Yorucu bir günün ardından, sıra günün en güzel bölümüne gelmişti. En sevdiğimiz kafeye yeni gelmiş, onun da birazdan burada olacağını bildiğim sevgilimi bekliyordum. Kısa bir bekleyişin ardından kapıda son model arabası belirdiğinde sırıttım. Neredeyse her günümüz beraber geçerdi, fakat bir haftadır ben yurtdışında olduğumdan dolayı görüşememiştik. Uçaktan indiğim gibi onu aramış, eve dahi gitmeden burada buluşmayı teklif etmişti. Eve gittiğim anda uyuyacağımı, onunla ilgilenemeyeceğimi biliyordu, yıllardır tanıyordu beni. Birbirimizin her şeyini bilir, her tepkimizden bir sonraki hareketimizin ne olacağını anlardık.
Bütün karizmatikliğiyle arabadan inmiş, anahtarını valeye vermiş, kafenin içine doğru hızlı adımlarla yürüyordu. Yanıma geldiğinde bir şey söylememe izin vermeden beni kendine çekmiş, kollarını etrafıma sarıp kokumu içine çekmişti. Ben de hızlıca kollarımı boynuna sarmış, tek elimle en sevdiğim şeyi yapıyor, saçlarını okşuyordum.
''Özledim.''
''Çok özledim.''
''Bir daha ben olmadan alışverişe bile gidemezsin. Aklım sende kalıyor, çıldıracak gibi oluyorum. Gitmek istediğin her yere beraber gidelim. Anlaştık mı, sevgilim?''
"İşime gelir sevgilim." dedim ve kıkırdadım. Boynumun girintisindeki dudaklarının gerilmesinden onun da gülümsediğini anlamıştım. Bir kaç dakika sonra karşıma oturduğunda ben ona yaptıklarımı anlatıyor, o da suratındaki içten gülümsemeyle beni dinliyordu.
"...işte son gün ben toplanıyordum otelden çıkmak için, aşkım yanımda götürdüğüm valizler yetmedi. Artık havaalanında da gitmem gerekiyordu. Zar zor yirmi dakika içinde Walmart'tan yeni iki büyük valiz alıp otele döndüm. Hayatımda hiç bu kadar hızlı hareket etmemiştim. Odaya girdiğimde kalan alışveriş poşetlerini çok zorlanıp yeni valize sığdırdım. En son odadan çıkarken dolabı açtım bir şeyim kalmış mı diye bakmak için bir baktım ayakkabılarım duruyor raflarda dizili bir şekilde. Haliyle gidip tekrar yeni valiz almak, otele dönmek ayakkabıları yerleştirmek falan derken çok yoruldum, LAX'e gitmeye üşendim. Bir sonraki uçağa yeni bilet aldırttım. İyi oldu hem aklım Bath and Body Works'te kalmıştı. Oradan da istediklerimi alıp biraz daha gezip alışveriş yapıp LAX'e gittim, uçağa bindim ve...burdayım!" Soluk almadan dakikalardır konuşuyordum. Emre'yi dikkatle incelediğimde şok içinde bana bakıyordu. Bunları sindirmesi için biraz bekledim. Kendine geldiğinde;
"İyi ki buradasın, iyi ki yanımdasın." Deyip elimi avuçlarının içine almış, dudaklarına götürmüştü.
.....
"Kalkalım mı artık?"
"Bir saniye hesabı isteyeyim."
.....
"Sevgilim içeri gelirsen çok güzel olmaz mı?"
"Yorgun değil misin?"
"Çok yorgunum da...Sana sarılarak uyumayı özledim."
"Ne yani sadece sarılmayı mı?" Kurnaz bir şekilde sırıttı.
"Bilmem ki." Suratıma masum gülümsememi takındım.
"İçeri girip öğrenelim bence."
"İyi fikir."
.....
"Selin, sevgilim uyan." Emre'nin dudakları boynumdaydı. Güne başlamanı en güzel yoluydu anlayacağınız. Yalnız, bir sorun vardı ki ben güne henüz başlamak istemiyordum. Çok geç bir saatte uyumuştuk ve jetlag'ın üstüne uykusuzluk da eklenince iyi durumda değildim. Huzursuzca mırıldanıp Emre'den ters tarafa döndüm.
