☘ Önceleri bir araya geldiğiniz an sizi öldürecek olan güç şimdi ayrı kaldığınız an sizi öldürecek duruma geldi.
❙𝐀𝐫𝐬𝐢𝐥𝐲𝐚
"Seni o gün gerçekten affedeceğim."
Bugün o kadar çok şaşırtmıştı ki kendisini, artık inanmakta dahi zorluk çekiyordu. "Sen... Sen ciddi misin?" dedi inanamazca karşısındaki kadına bakıyordu hala. İlya içtenlikle gülümseyerek kafasını sallamakla yetindi. Ars duyduklarıyla kendini tutamadığı için hızla genç kadının dudaklarına yapışırken, bu öpücüğün şehvetten çok minnettarlık barındırdığı açıktı. Özlemini çektiği dudakları kendi dudaklarının arasına alıp nazikçe öptüğünde boynuna sarılan kollar bir kez daha rüyada hissettirmişti kendisini. Hafif geri çekilerek zorlukla mırıldandı. "Teşekkür ederim." dedi boğuk bir sesle. Öte yandan bakışları genç adamla birleşen kadın hiçbir şey söylemeden onu dinlemeyi tercih etmişti. "Beni bir an önce sevmeye başlasan iyi edersin." dediği an Ars mutlulukla gülümsemişti. Tam konuşacakken ısrarla çalan telefonunu açmak zorunda kalmıştı.
"Efendim Altuğ." dedi bıkkın bir şekilde. "Ars! Ağabeyim! Ars! Yiğit vuruldu! Duyuyor musun beni? Ars!" dediği an elindeki telefonu fırlatarak koşan adamın düşündüğü tek şey kardeşine geç kalmamaktı...
☁☁☁
"İlya sence ciddi mi?" dedi Yiğit'in bakışları oldukça pis görünen depoya yönelirken dikkatlice incelediği açıktı. "Söyledikleri doğru değilse bile böyle davranmak onları yakınlaştıracaktır." diye karşılık verdi Altuğ. Elindeki silahı olduğundan daha da sıkı tuttuğunda siyah gözleri avını arayan bir aslan edasıyla kısılmıştı. "Şimdi onları bırakın da biz buraya niye tek geldik?" dedi Ateş. Üçü de ayakta farklı yönlere dönmüş bir şekilde sessizce etrafı inceliyordu. "Demek geldiniz. Hepinizi bir arada görmek büyük şeref... Sanırım biri eksik. Ahh! Ars Bey yok mu?" Hepsi gelen sese doğru yöneldiğinde karşılarında gördüğü adama öfkeyle bakmışlardı. "Ne dersin? Ars'ın yokluğunu sana hissettirmeyeceğimden emin olmalısın." dedi sevimli yüzü öfkeyle kaplandığında görenler de bir adım geriye attırıyordu resmen. "Benden ne istiyorsun?" diye araya girdi Ateş. Bir adım öne çıktığı an aniden aydınlanan depo herkesin gözlerini kısa bir anlığına kamaştırmıştı. Dikkatler tekrar birbirlerinin üzerine toplandığında Ateş, Yiğit ve Altuğ'un karşısında resmen elliyi aşkın adam vardı. En önde alayla gülümseyen adamın aksine Yiğit keyifle gülerek mırıldandı. "Ateş biz cidden niye buraya tek geldik lan?" dediği an Altuğ da gülmesine engel olamamıştı.
"Ars'a biz hallederiz derken bunu mu kastediyordun sen?"
Onlar kendi aralarında konuşurken karşılarında duran kısa boylu adam öfkeyle öne doğru bir adım attı. "Bırakın silahlarınızı!" dediği an Yiğit içtenlikle gülümseyerek cevap verdi. "Bakın beyefendi sanırım bir yanlışlık olmuş. Biz sizi tanımıyoruz bile. Hem silah mı? Çok vahşice. Biz kullanmayı bile bilmeyiz." dedi masum bir ses tonuyla. Ateş ve Altuğ kahkaha atmamak için kendisini zor tutarken kısa boylu adam tekrar öfkeyle soludu. "Siz kimi kandırıyorsunuz lan? Hepinizin buradan leşi çıkacak!" dediği an Yiğit'in yüzündeki gülümseme hızla silinmişti.
"Kimin itisin sen? Emri kimden alıyorsun?" Adam kendisine sorulan bu soruya karşılık alayla gülümsedi. "Ha şöyle Seyemener. Buraya korumalarınızdan arınıp geldiğinize göre sizleri bir hayli meraklandırmış olmalıyız. Ne yazık ki bu merakınızı bugün de dindiremeyeceksiniz." dedi kendinden emin bir ses tonuyla. "Buluşma yeri olarak ayarladığınız bu yere şimdi sen ve bu arkandakilerden başka kimse gelmeyecek mi?" diye sordu Altuğ sıktığı yumruğuyla. "Buradan sağ çıkamayacaksınız başkasını boş verin de kendi canınızı nasıl kurtaracaksınız onu düşünün." dedi kahkahalarla. Ateş sıkıntılı bir nefes verirken cebinden çıkardığı telefonu rahatlıkla kulağına götürdü. "Hazır mı?" dediği an kısa boylu adam onun telefonla konuştuğunu anlamış olacak ki silahını Ateş'e doğrultmaya çalıştı. Onun silahını kavramasıyla Yiğit ve Altuğ da araya girerken adamın arkasında duran diğer korumalar da silahlarına sarılmıştı. "Dışarıda tam tamına 200 kişi var. Doğrusu sizin bu kadar az sayıyla geleceğinizi bilseydik biz tek gelirdik." dedi Ateş alayla. "Bu adamı canlı istiyorum." diyen Yiğit tembel bir şekilde arkasını dönerken içeriye hızla doluşan kendi adamları karşı tarafı çember içine almıştı bile. Kısa boylu adam korkuyla olanları izlerken ilk sıkılan kurşunun ardından yer yer üstünde bırakılmamıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Kabulleniş 2 (Tamamlandı)
FantasyNefretin iliklere kadar ulaştığı yere, itiraz etmeden yürüyordu. "Ölmemi neden bu kadar çok istiyorsun? Ben sana hiçbir şey yapmamışken?" dedi. Gözleri buğulanmış korkudan titriyordu. "Basit." diye yanıtladı. Acımasızca bakan gözleri ona takıl...