2 - Deniz

22 4 0
                                    

Sabah telefonumun tanıdık mesaj sesiyle uyandım. Yavaşça gerinerek yandaki komodinime uzandığımda gelen mesajın Hanna'dan olduğunu gördüm.  Beceriksizce telefonu yüzüme doğru kaldırdım ve sabah mahmurluğuyla gelen mesajı okumaya çalıştım.

<Yüzmeye ne dersin?>

Yüzmek hiçbir zaman hayır demeyeceğim nadir aktivitelerden biriydi. Gülümseyerek yatağımın yanındaki pencereden dışarıya baktım. Hava soğuk sayılırdı ancak görünürde rüzgar yoktu. Yüzmek için en sevdiğim havalardan birine sahipken, gecikmeden cevap attım.

<Hazırlan yarım saate sendeyim.>

Mesajı attıktan sonra üstüme hırkamı giydim ve parmak ucunda yürüyerek annemin odasından içeri göz attım. Annem tanıdık uyuma şekliyle iki yastığa da sarılmış yatıyordu. Tuvalet masasından bulduğum kağıt ve kalemle sahilde olduğuma dair kısa bir not yazdım ve komodinine bıraktım. Küçüklüğümden beri yaz kış sahile gittiğimden annem bunu şaşkınlıkla karşılamayacaktı, babamda karşılamazdı. Ancak geçen yıl boşandıklarından ona hesap vermek zorunda değildim zaten.

Odama gidip giyindikten sonra çantamı alıp aşağı indim. Salondaki masanın üzerinde duran kutudan on dolar aldım çünkü Hanna ile sabahları yüzmeye gittiğimiz zaman çoğunlukla dışarıda kahvaltı ederdik. Saatime baktım, yediyi yirmi geçiyordu. Anahtarlarımı alıp dışarı çıktım. Hava üşütmüyordu, hasta olacak bir durum söz konusu değildi. Vosvogene atladığım gibi Hanna'nın evinin yolunu tuttum. Radyoyu açtığımda duymak istemediğim haberlerin başında gelen iki sene önceki kasırga konuşuluyordu.

''Evet, o kasırganın olduğu zamandan bu zamana kadar yaklaşık iki yıl geçti.''  Meteoroloji uzmanı spikerle konuşuyordu. ''Yakın zamanda böyle bir olay beklemiyoruz.''

''O zamanda böyle bir olay beklemiyordunuz.'' Yüksek sesle yaptığım yorumum sonrasında homurdanarak radyo kanalını değiştirdim. Hannaların evine vardığımda çoktan dışarı çıkmış bahçedeki korkulukla dayanmış beni bekliyordu. Vosvogeni görünce koşar adımlarla gelerek kapıyı açtı ve yan koltuğa oturdu.  Arabayı çalıştırıp kolumu koltuğun arkasına atarak geri geri çıkmaya başladığımda Hanna radyoyla oynamaya başlamıştı. Nihayet araç yoluna çıktığımızda sırıtarak ona baktım.

''Başının falan ağrımasını bekliyordum.''

Hanna arkasına yaslanarak gözlerini kapattı. ''Ağrımadığını kim söyledi?'' dedi. ''Birkaç birayla sarhoş olabilen tek insan benim. Ayrıca sabah telefonumda hiç mesaj yoktu.''

Şüpheyle dün ona bir yere gitme sözü verip vermediğimi düşündüm. Hayır vermemiştim.  Neyden bahsettiğini bilmiyordum. Şaşkın bakışlarımı görünce gözlerini devirdi. ''Liam'dan bahsediyorum. Sabah mesaj atmadı. ''  Bu sefer göz devirme sırası bendeydi.  ''Ne bekliyordun ki?'' dedim. ''Son baktığımda dördüncü birayı sipariş ediyordu. Üçten önce uyanırsa şaşırırım. ''

''Bunu hiç düşünmemiştim'' diyerek telefonuna uzandı ve kontrol etti.  Arabayı sahildeki parka sokarak homurdandım. '' Saat daha sekiz Hanna!''  Bana cevap olarak kapısını açıp dışarıya çıktı ve havayı içine çekerek sırıttı. ''Yüzmüyor muyuz?''  dedi. Yüzümde kocaman bir gülümsemenin belirdiğini fark ettiğimde arabadan çıkıp çantamı omzuma takmıştım. Hannanın koluna girdim.

'' Yüzüyoruz.''

