3.Bölüm

42 1 0
                                    

Çin işkencesinden çıkmışım gibi hissettiren 7 ders saatinden sonra sınıftan ilk çıkmayı başarabilmiştim. Hayatımın dört yılının neredeyse her gününü ve her gününde neredeyse yarısını bu şekilde geçireceğimi düşünmek şimdiden kafayı yemiş gibi hissetmemi sağlıyordu. Tüm çocuklar hızla ortalıktan kaybolurken okulun boyası dökülmüş metal kapısının önünde babamı beklemeye koyuldum. Şimdi okul öylesine sessizdi ki buranın içine sadece değerli insanlar konulduğunda mükemmel bir yer olabileceğini fark ettim. Her on dakikada bir saatime bakıyordum ve okul çıkış zilinin çalmasından bu yana tam üç kez saatime bakmıştım. Son saate bakışımın hemen ardından cep telefonumu çantamdan çıkartıp beni burada bunca dakika boyunca beklemeye mahkum eden babamı aradım. Telefonu açmayacağını düşündüğüm sırada babamın yorgun sesi kulak kepçemi aşıp kulak zarımı titretebildi.

-Çok çok üzgünüm Elza. Acil bir toplantım çıktı. Seni almaya gelebilmem mümkün gibi gözükmüyor.

-Sorun değil baba. Akşam görüşürüz.

Telefonumu çantamın içine doğru fırlatıp ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım. Hava tüm günlerde olduğu gibi saat 4'ten sonra soğumaya başladığından üşümüştüm. Hırkama iyice sokulup sağa doğru adım atmaya başladım.On dakika yürüdükten sonra otobüs durağını bulabildim. Demir örgülü bankta bir kadın oturmuş ayakkabılarındaki çamurları temizliyordu.Yanına doğru yaklaşıp "Affedersiniz, 53. caddeye nasıl gidebilirim?" diye sordum. Kadın elindeki kirli ıslak mendili bankın kenarındaki çöpe attı ve ayağa kalktı.

-53. cadde otobüsleri 2 saatte bir geçer tatlım ve birisi sen gelmeden on dakika önce geçti.

Kadın gelen otobüse parlatılmış,temiz ayakkabılarıyla binerken arkasından teşekkür ettim. 2 saat daha burada bekleyecek olmak sinirlerimi fazlasıyla bozmuştu ve hava da gittikçe soğuyordu. Hem birazcık ısınmak hem de başka bir yol bulmak umuduyla çevreyi turlamaya başladım. Ayak tabanlarım ağrımaya başladığında henüz yarım saat geçmişti. Kaldırımın köşesine oturmuş beklerken uzaktan son hız bana doğru yaklaşan son model siyah araba yanımdan geçti. Araba yanımdan geçerken yoldaki çukurlara giren tekerleği çukurdaki tüm suyu başta saçlarım olmak üzere bana fışkırtmıştı. Hemen ayağa kalkıp arabanın arkasından bağırmaya başlamıştım bile. Kıyafetlerimi ve rezilliğimi gözden geçirirken arabanın öncekine göre oldukça yavaş bir şekilde geri geri geldiğini fark edebildim. Araba önümde durdu ve ön şoför camı açıldı. Evet tam da beklediğim gibi mükemmel şoförümüz kendini beğenmiş,ukala insan tiplemesinden başka bir şey değildi.Yer yer kahverenginin olduğu sarı saçları ve bronz teni arabasıyla çok güçlü bir tezat oluşturuyordu. Açıkcası bir an hangisine bakmam gerektiğim konusunda kararsız kalmıştım. Kafamdaki aptalca düşünceleri yok sayıp çocuk güneş gözlüklerini çıkartırken ona bağırmaya başladım. Nasıl olsa burada kimse ne kadar rezil göründüğümü ve ne kadar aptalca tepkiler verdiğimi önemsemiyordu.

- Ehliyetini nerden aldın acaba hızlı şimşek? Muhtemelen son kalite bir yer olmalı. Ben de son model arabamla giderken insanları sırılsıklam bırakmak istiyorum da tavsiyene ihtiyacım var.

Çocuk afalladığını gizleyemedi ve gözlerinin kenarları yavaşça buruştu.

-Sen sabah okulda Mouse'un takıldığı kız değil misin?

-Takılmak mı? Bunu söylerken neyi kast ediyorsun?

-Rezil etmek,ezmek,gününü göstermek filan işte.

Çocuk bunları söylerken hem gülümsüyor hem de bana meydan okurcasına dikkatli bakıyordu. Bir anda kapşonumu başıma geçirmek istedim ama ona bana bakmasından rahatsız olduğumu belli edemezdim. Kulaklarımın arkasındaki bir tutam saçı serbest bırakıp doğrudan gözlerine bakmaya çalıştım.

KARINCAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin