BÖLÜM 11

9 2 0
                                    

Meriç Pak ayağa kalkıp yanımıza doğru geldi. Enis Meriç Pak' ı yanında görünce ayağa kalktı. Yüz ifadesinden şaşırmış olduğu belliydi. Meriç Pak küçük bir gülümsemeyle.

" Oturabilir miyim?"

Enis başını onaylarcasına sallayarak eliyle Meriç Pak 'ı masaya buyur etti.  Anlamaz gözlerle ona bakıyordum. Gerçi oda bana bakıyordu, yüzünde kocaman bir sırıtışla.

" Cinayetle ilgili yeni bir şey bulabildin mi?"

' Cinayet' derken  vurgulamıştı. Hayla intihar olduğunu düşünüyordu. Enis' de alaylı bir tavırla sorusunu cevapladı.

"Evet. Yeni bir cinayet."

Meriç Pak şaşırmıştı. Ne olduğunu anlamadığını belirten bakışlar atmaya başlayınca.Enis açıklama yaptı.

"Mahir Yılmaz'ın sevgilisi Doğa Güngör."

Şaşkınlığı biraz geçmiş gibiydi. Tanımıyor muydu? Bu sefer benim ona yöneltdiğim şaşkın bakışlara biraz durduktan sonra cevap cerdi.

"Kusura bakmayın pek sevdiğim bir insan değildi."

Enis sinirli bir şekilde Meriç Pak 'ın saçma  cümlesine karşı çıkarak ayaklandı.

"Birisi öldü. Sevip sevmemeniz hiçbir şeyi değiştirmez. Ortada bir cinayet..."

Enis çalan telefonuyla sustu ve telefonu cevapladı. Eliyle bir dakika işareti yapıp uzaklaştı. Bu işareti biliyorsunuz değil​ mi? Hani işaret parmağını kaldırırsın ağzını oynatarak bekle dersin ya işte o.

Her neyse Meriç Pak ve durmak bilmeyen bakışları, artık rahatsız edici bir hal almaya başlayınca yaslandığım koltukta doğrulup kollarımı masaya  dayadım. Hesap zamanı.

"Şaşı mısınız?"

Çok büyük hesaplaşma. Sonraki cümle 'nassın?' olacak sanırım.

"Pardon, anlayamadım?"

Neyse ki öyle yapmayacağım.

"Hani sürekli bakıyorsunuz ya. Neden? Bir sorun mu var?"

"Hayır. Yanlış anladınız. .."

Biraz durakladı. Ellerini masanın altında birleştirip kafasını aşağı eydi. Başını kaldırdığında sırıtan yüzü gitmişti ve  ciddiğileşmişti.

"Sadece içimi kemiren şeyler var. Size anlatabilir miyim? Emin değilim."

Dediğini pek inandırıcı bulamamıştım. Ama eğer bir ipucu bulacaksak mal gibi davranmak mübahtır.

"İnanın bana güvenebilirsiniz."

Yarım saat sonra...

Meriç Pak sürücü koltuğunda arabayı hızlı bir şekilde sürüyordu, bense onun yanında oturup beni götüreceği yeri anlamaya çalışarak etrafa bakınıyordum.telefonum çekmiyordu .Baya ıssız bir yerdi.

Canım sıkılmıştı . Tamam radyoda Shawn Mendes/Treat You Better şarkısı çalıyor olabilirdi ama canımın sıkılmasının nedeni bu adamın beni aynı yerlerde dolaştırıp, hızlı gidip daireler çizdiğimizi belli etmemeye çalıştırması ve beni salak yerine koymasıydı. 

Dayanamayıp sordum.

"Yolları mı karıştırıyorsun yoksa gideceğimiz yerin neresi olduğunu bilmemi  mi istemiyorsun?"

"Arkada 37 CDD 4915 plakalı bir araç sürekli arkamızdan geliyor.Sanırım takip ediliyoruz."

Bunları sırıtarak söylemişti.

"Kim neden bizi takip etsin ki ?"

