yürüsene." iksi birlikte sokağın aşağısına yürürken Bucky mırıldandı. "Gelmemin en büyük sebebi seni görmek istemem. Ama tek sebebi o değil." sarışın adam yan gözle arkadaşına döndü.

"Nat'le evleniyor musunuz?" Bucky başını iki yana salladı. "Hayır, evlilik ciddi bir şey. Saçmalama." Steve omzunu silkti ama hemen sonra bu sefer durarak sordu. "Birisine bir şey mi oldu?" Bucky alnını kaşırken mırıldandı. 

İtiraf Et StarkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin