HENÜZ 17

352 11 4
                                    

İnsanları anlayamıyordum ve emin olduğum bir şey vardı ki; Bu böyle devam edecekti. Onları asla anlayamayacaktım. Özellikle hemcinslerimi.

Yaz geldiği zaman oradan oraya koşan ve kilo vermek için zamanlarını saçma sapan şeylere harcayan kızlar. Ben onlardan biri değildim. Mükemmel kızlardan değildim. Ya da yazın kilo verip kışın kendisini salan kızlardan da değildim. Dört dörtlük biri? Alakam yoktu! Ben düzdüm. Kilo bakımından değil, saçmalamayın ben 5 kilo doğmuş kızdım! Bu ne demek biliyor musunuz? Doktorlar öleceğimi düşünmüşler ve ben hayatım boyunca ilk kez insanları yanıltmışım, ilk ve son.

Özel biri değildim. Güzel bir kız ya da bakımlı bir kız. Sandığınızın aksine şirin bir patateste değildim. Asla da olamayacaktım.

İster miydim? Evet, isterdim. İmkânsız olmayacağını bilseydim eğer; çabalardım.

Onlar gibi değildim. Yediğim yemekleri anında eritemiyordum ya da spor salonlarına koşamıyordum. Bunun sebebi ise görünüşümden dahi belli olan şeydi. Ben kusurluydum. Eziktim, çalışkan ve gözlüklü olan kızlardan biri değildim. Onlar zaten mükemmeldi. Bunu bilmeyen bazı insanlar vardı günümüzde, kabul fakat o insanlarla da gerçekten mükemmeldi. Ben ise... Tam tersine her konuda beter olan kızlardan biriydim.

Güzel değildim, gülüşüm tatlı değildi ya da dudaklarım şekilli değildi. Spor yapamıyordum çünkü vücudum buna uygun değildi.

Ben nemiydim? Şişmandım.

17 yaşındaki bir kıza yakışmayacak kadar iriydim üstelik kısa boylu olmama rağmen. İlk zamanlar bunu sorun etmemiştim, kimse etmemişti. Çünkü anlamıyorduk, dış görünüşün önemli olduğunu bilmiyordum, bilmiyorduk. Sonra orta sondayken bir anda başladı her şey. Dışlanmaya başladım, hakaret yemeye, ağlatılmaya.

Sonunda ne mi oldu? Alıştım.

Alıştırdılar.

Önce erkekler sonra ise... Kızlar. Hemcinslerimin bana ihaneti belki de atlatamayacağım kadar büyük olduğu için bu konuma geldim.

Zayıflamak yerine daha da şişmanlamak. Evet, son noktam buydu.

Arkadaşlarım yoktu. Fakat işlerine geldiği zaman beni koruyan insanlar vardı. Çıkar ilişkileri sayesinde nefes alabiliyordum belki de bu cehennemde.

Okuduğum okulda ki aslında okul demek haksızlık olur İstanbul'un en prestijli kolejiydi burası ne de olsa. Her neyse kısacası burada okuyan her öğrenci, öğretmen benden nefret ediyordu. Canavar olan ben değildim. Onlardı. Fakat zarar gören onlar değil, bendim. Her zaman haksız çıkan, mide bulandıran ve istenmeyen kız. Okulda tanınan bir kızdım aslına bakarsak fakat bunun sebebi güzelliğim ya da iyi biri olmam değildi, şişman olmamdı.

Şişmanlığım sayesinde tanınıyordum.

Ah, bir de ezikliğim.

Özel Etit Koleji. Hiç duydunuz mu? Duymamanıza imkân olduğunu sanmıyorum ya neyse!

Her neyse bu kadarı yeterli şimdi size masalımdaki prensesi anlatmamı ister misiniz?

Sonuçta kim şişman bir kızın yaşadığı zorlukları dinlemek ister ki? Hadi ama gerçekçi olalım buraya sadece yakışıklı prensle tanışmak için geldiniz.

Hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim fakat hikâyemde sandığınızın aksine bir prens yok.

Bunun aksine birçok prenses var. Buse gibi. Buse, diğerleri gibi olmayan dürüstlüğü ve kalbindeki merhametiyle kendisini özel kılan kız. Mükemmel tanımı bile onun olduğu yerde azdı. Evet yüzü güzeldi, vücudu da öyle. Fakat onu mükemmel yapan şey bunlar değildi. O, iyiydi. Elbette arkadaş değildik. Hatta doğru düzgün bir kere bile konuşmamıştık. Yinede ne zaman biri beni ağlatsa yardım ediyordu, elbette beni sarmalamıyordu zaten kolları benim geniş belimin yarısına bile zor sarılırdı. Ya da benimle konuşmuyordu, sadece... Yardım ediyor ve gidiyordu.

Ah, birde ara sıra gülümsüyordu.

Başka prenseslerde vardı elbette. Pelin, Özel Etit Kolejinin kötü kızı. Onun yandaşı olan, Ece. Aynı zamanda kendisi ilk aşkıma âşık olan kız.

Devam edelim, Merve, Eylem, Eda. Diğer isimleriyle kuyruklar.

Her zaman böyle kötü kızlar hayatımızda olmak zorundaydı, öyle değil mi? Ah, asla kurtulamayacağız.

Ya da belki, kurtuluruz?

Bunu da zamanla öğrenmemiz gerekecek sanırım.

Devam ediyoruz. Evet, evde ise olaylar normaldi. Annem benim aksime zayıf ve güzel bir kadındı. Babam yakışıklı, küçük kardeşim ise şirindi. Ben şanssız doğandım.

Kilolu olan, tembel olan, duygusal olan, hemen ağlayan, sevilmeyen, dışlanan.

Evet, bu bendim.

Deniz, adıyla barışık kız.

Birde, Aras Toptağ vardı. Hayatım boyunca bana yardım eden ilk erkek.

O'da tıpkı ailem gibiydi, bana benzemiyordu. Anlayacağınız çevremdeki diğer herkes gibi mükemmeldi. Aynı kolejdeydik. O, benim ilk kahramanımdı.

İlk ve son.

Çünkü... Anlarsınız ya, ben o masallardaki kuleye hapsedilen yada zehirli elmayı yiyerek uyuyan kız değildim. Beni kurtaracak bir prens yoktu. Olay da bu ya, benim hikâyemde yardım sever cüceler bile yoktu.

Sadece prensesler vardı.

Güzel birkaç prenses ve şişman çirkin bir kız.

En acısı ise, Ben; Şişko Deniz kendi hikâyemin başrolü bile değildim.

17Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin