Bölüm 5: ANSIZIN GELEN KABUS

72 3 0
                                    

Bölüm şarkısı: Zeynep Bastık-Fırça

Herkese yeniden merhaba Gökyüzü Durağı ailesi. Bu bölümün uzunluğu gayet iyidir bence. Bu arada Aliye'nin adını Sevgi olarak değiştirdim, bilginize. Bu arada 80 okunmaya ulaşmışız, hepinizi çok seviyorum, iyi ki varsınız...

 Şarkısız okumayın derim. İyi okumalar!

Bazen korktuğunuz anlar olur. Bu korku öyle bir şeydir ki, içinden çıkılmaz karanlık bir tünele sokar bizi. Geçmişte yaşanan hiçbir şey hatırda değil. Hiç kimse bilmiyor geçmişi. Bir sen biliyorsun seni, bir de hatırlamadığın geçmişi. Tek bilinen gelecek, ötesi karanlık...

Müthiş bir şeydir bu duygu. Güven eşittir huzur. Güvendiğin birinin kollarında olmak ne güzel bir duygu. Çok korkuyorken yalnız kalmamak. Yanında tek bir kişi varken, hem ailenin hem de dostunun yerini tutabilmesi ne güzel. Ne güzeldir gökyüzü gibi temiz duyguların sahibi olmak.

Hissettiklerim kabus olmalı. Başka bir açıklaması olamaz. En uygun hareket ne olabilir ki? Aklımı mı düşürdüm ki acaba? Yok, kaybetmişimdir. Olsa olsa beynim düşebilir. Allah'ım konuşmayı mı unuttum? Her şeyden önce dua etmeyi unuttum. Olamaz, kendimi kaybediyorum, hayal etmeyi unuttum. Bir tek düşlerim vardı beni ayakta tutan, ben ne yaparım onlarsız? Kapat gözlerini, hayal et.

Neler oluyor böyle? Niye hareket edemiyorum? Bir dakika, sanırım konuşabiliyorum. Sonunda çığlığımla beraber acı nidaları döküldü dudaklarımdan.

Önceden bazı seslerin olduğunu şimdiki sessizlikten anlıyorum. Sanki bütün dünya durmuş, bana odaklanmış, benim hareketlerime dikkat kesilmiş. Kahretsin, ben göz önünde olmayı sevmem ki! Derin derin nefesler almaya başladım. O kısa ama bana çok fazla uzun gelen sessizlikte nefesim o kadar gürültülü geldi ki, ben bile çekindim, sanki binadaki tüm insanlar duyacak diye.

Sanki yavaş yavaş alışıyorum derken sessizliğe, yeniden başladı doğanın monoton sesleri. Sokaktan geçen araç sesleri, hayvanların her zamanki ötüşleri, hatta... hatta ayak sesleri. Sanki, gerçek ya da kabus, neler olduğunu görmek istemediğimi biliyormuş gibi gözlerim sımsıkı kapalı. Ayak sesleri daha yakından geliyor bu sefer. Kapı hızla ve büyük bir gürültüyle açılıyor. İrkiliyorum en başta. Tüm ışıkların açıldığını anladım sonra. Sanki mümkün olabilirmiş gibi daha sıkı yumdum gözümü, ışıkların ani açılışının verdiği rahatsızlıkla. Tekrar o hızlı adımlar yakınlaşmaya başladı, üzerime gölgesi düştü. Bana zarar verecekti, eminim.

"Bana zarar verme..."

Kısık çıkan sesimle bana zarar vermek isteyeni durduramazdım, biliyordum. Anca içindeki o kötü isteği körükleyebilirdi bu hareketim. Ama o adı "umut" olan illet duygu vardı ya... Kötü duyguların en başı çekeniydi. Gözümden zar zor bir damla düştü, sıktığım için. Gözyaşıma yol vermek için gözkapaklarımı genişlettim. Ve sessizce, bir umut, ona olan ihtiyacımı duysun diye fısıldadım adını.

"Rüzgar..."

Fakat o an ters giden -mucize şeklinde giden demek daha doğrudur sanırım- bir şeyler oldu. O tanıdık koku burnuma doldu ve yanıma oturmasıyla sarılması bir oldu. Başımı göğsüne yasladım. Saçlarımın kokusunu içine çekerek, usulca öptü başımı. Ben de onun kokusunu içime çekerek beline sardım kollarımı, sımsıkı.. Babamın kokusunu bilmediğim halde babammış gibi koktuğunu farkettim o an. İki kelime duydum o tanıdık kokunun tanıdık sesinden.

"Yanındayım Gökyüzü'm..."

Neydi şimdi bu, rüya ya da mucize falan mı?..

***

Gökyüzü Durağı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin