"Jimin, ölüyorum ben."

3.6K 408 284
                                    


(2)

Diğer günlerden farklı olarak güzelce uyumuştu Jungkook. Belki de dün sabah Jimin'le dertleştikleri için rahatlamıştı ve buna borçluydu bu güzel uykuyu kim bilir ?

Birçok şey öğrenmişti Jungkook.
Uzun boylu, Jimin'in de kendisine sarılmak istediğini öğrenmişti mesela.
Jimin'in büyüyünce onunla evlenmek istediğini öğrenmişti ve çok sevinmişti bu öğrendiği yeni şeylere.
Jimin'le aynı istekleri paylaşıyor olmak onun için muazzamdı. Çünkü bir kere çok seviyordu yanakları tombul olan çocuğu.

Gözlerini ovuşturarak yatağından çıkarken yastığında gördükleriyle gözleri dolmuştu Jungkook'un. Boğazına bir yumru oturmuş ve boğuluyor gibi hissetmekten alıkoyamamıştı kendisini.

Minik ellerine sığmayacak büyüklükte saçlar... Jungkook'un saçları.

"Anne ! Anne yardım et, yalvarırım gel. Yine dökülüyorlar anne."

Bayan Jeon merdivenleri ikişer ve üçer şekilde hızlıca atlayarak ulaşmıştı oğlunun yanına. Oğlunu bu şekilde çaresiz ve hüzünlü görmek onu da tüketiyordu elbet.
Ama biricik oğluna bu tüketilmiş yanını göstermekten kaçınmalıydı. Onunla olan ilişkisini diğer çocukların anneleri ile olan ilişkisinden ayrı koymamalıydı.
Onu normal bir çocuk gibi hissettirmeliydi.
Gerektiğinde bağırmalıydı ona, iş vermeliydi arada -bulaşıkları kurulamak, masayı kurmak gibi-
Hepsi...hepsi kendini farklı hissetmesin diyeydi.

"Gel buraya benim güzel oğlum, bakma oraya gel annenin kucağına, sarılsın sana annen hı ?"

Uzun boylu çocuk annesinin kucağına koşup bir süre ağlamıştı orada. Annesi ona her şeyin geçeceğini söylemişti ama kendi yaşıtından birinin bunu söylemesini isterdi küçük çocuk.
Park Jimin olan birinin bunları söylemesini isterdi. Artık annesinin söylediği bu cümle gerçekliğini yitirmişti çünkü Jungkook için. Şansını Jimin'le denemek istiyordu.
Belki Jimin derse her şey gerçekten geçerdi ?

"Hadi Jimin'e seslen konuşun onunla tamam mı ? Ben de yatağını... t-temizleyeyim."

Jungkook burnunu çekerek balkona doğru ilerlemişti. İlk defa Jimin'i görmek istemiyordu.
Bu halde konuşmamalıydı kısa boyluyla ama sesini duymak istiyordu tombul yanaklı çocuğun.
Sesi huzurluydu onun, huzurdu o. Onu dinlerse gözyaşları dinerdi Jungkook'un.

"Jimin !"

Sanki Jungkook'u beklermişçesine çağırıldığı anda balkonda beliren kısa boylu çocuk Jungkook'u gördüğünde gülümsemişti arkadaşına.

"Jungkook seni çok çok çoooook özledim."

Burnunu çekip kafasını sallamıştı uzun boylu.

"N-Niye ağlıyorsun ağlama."

Jimin karşısında ağlayan saçları gittikçe azalan bedenle birlikte dudakları titremişti her an ağlamak üzereydi minik çocuk.
Jungkook'un ağlamasını sevmiyordu.

"Ağlamıyorum Jimin. Sadece ben seni çok şeviyom tamam mı ?"

Sonlara doğru kelimeleri yuvarlayan Jungkook derin bir nefes almıştı. Böyle yaparsa Jimin onun ağladığını anlardı ki.

"J-Jungkook ?"

En sonunda dayanamayıp bağırarak konuşmaya başlamıştı ince sesiyle Jungkook.

"Şimin ben öyüyom."

Gözyaşları yanaklarına hücum ederken annesi de oğlunun dediklerini dinleyip akıtıyordu gözyaşlarını.

"Her gün yaştığımda dökülmüş saçlarımla kabusa uyanıyom. Çok koykutucu Şimin."

10 yaşındaki bir çocuk bu yaşadıklarını kabus olarak adlandırmasında ne yapsındı ki ?

"Ben sana sarılmak işşiyom Şimin. Yütfen izin ver bana. Korkma de bana noyuy."

İki çocuk ağlıyordu.
Bir anne kapı aralığından izleyip, çocuğuna hastalığı yüzünden sarılmaya dahi cesaret edemeyerek sessizce acı çekerken, bir diğer anne yastıktaki çocuğuna ait dökülen saçları ağlayarak topluyordu.

Ne diyebiliriz ki ? Hayat bazen fazla acımasız oluyordu.

Kısa boylu arkadaşına cevap vermeye korkup hızla odasına dönerken,

Arkasında arkadaşının bir daha hiç geri dönmeyeceğinden korkan bir çocuk bırakmıştı.

•••

Loving you is | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin