-Uyanma vakti Elza.Çabuk o zayıf kıçını şu yataktan çıkar.
-Tamam anne lütfen başımdan çekilir misin? diye haykırdı Elza.
Ve Elza annesinin odasını terk etmesinden tam on dakika sonra yataktan çıkabildi.Hayatının en mutlu günlerinden birine uyanmış olmalıydı aslında.Lise her genç ve ergen bireyin önündeki en parlak ışık gibi olurmuş,olmalıymış ama Elza bu güne hiç de parlak bir ışığa uyanır gibi uyanmamıştı.
Üzerinde gezegenler olan lacivert pijamasıyla aynanın karşısına geçti.Gördüğü şeye çoktan alışmıştı.Bu yüzden dehşete kapılamadı. Dışarıdan bakanlar için kahverengi bakımsız ve üşengeçlikten yıllardır kestirilmemiş uzun kırıklı saçlar, neredeyse uçuk pembeye kaçan bir ten,yüzünde eşek izlenimi uyandıran bir çift fazlaca iri kahverengi gözler ve en küçük beden kıyafetlerin bile bol geldiği zayıf kıvrımsız bir vücuttan ibaret bir kızdı Elza. Bunu ne mükemmel güzelliği lisede tescillenmiş olan annesi Beth ne de kendisi inkar edebilirdi.Elza aynadaki görüntüsüne gülümseyip üzerine koyu renk bir kot ve kapşonlu siyah kalın bir örgü hırka giydi. Dolabındaki tüm kıyafetleri kapşonluydu. Elza ne zaman toplumdan soyutlanmak istese başına kapşonunu geçirirdi ve bu 16 yıllık hayatı boyunca ilginç bir şekilde işe yaramıştı.Hiçbir partiye çağrılmamış,hiç öpüşmemiş,mezuniyet fotoğraflarında çıkmamış,okulun popüler kızı olmamıştı.Elza saçlarını kulaklarının arkasında tutmaya çalışarak okulda lazım olacağını düşündüğü şeyleri bir çantaya doldurdu:
Sakız,naneli şeker,saç tokası,ağrı kesici,yapıştırıcı,telefon jetonu,ev anahtarı,telefon,mendil.
Tam hazırlanmasını bitirdiği sırada güzel annesi Betty ve yakışıklı babası Tom kapıda belirdi.Lanet olsun ikisi birbirlerine öyle çok yakışıyorlardı ki Elza bir an bu anne ve babadan nasıl çıktığını düşünmeye başladı.Elza daha önce patavatsız bazı kadınlarının annesinin kulağına eğilip Elza sizin öz kızınız değil mi dediğine şahit olmuştu.Elza bu düşüncelere dalmışken babasının kalın parmaklarını dağınık saçlarının arasında hissetti.-Hadi bakalım ufaklık lanetli yıllar başlıyorrrrrr.
dedi ve arkasından şu kendine has erkeksi kahkahayı attı.Tom Elza'yı anlayabilen tek kişiydi çünkü şimdi Elza'nın yaşadığı her şeyi o zamanında yaşamış ve okulun zengin çocukları arasında Betty'i kazanmıştı.
Annesi neşe ile kahvaltının hazır olduğunu söylerken Tom'u kollarından çekip mutfağa doğru sürükledi.Elza ise yatağının başındaki komodine gidip Freud ve Staff ile vedalaştı.
Kahvaltıda yıllardır yediği ve babasının annesi üzülmesin diye şikayetçi olmayı yasakladığı fazla kızarmış hatta kararmış ekmeklerden kemirdi ve babasına kocaman bir gülücük attı.Annesi evlerindeki son derece kaliteli ekmek kızartma makinesine rağmen ekmekleri bu işi yapmaya başladığından beri yakıyordu ve babası yıllardır bu ekmeklere ne kadar da lezzetli diyordu.Tom şekersiz kahvesini bitirip Elzanın omzuna bir şaplak indirdi.
Gitme vakti.Şimdi seni hayatının en korkunç kısmına kendi ellerimle terk edeceğim sevgili kızım.Sakın tutma gözyaşlarını bırak yağmurları yağsın içinin dedi gülümseyerek.
Elza bu iğrenç şiirimsiye dil çıkarttı ve annesi ile babası kapının önünde öpüşürken arabaya bindi.Bu günlük sabah öpücüğü üç dakikayı aştıktan sonra Elza kornaya bastı. Başını pencereden uzatıp hadi ama diye bağırdı.
Tom ise hemen saçlarını düzeltip arabaya doğru koşar adım ilerledi. Babası son ses country müzik açar açmaz Elza kulaklıklarını taktı. Yirmi dakikalık kısa bir yolculuktan sonra Tom kızını arabadan indirdi ve şeytani kahkahalar eşliğinde ona şans diledi.
Elza yıllardır gördüğü, eve giderken önünden geçtiği bu eski binaya ilk kez farklı bir gözle bakıyordu. Bu 1800'lerden kalma taş oyma bina daha önce sadece eski bir şeydi. Şimdi ise Elza'nın dört yılını geçirecegi kabus dolu bir okula dönüşmüştü. Elza yeni okulunun daha doğrusu yeni işkencesinin önünde beklerken arkadan gelen kuvvetli omuz darbesiyle sarsıldı. Arkasında teni aşırı beyaz olmasına rağmen simsiyah fazla katlı saçlarıyla uzun ve ince bir çocuk ona gülümsüyordu. Elza çocuğun kokusundan rahatsız olduğunda geriye doğru bir adım atıp çocuga dikkat etsene diye söylendi. Çocuk ise Elza'ya cevap verme nezakatinde bile bulunmadan gülümseyerek yoluna devam etti.
Aman tanrım. Seni pislik. Neden buradasın ki senin hayvan barınağında filan olman gerekmiyor mu?
Çocuk bu sözleri duyunca arkasını döndü Elza'ya dehşet saçtığını düşünen bakışlar attı ve kalabalığa karıştı.
Elza ise kalabılığın okul içinde kaybolmasını bekledikten sonra okula girdiAttığı her adımda okulun tahta olan döşemeleri gıcırdıyor ve sınıflardaki sesler tüm koridorda uğultu yapıyordu.Elza Müdür Hawk'dan geçen hafta öğrendiği kadarıyla E şubesinde olacaktı. Okul tabelasında ise E şubesi dört katlı olan okulun 3.katındaydı.Açık renk ahşap olan merdivenlerden çıkıp sınıfın önünde birkaç kez derin nefes aldı.Kapıyı açıp girdiğinde içeride karşılaştığı manzara onu aynadaki çirkin kızdan,kendisine çarpan gerizekalı çocuktan ve gıcırdayan döşemelerden bile daha korkutucuydu. 30 kisilik sınıfın tümü arka sıralarda toplanmıştı.Sınıftaki tüm kızlar olmayan bir etek giymişlerdi. Elza dikkatli baktığında iç çamaşırlarının dikişlerini görebiliyordu.Kızlar insandan çok göğüse benziyorlardı.Bir çift pahalı dantelli mor siyah ya da kırmızı sütyenin içine sokulmuş göğüsler.Kızlardan biri arka tarafta kumral bir erkekle öpüşüyordu.Belki de ilk görüşte aşk bu demekti.Sınıfa girersin çocuk kızın bacaklarını görür kız çocuğun cüzdanını ve aşık olurlar.Elza dış dünyanın iğrençligini bir kez daha farkına vardı ve boş görünen bir sıraya doğru ilerledi. Tam Elza o zayıf kıçını üzerinde oyuklar olan tahta sıraya koyacaktı ki deodaorant ile parlatılmış bir çift kılsız ve uzun bacak ona doğru seker adımlarla geldi.
-Hey orası benim yerim görmüyor musun?
Elza kızın yüzünü görebilmek için kafasını arkaya doğru attı.
-Ya öyle mi. Affedersin ama nereden anladın senin sıran olduğunu?
Bacak kız tiz bir kahkaha atıp çantasından kırmızı bir ruj çıkarttı. Önce bu ruj ile dudaklarını boyayıp sonra sıranın üzerine kırmızı büyük harflerle Mendy yazdı. Rujunu beyaz deri çantasına yavasça koyarken Elza'ya baktı ve gülümsedi
Görmüyor musun canım burada benim adım yazıyor. Okuma bilmiyorsan ben senin yerine okuyayım. M-E-N-D-Y. Evet bu güzel ismin sahibi benim. Ve dağınık kafa kıymetini bil senin için çok pahalı bir rujumu kullandım neyse sonra ödeşiriz dedi dudaklarını garip bir şekilde büzerek arkadaki kalabalığın arasına döndü. Elza kızın uzun bacaklarıyla bütünleşmis uzun topukların uzaklaşmasını izledi ve muhtemelen kimsenin sahiplenmek istemediği en ön sıraya oturdu. Elza zilin çalması için beklerken başına kapşonunu geçirip çantasını karıştırdı. İşe yarar tekbir dey bile yoktu. On dakika boyunca ıslak mendillerini artık parçalamayacak hale gelene kadar küçük parçalara ayırdı.