"Güzelim, hadi."
"Ya istemiyorum!"
"Lütfen ama bir tanem."
"Uyanmayacağım ya, söyle evdeki çalışanlara kimse beni rahatsız etmesin. Senin işin varsa sen de git."
"Annemle Esra Annem beraber Hilton'dalar, bizi de yanlarına bekliyorlar sevgilim. Önemliymiş yoksa uyandırır mıyım hiç seni?"
"Of beş dakika daha ama ya." Deyip Emre'yi yatağa çektim. Yıllardır ona sarılmaya o kadar alışmıştım ki, yokluğu çok tuhaf hissettiriyordu. Kokusuna öyle aşinaydım ki, başkalarına sarılırken rahat hissetmiyordum. Sarıldığım kişi illa o olacaktı, illa öyle onun gibi kokacaktı. Varlığı huzur veriyordu.
"Sadece beş dakika ama."
.....
"Oğlum, Selin'im hoşgeldiniz."
"Hoşbulduk annem."
"Hoşbulduk Meltem Annem, annem yok mu?"
"Telefonda güzel kızım, gelir birazdan. Geçin oturun siz."
Emre ilk beni oturttu, sonra da kendi oturdu.
"Selin'im nasılsın? Los Angeles nasıl geçti? Neler aldın? Anlatmıyorsun hiçbir şey kız sen de." Bayılıyordum Meltem Anne'min samimiyetine. Herkese karşı böyle samimi değildi, değer verdiklerine özeldi ve değer verdiği kişiye kelimenin tam anlamıyla özel hissettirirdi.
"Süperdi. Neler almadım ki. Keşke beraber gidebilseydik yine."
"Gideriz kuzum istediğin bu olsun, bir kaç haftaya ordayız."
"Annemle de konuşalım, üçümüz gidelim. Dışlayalım Emre'yi o mağazalarda sıkılıyor. E haliyle her dakika alışverişte olduğumuzdan işkence etmek istemem sevgilime."
Emre alayla baktı bana.
"Sevgilisini de düşünürmüş." Deyip şu çok sinir olduğum hareketini yaptı. Yanaklarımı sıktı! Kim bilir ne kadar çirkin gözüküyordum bu suratla ve o hala yılmadan yapmaya devam ediyordu. Tam ona söylenecekken annemin sesi duyuldu.
"Kuzular, hoşgeldiniz."
"Selam annişko." Dememle Emre bana döndü ve "Şımarıksın işte." dedi.
Annemle olan sarılma faslından sonra bizimle konuşmak istedikleri konunun ne olduğunu sordum.
"Şimdi hayatım, biliyoruz zaten her dakikanızın beraber geçtiğini. Biz diyoruz ki, kendi evleriniz dursun ama başka bir evde beraber yaşayın. Hem yerleşik bir düzeniniz olur. Sürekli iki evden birindesiniz, yurt dışındasınız, teknedesiniz, tatildesiniz, bizdesiniz, Esralardasınız, ordasınız burdasınız zart zurt. İkinizin de düzenli olarak kaldığınız evleriniz yok. Göçebe hayatı yaşıyorsunuz resmen."
Şaşırmıştım. Gerçekten beklemediğim bir şeydi. Emre'ye bakmaya korkuyordum. Masaya bir sessizlik hakimdi. Kimseden çıt çıkmıyordu. Emre'yle ciddi olmayan bir ilişkimiz yoktu, onu biliyordum. Peki beraber yaşamak? Bunalabilirdi, benden sıkılabilirdi, yalnız olmak isteyebilirdi ve en korktuğum...başkasını isteyebilirdi. Düşünceler kafamın içinde dolaşırken Emre konuşmaya başladı.
"Neden olmasın ki sevgilim? Eninde sonunda evlenmeyecek miyiz zaten? Ne dersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonuna Kadar
RomanceNasıl özetlesem bilemedim...Selin'in bitmek bilmeyen endişeleriyle Emre'nin bitmeyeceği kesin olan aşkı...