İfadesiz bir şekilde sorduğum soru sırıtışını silmiş ve yavaşlayıp arabayı durdurmasını sağlamıştı. 

Kolunu koltuğa yaslayarak arkasını dönüp parmağıyla bir yeri işaret edince bende arkamı döndüm.Biraz önce bahsettiği plakalı araçta yaklaşık on beş yirmi metre uzağımızda durmuştu.

 Sırıtışını yine göstererek .

"Sence hayla takip edilmiyor muyuz ?"

Cevap vermedim. Haklıydı. Bizi takip edenin kim olduğunu öğrenmek istiyordum.Arabanın kapısını tam açmışken  beni durdurup kapıyı geri kapattı.Endişelenmişti. 

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

Kızgın bir ses tonuyla konuşmuştu. Aynı ifadesiz yüzüme biraz sinir katarak .

"İşimi."

Yine kapı açmaya çalışmıştım ama beni yeniden durdurdu.

"Bu senin ne işine yarar .Boşuna belaya bulaşma !Seni araştırdığın cinayetle ilgili önemli bir yere götürüyorum ."

Tamamen kızgın bir şekilde ona cevap verdim.

"Bu benim ne işime mi yarar? Ben polisim ve bizi takip etmelerinin beni götüreceğin yerle ilgili olabilir. Mahir Yılmaz'ın cinayetiyle ilgili önemli bir şey olabilir ."

Söyleyeceklerim biter bitmez arabadan indim.Meriç Pak' da peşimden indi arabadan.Hızlı adımlarla bizi takip eden arabaya doğru ilerledim.

Arabanın yanına gelirken iki adam arabadan indi. İkiside iri yarı kaslı adamlardı.Bir an için geri dönmeyi düşünsemde vazgeçip ilerledim .Meriç Pak bana yetişmişti .Kararlı bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

"Ben Dila...."

"Dila Feyza Ünal"

Demek adımı biliyordu.Tanışma faslını geçerek sadede gelebilirdik.

"Bizi takip etmenizin umarım bir sebebi vardı."

Korkumu belli etmemeye çalışarak sesimi biraz sert biraz sinirli biraz da kararlı bir hale getirmeye çalışıyordum.Umarım başarılı oluyorumdur. 

"Nereye gidiyorsanız öğrenmek ve sizi engellemek."

Fazlasıyla açık sözlülerdi. Karşımdaki adam kolumu yakaladı ve ters çevirip kilitledi.Diğer iri yarı ayı ise Meriç Pak'ın yumruğuyla yere yığılmakla meşguldü.

Arkamda duran ayıya kafa atınca kolumu tutan eli gevşedi ve elinden kurtuldum.Çeviklikle belindeki silahı hızlıca çekip bana doğrultdu. Meriç Pak elindeki silaha atılarak kolunu başka yöne doğrultu. Zamanlaması harikaydı çünkü doğrultmasıyla silah ateş aldı.

Kemerimdeki silahı alıp havaya iki el ateş ederek ayının dikkatini dağıtmayı başardım.Meriç Pak'a silahımı sallayarak geri çekilmesini söyledim. Adam silahını bana doğrultmuştu .Ben de ona .

"Bırak silahını !" 

Adam tamamen çirkin bir sırıtışla cevap verdi.

"Bıraktır bakalım."

Adam haklıydı .Silahı nasıl bıraktırabilirdimki ona. Ama yılmamam gerekiyordu.

"Kızın dediğini yap, yoksa diğer türlü ikimize karşı hiç şansın yok!"

Sağ tarafımda duran Meriç Pak'ın elindeki silaha şaşkın gözlerle bakıyordum.Kendimi toparlayıp önüme döndüm.Silahı bırakamak için eğilen adama silahı bıraktığı anda kafasına tekme attım . Adam geri yığılmıştı.

 Adama Bakmayı Kesip Meriç Pak'a döndüğüm anda kafama geçirilen siyah bir torbayla çırpınmaya başladım .Güçlü bir kol boynumdan yakalamıştı .Kolumda hissettiğim acıyla kaslarım gevşemeye başladı ve gözlerim kapandı.

SoruşturmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin