Hayatım görmek ve gördüklerimi görmezden gelmek üzerine kuruluydu. Neyseki Jared pezevenki şaşırtıcı şekilde benden uzak durmaya ve doğal bir şekilde Mendy sürtüğüne yakın durmaya başlamıştı. Ve bu bir nebze olsun ondan uzak durabilmemi kolaylaştırıyordu. Yoksa o piç kurusunun boğazına sarılıp nefesi tükenene kadar öylece kalmak istiyordum. Evet fazlasıyla vahşiceydi ama ona yakın olmak için yapabileceğim tek seçenek bu gibi görünüyordu. Jared tüm teneffüslerde kafasını sınıfın ahşap kapısından uzatıp elini Mendy için gel işareti yapmakta kullanırken tüm sınıfın kızları onların arkasından hayran hayran bakarlardı. Bu fazla zeki kızlarımızın Mendy'yi kıakanmadıklarını biliyordum. Nedensr hepsi kendi güzelliklerinden ve kendilerini bulacak olan Jared'dan emindiler ve Mendy'yi kıskanmayı bırakın örnek alıyorlardı. Ama okulun koridorlarında adım atmış olan ve vücudu testesteron salgılayan her varlık Jared'ı deli gibi kıskanıyorlardı. Sanırım iyiden kötüye,kısadan uzuna,tombuldan şismana her erkek Mendy gibi birini hak ettiğini ama onun Jared'ı seçtiğini düşünüyorlardı. Hayay bu insanlar için gerçekten basit olmalıydı. Eğer birini arzularsan ve o biri de senin onu arzulamana izin verirse iş tamam oluyordu. Karşıdakinin seni arzulamasına asla gerek yoktu sadece izin vermesi yetiyordu. Ve bu yaratılar onlarcayüzlerce,binlerce penisin onları arzulamasına izin veriyorlardı.
Neyseki kimse beni arzulamıyor. O zaman hayatım çok daha karmaşık olurdu.
Jared tüm seçmeli tiyatro derslerinde orada bir yerde olduğumu bilerek Mendy'nin köpeği olmayı kabullendi. Ve Mendy de bir nebze onun popülarite,seks makinesi olmayı kabullenmişti.
Ah öpüşürken öyleyse kim bilir sevişirken nasıl olur?
Lanet olasıca beynim bazen tıpkı şimdi olduğu gibi kontrölü kaybediyordu ve o zamanlar kulaklarımı sımsıkı kapatıp gözlerimi yumuyordum. Aslında o durumdayken beynimin fısıltıları çığlıga dönüşüyordu ama en azından onları durdurmak icin çabalamış oluyordum. Ne yaparsın vicdan meselesi işte.
Artık herkes Mendy ve Jared'ın birlikte olduklarını açıkça biliyordu ben de dahil ama ben bu işi bir türlü kabullenemeyenler grubuna daha yakın hissediyordum kendimi. Geçen hafta üzerine kız ve erkek karikatürü olan bir pastayı beraberlikleri şerefine okulun giriş katında kesmiş ve yakın arkadaşlarıyla dilimleri paylaşmışlardı. Mouse kendine düşen üzerinde tam da erkeğin kafası olan dilimi yeni ot çektiği ve midesinin kendini kusmak üzere olduğu gerekçesiyle bana verdi. Ve ben de onu yedim. Franbuazlı,marka pastalardan. Şu bir sürü ödül alıp da yediğinizde midenizi yerle bir edenlerden özellikle de harcadığınız paraya acıtanlardan. Pasta için dudaklarımın çevresi frambuaz kaplı iken Mouse'un yanına oturup ona teşekkür ettim.
-Bok gibiydi değil mi? Bu pastaları bilirim.
-Hayatımda yediğim en iğrenç şeydi. Aslında hiç bok yemedim ama muhtemelen ondan daha kötüdür sonuçta o tadını beğenip yediğimiz güzel şeylerin artığı.
-Zeki sürtük kız.
-Mouse bana sürtük demekten vazgeçer misin? Sürtük olmadığımı biliyorsun.
-Ben de zaten onun için diyorum ya. Sanırım hayatımda ilk kez gerçekte sürtük olmayan birine sürtük diye hitap ediyorum. Ne kadar doyumsuz bir zevk verdiğini bilemezsin.
Omzuna hafif bir yumruk atıp gülümsedim.
-Piç.
-Ah hayır Elza.Bu benim için kullanılabilecek en doğru kelime. O doyumsuz zevk için farklı bir şeyler bulmalısın.
-Pekala pezevenk nasıl olur? Dur bir dakika deneyeyim pezevenk Mouse.Pezevenk farecik.
-Hayır tatlım yine olmadı çünkü sen hayatında hiç gerçek bir pezevenk tanımamış iyi bir kızsın.
