Adam kadınıyla oturuyor salonda. Kadın yaşlı. Kadınlar da yaşlanıyorlar, kasvet verici...
Kadın, elinde birası ve sarkık memeleriyle karşısında oturuyor adamın. Yıllanmış vücudunu sergiliyor ona. ''Gençken güzeldi'' diye geçiriyor adam kafasından. ''Gençken her şey güzeldi.''...
Elindeki şişeden büyük bir yudum alıyor adam; karşısında oturan kadına, yerde yatan kedisine rağmen kendisini çok yalnız hissederek. ''Kocaman bir yaprağı yavaş yavaş yiyen bir tırtıldan farkımız yok.'' diye düşünüyor.
Hayat yavaş yavaş sömürürken hayatını o, yirmi yıl önce ölmüş olması gerektiği kanısında. Bu sırada kadın sıkılmış, gidiyor.
Onu geçirdikten sonra posta kutusuna göz atıyor adam. Fatura, fatura, fatura ve gelen mektuplar. Mektuplardan rastgele birini seçip okumaya koyuluyor. Hep aynı konular; içmekten, sevişmekten, memelerinden bahseden kadınlar. Sıradanlaşmış kadınlar... Bunlara hayranlık duyması bekleniyor. Ne saçma!
Salona geçmek yerine odaya gidip yatağa yatıyor. Bu gece de kendini berbat hissediyor. İğreniyor kendinden. Kıçını kaşıyor. Biraz daha iğreniyor.
Kadınını düşünüyor. Yüzündeki her çizginin bir hatıra, bir yaşanmışlık dolu olduğunu düşünmeye çalışıyor. Olmuyor. Kadınların yaşlandığına ve dışkıladıklarına inanmak onun için çok zor. Hayret ediyor...