"Tamam, bakın sakin olun. Çok üzgünüm ama hayati tehlikesi geçmedi." dediğinde ayaklarımın beni taşıyamayacağını hissettim ve dizlerimin üstüne yığıldım.Ama nasıl olur? Öbür çocukta çok kötü durumdaydı ama hayati tehlikesi yoktu. Tolga'ya nasıl bu kadar zarar verebilmiştim? Babam ve annemden sonra bide Tolga'yı hastanelik etmiştim. Herkese zarar veriyordum. Sonuçta babam ve annem de beni aramak için kaza geçirmiştiler. Tolga'nın kafasınıda benim yardığım göz önüne alınırsa, tam olarak lanetlenmiş bir kızdım.
__
"Hepsi benim suçum!" diye bağırarak ağlayıp etrafıma vurmaya başladım, hemşire endişeyle etrafına bakınıp hemşirelere seslendi.
"Yardım edin."
Koridorda ayak sesleri yaklaşınca biri yanıma çömeldi. Bu o hemşireydi. Bana iğneyi yapan.
"Hey, yine mi sen?" diye şaşkınlıkla bana baktığında ona hiç aldırmadan devam çığlıklarımı sürdürdüm. Hemşire yanımdan kalkıp bize Tolga'nın durumunu söyleyen hemşireye yaklaştı. Kendi ağlamamdan seslerini azda olsa duyabiliyordum.
"Ne oldu, neden ağlıyor?" dediğinde bana şaşkınca bakıp tekrar hemşireye döndü.
"Selim amcanın arkadaşlarıymışlar. Durumunu sorunca bende doğruları söyledim." diye öbür hemşire açıklama yapınca susup ona baktım. Selim amca kim lan?
"İyide onlar Selim amcanın arkadaşları değil. Sanırım yanlış anlaşılma var." diyerek iğneci hemşire bize döndüğünde bende ağlamayı kesip ayağı kalkmak için Kerem ve Nehir'e tutundum. Onlarda bana destek olunca işim kolaylaştı ve ayağı kalktım. Şaşkınca iki hemşireye bakıp yanağımdaki yaş izlerini elimin tersiyle sildim.
"Selim amca kim? Ben hiç birşey anlamadım." diye Nehir benimde sormak istediğim şeyi sorunca ona hak vererek başımı salladım ve soran gözlerle tekrar hemşirelere döndüm.
"Selim amca burda yatan hastamız. Durumu fenalaştı diye yoğun bakıma almak zorundaydık. Sizinde arkadaşınızın durumu iyileştiği için onu başka bir odaya yerleştirdik."
Hemşire'nin açıklamasıyla rahatlayıp derin bir nefes verdim. Tolga o durumda olsaydı gerçekten kendimi o suçluluk duygusundan öldürebilirdim.
"Peki Tolga nerede? Nasıl şu an?" diye atlayınca Kerem ve Nehir "Evet nasıl?" diye sorumu tekrarlayıp hemşireye döndüler.
"Arkadaşınız iyi. Şu an hala uyuyor yalnız. Gelin size odasını göstereyim."
Hemşire önden yürüyünce onu takip ettik. Bir süre sonra hemşire bize dönüp bir oda kapısını gösterdi.
"Burası."
"Peki içeri girebiliyormuyuz?" diye sorduğumda hemşire başını olumlu anlamında salladı ve gitti. Hemşire'den iğneyi yediğim için intikam planları yapmaştım ama bize yardımcı olduğu için vazgeçtim. Hadi yine yırttın.
Kapıyı açıp bembeyaz yatakta yatan Tolga'yı görünce içim bir tuhaf oldu. Sanki karnıma bir döner bıçağı saplanmış gibi hissettim. Odanın içine doğru bir kaç adım atınca arkama baktım Kerem ve Nehir kapıda bekliyordular.
"Biz sonra gireriz." diyerek Kerem gülümseyince bende başımı salladım ve odanın içine doğru yürüdüm. Arkamdan kapı kapanınca kapıya döndüm. Kesin Kerem kapattı yine aklında mallıklar var tabi.
Tolga'nın yattığı yatağın yanındaki sandalyeye oturdum. Odaya biraz göz gezdirdim fazla sıkıcı ve beyazdı. Ama hastane benim ikinci evim gibi olduğu için bu beyazlığa alışkındım. Sonuçta haftada nerdeyse iki kere bayılan biriyim ve sakarlıkta üstüme yoktur. Tolga'da sakarlığım yüzünden bu hale gelmişti ya zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bırakırsam Kalbim Kurusun
Humor•#Mizah 11 - 08.07.2017• Bir sabah evde her şey normalmiş gibi uyanan bir kız, ailesinin evde olmadığını fark eder. Gününü gün ederken kapıdaki anahtar sesiyle ailesinin geldiğini düşünür, ama yanılır. Çünkü gelenler evin yeni sahipleridir...