-

Hanna havlusunu denizin kenarına bırakıp kıyafetlerini çıkardığında bende kulübeden dönüyordum. Sahilin sağ kesimine yakın olan bölgesinde kurulu olan ahşap bir kulübe vardı. Hava soğuk olduğunda yüzdükten sonra hemen oraya girer orada kurulanırdık. Kulübe denize birkaç metre mesafedeydi ve ben kıyafetlerimi bırakmak için her zaman orayı tercih ederdim. 

Kumların derinlerine gidip tuzlu suyun ayağımı yıkayıp geçmesine izin verdim. Her su damlacığının, vücudumdaki her bir hücreyi canlandırdığını hissedebiliyordum. Yanımda duran ve serinliğin tadını çıkaran Hanna'nın aynı şeyleri hissedip hissetmediğini merak ettim.  Kadifemsi kumların ilerisine bir adım daha atarken ona döndüm.

''Sen de hissedebiliyor musun?''  

Hanna ilerleyip suya gövdesini soktu ve soğuk olduğunu belirtircesine abartılı bir şekilde titredi.                '' Neyi? Soğuğu mu? Kesinlikle hissedebiliyorum.'' Gözlerimi devirdim. Su ne kadar soğuk olursa olsun beni ürpertmezdi.  Soğukluktansa hafif bir karıncalanma hissederdim. Hanna'ya bunu açıklamaya çalışmıştım ancak o bendekinin yüzme aşkı olduğu konusunda direniyordu.

Onun arkasından bende girdim.  Yüzmeye başladığımızda akıntı bizi gittikçe derine çekiyordu. Konumumu sabit tutmakta hiç zorlanmadığımdan bu tarz akıntılar beni korkutmazdı. Hızımı arttırdım ve Hanna'yı geçtim. Bacaklarıma dokunarak kaçan balıkları hissedebiliyordum, neşeyle gülümseyip arkama döndüğümde Hanna'nın geri dönüp sığ bölgeye doğru yüzdüğünü gördüm ve gözlerimi devirdim. Onun için yüzmek bu kadardı.

''Hey! Neden buraya gelip Liam uyanana kadar yüzmüyorsun?''

Bağırdığım için duyduğundan emindim ancak o geri dönmedi ve kumlara uzandı. Yaklaşık on beş dakika kadar daha yüzdükten sonra bende onun yanına geldim.

'' Su fazla mı soğuk geldi?''

Hanna kollarını başının altından çekip doğruldu ve bağdaş kurdu. ''Su fazla soğuk gelmedi Livia. Su zaten fazla soğuk!'' Kuma doğru eğilerek Liam'ın adını yazdı. '' Ayrıca hala mesaj atmadı.''

İç çektim ve Liam'ın isminin yanına alkolik sıfatını kazımamak için kendimi zor tuttum.  ''Ne zamandır Liam senin için bu kadar önemli?'' Hanna gözlerini kumdan ayırarak bana gülerek baktı. ''Onun yanında kendimi ateşteymiş gibi hissettiğimden beri.'' 

Ayağa kalkıp arkamdaki kumları sirkelerken sırıttım. '' O zaman su o kadar soğuk gelmemeliydi.'' Tam cevap vermeye hazırlanırken Hanna'nın cep telefonunun mesaj melodisi çaldı. O heyecanla çantasına uzanırken bende kulübeye doğru yürüdüm. İçeri girdiğimde kendimi tahtaların tanıdık kokusu içinde huzurla dolarken buldum. Bu his şaşırtıcı değildi benim için. Eski masanın üzerine bıraktığım havluyu aldım ve göğsümden sardım.  Dışarı çıkıp yanına gittiğimde Hanna çantasını topluyordu.

''Nereye?'' diye sordum kaşlarımı kaldırarak.  Çantasının fermuarını çekip yerdeki pantolonuna uzandı. ''Gelen mesaj Liam'danmış ve kayıtlara geçsin diye söylüyorum saat dokuz. ''

''Kayıtlara geçti. Nerede buluşuyorsunuz?''

Hırkasını da üstüne geçirdikten sonra tamamen hazırdı. Çantasını koluna geçirirken '' Anahtarlar sende kalsın,  sahil girişindeki kafede buluşacağız.'' Dedi ve anahtarı bana attı. Attığı anahtarı havada kaptım.  İçimden Hanna için en iyisini diliyordum,  Liam onu mutlu edecekse pekâlâ onun ani planlamalarına katlanabilirdim. Bana sarılınca içtenlikle karşılık verdim ve gitmesini izledim.

Mutlu görünüyordu ve bu yeterliydi.

5-4Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin