5•

163 9 8
                                    

Bölüm Playlist;
Hypnogaja - Here Comes The Rain Again
Incubus - Love Hurts

•GRUP KAVGASI|5  

Nedense her zaman harika insanların başına berbat şeyler gelir.

Soğuk hava yüzünden uyuşan burnumu baş ve işaret parmağımla ovalarken aynı zamanda da önümü görmeye çalışıyordum. Dün, Pınar ile yaptığımız alışverişten sonra direk eve geçmiştim. O, beni bırakmak istese de buna gerek olmadığını söylemiş ve alışveriş merkezinin önünde benim için melek sıfatını alan, kızıl saçlı kızla vedalaşmıştım.

Numarasını vermişti ayrılmadan önce bu nedenle gece yarısı gelen mesaja yabancılık çekmemiştim elbette. Ders çalıştığım için üzerime gitmediğini fakat okula gelirken, Şule'ye aldığım ayakkabıyı getirmemi istemişti. Söylediğine göre, Şule erken verilen hediyeleri seviyordu ve doğum günü partileri kesinlikle hoşuna gitmiyordu. Bu, beni biraz heyecanlandırsa da öte yandan fazlasıyla korkutmuştu.

Sonuçta hediyeyi alacak kişi Şule'ydi.

Beğenmemesi bir yana, kırıcı olabilirdi. Daha da kötüsü ise onunla nasıl konuşmam gerektiğini henüz bilmiyordum. Terbiyesizlik yapmak istemiyordum ya onu rahatsız etmek.

Evet, kabul ediyorum. Tüm gece deneme yapmıştım kendi kendime. Şekilden şekle girmiş kimi zaman kendimi Şule yerine koymuştum kimi zamanda ben olarak konuşmuştum. Her seferinde Şule hediyeyle dalga geçiyor ve almıyordu.

Acınası haldeydim.

Hediyeyi unutma bahanesiyle evden çıkmak üzereyken, gelen mesaj yüzünden her ne kadar istemesem de hediyeyi çantama koymuştum. Beyaz, sade hediye paketinin fiyongu turuncuydu ve bu beni bir miktar mutlu etmeye yetiyordu.

Sonuçta turuncu benim için anlamlı bir renkti.

Gözümün önüne gelen saç tutamını yüzümden çektikten sonra derin bir nefes aldım ve her sabah kaçmak istediğim okula koşa koşa gelmemi haliyle yadırgadım. Değişiyordum. Bu iyi değildi. Burası benim cehennemimdi burayı sevemezdim.

Önümden ve arkamdan yürüyen insanların beni izlediğini biliyordum. Bakışlar sırtımı karıncalandırıyor, ruhuma avuç dolusu taş atıyordu. Önümde yürüyen iki kızı incelerken istem dışı yüzümü buruşturdum. Asla bu kadar güzel olamayacaktım. Kendimle barışık değildim, olamıyordum. Eğer biraz güzel olsaydım belki de her şeyin bir çözümü olurdu.

Güzellik beni kurtarırdı.

Omzuma konan el yüzünden aniden yerimde zıpladım. Bu görüntüm yüzünden kulağıma dolan birkaç kıkırtı beni olduğum konumdan daha da küçültmüştü tabii ki. Omzuma konan el yavaşça omuzlarımı ve ensemi sıkmaya başladı. Soğuk terler döküyordum. ''Günaydın, canavarcık,'' diye mırıldandı kulağıma elin sahibi.

İstem dışı içli bir nefes çektim.

Bu sesin sahibini tanıyordum. Ece'yi nasıl tanımazdım ki? Pelin gibi varis olmasına rağmen kuyruk gibi davranan kızdı o.

Ensemi ovalarken rahatsız edici his yüzünden bedenim kaskatı kesilmişti. Aslında canımı acıtmıyordu fakat acıtabilirim hazırlıklı ol dercesine davranıyordu ve bende bu durumda ister istemez temkinli yaklaşmak durumunda kalıyordum. Arka taraftan gelen adım sesleri yüzünden yüzümü buruşturdum. Kesinlikle herkes bize bakıyordu.

Gözlerimin odağına giren, Pelin bana iğrenç bir yaratıkmışım gibi bakarken, ''Ne yapıyorsun?'' diye sordu, ensemdeki elin sahibine. ''Mikrop kapacaksın, Ece.''

17Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin