Steve Rogers sırtında koca çantayla arkadaşının kapıyı açmasını bekliyordu. Bucky Barnes elindeki anahtarlıktaki tüm anahtarları deliğe sokmaya çalışıyordu. "Kaç yıldır burada oturuyorsun ve hala anahtarını bulamıyor musun?"
Anahtarlarla uğraşan adam homurtuya benzer bir tonda konuştu. "Biraz daha saçmalada seni merdivenden aşağı iteyim." Steve alaycı gülümsemesine engel olamazken konuştu. "Anca rüyanda." adam anahtarlar için eğildiği yerden arkasına dönüp ters bir bakış attı ve işine geri dönerken mırıldandı. "Nat'i arayacağım."
Doğrulup elini cebine soktu ve sevgilisini ararken sarışın adam ağır çantasını çıkartıp duvara yaslandı. "Nat... anahtarımı bulamıyorum." Bucky'nin masum çocuk sesine sırıtmakla yetindi adam.
"Evet, uzun olan. Tamam. Bu arada... yarın hep birlikte yemeğe gidelim." doğru anahtarı deliğe sokup kapıyı açtı ve sarışına gelmesi için işaret verdi. Sarışın adam içeri girip kapıyı kaparken diğeri konuşmaya devam ediyordu. "Evet, hep birlikte. Stark'ı da getir. Bir sürprizim var."
Sarışın adam ışıkları açarken diğeri konuşmaya devam etti. "Söyleyemem. Sürpriz. Stark'ı getir. Seni seviyorum." ve telefon kapandı. Sarışın adam tek kaşını kaldırarak konuştu.
"İlla bir şov olsun istiyorsun değil mi?" Bucky omuzlarını silkti. "Stark'ın şok olmasını istiyorum. Misafir odasında kalabilirsin. Yerini hatırlıyor musun?" sarışın adam başını sallayıp çantasını sırtına takarak koridorun sonundaki odaya yürüdü. Oda ortalama bir yerdi. Odanın sağ köşesine yaslanmış tek kişilik bir yatak yanında minik bir komodin, yatağın yan tarafında iki kapaklı bir dolap ve kapının solunda basit bit çalışma masası vardı. Kendisini yatağa atıp gözlerini tavana dikti. Demek yarın akşam göreceklerdi birbirlerini. Genç adam heyecanlandığını hissetti. Bir an için belki de hiç dönememesi gerektiğini düşündü.
Odasının kapısı tıklatılarak açıldı. Bucky başını kapının arasından uzatmıştı. "Kalk, hazırlan. Thor yarın İngiltere'ye gidecekmiş. Bugün toplanıyoruz." sarışın adam yatakta doğrulurken yüzü şok içindeydi. "Ne?"
"Hazırlan hadi. Yarım saate çıkıyoruz sarı." ve kapı kapandı. Sarışın adam derin bir nefes alıp ayağa kalktı. Çantasından siyah pantolonunu ve beyaz tişörtünü çıkarttı. Üstünü değiştirirken kendini sakin olmaya zorluyordu. Sanki yarın olsa her şey daha kolay olacaktı. Kendini daha hazır hissedecekti. Parfümünü sıkarken odada bir ayna aradı ama yoktu. Odadan çıkıp banyoya yürüdü ve kapıyı tıklattı. Ses gelmeyince içeri girdi ve aynadaki yansımasına bakıp saçlarını düzeltti.
Saç kesimi yıllardır aynıydı. Belki de bir seferlik yeni bir kesim denemeliydi... Belki de. "Stevie! Hazır mısın?" banyodan dışarı çıktı ve kapının önünde ayakkabılarını giyen arkadaşına yürüdü Bucky bağcıklarını bağlayıp arkadaşına hızlı olmasını söyledi. Steve ayakkabılarını giyerken konuştu. "Ne bu acele?"
Bucky gözlerini saatine dikti. "Clint bekliyor. Beklediğinde ne kadar sinirlenebileceğini biliyorsun." sarışın bununla birlikte bağcıklarını bağlamadan ayağa kalktı. "Gidelim, asansörde bağlarım."
***
Steve kendini arabaya attığında önde oturan iki kişi arkalarına döndü. Clint'in de Natasha'nın da gözleri büyümüştü. "Steve!" Nat koltukların arasından uzanıp arkadaşına sarıldı. Sarışın adam kollarını kadına dolarken konuştu. "Boğuyorsun beni." kızıl kız bununla daha da sıkı sarılırken konuştu. "Gelmene çok sevindim." kendini geriye çekerken sevgilisine şakayla vurdu. "İnanamıyorum! Bana nasıl söylemedin Buck!" Bucky parlak bir şekilde gülümsemekle yetindi. Clint sırıtarak konuştu. "Grup sonunda tamamlandı. Hoş geldin dostum." Steve bir teşekkürler mırıldanırken araba çalıştı.
![](https://img.wattpad.com/cover/117266534-288-k943289.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İtiraf Et Stark
FanfictionSteve Rogers bir gecede karar vermişti her şeye. Çantalarını toplamış yeniden Brooklyn'e dönmüştü. Onu korkutan her şeyi ardında bırakmaya çalışmıştı. Aradan geçen üç koca yıla rağmen o tek geceyi hala unutamamıştı. Belki de onu korkutan şeyleri değ...