BÖLÜM 14

4 1 0
                                    

Meriç'ten

Zar zor ayakta durarak seslerin geldiği yöne ilerledim. Orada olabilirdi. Ortalıklarda kimseler yoktu.

Karnıma yediğim tekmeler;
burnumdan, patlayan dudağımdan ve kaşımdan akan kanlar  yürümemi ne kadar zorlaştırsa da onu bulmalıydım.

Tekme sesleri kesilince hızımı biraz daha arttırmaya çalıştım.

Kapıyı açmaya çalıştım, kitliydi. Omuzumun acımasına aldırmadan geri çekilip hızlıca kapıya omzumu geçirdim.

Kapı açılır açılmaz direk içeri girdim. Duvarın dibine çökmüştü. Ellerini karnının üzerinde sıkıca birleştirmiş kanamayı durdurmaya çalışıyordu.

Odaya girdiğimde açık olan gözleri yavaşca kapanmıştı. Bilincini kaybediyodu.

Yanına yaklaşıp kucağıma aldım. Hafifdi. Ama ben çok ağırdım.

Tökezleyerek ve duvarlara yaslanarak bulunduğumuz yerden çıkmaya çalışıyordum.

Bizi bırakmıştı. Kaçmamıza  izin vermişti.

Bir çıkarı olmasaydı salmazdı. Yine ne pilanlıyordu bu?

Sonunda dışarı çıkabildiğimizde daha daynamayarak yere yığıldım. 

Gördüğüm kadarıyla ıssız bir yerdi. Kurtulmak için yapabileceğim hiç bir şey yoktu.

Yoldan birilerinin geçmesini beklemekten başka çarem yoktu. Fakat Dila dayanamazdı.

Şimdiden çok fazla kan kaybetmişti bile. Bekleyemezdi.

Dila ' nın kanlı tişörtünü yarayı görebilmek için kaldırdım. Çok fenaydı.

Üzerimdeki yer yer kırmızıların bulaştığı pembemsi bir renk almış beyaz gömleği çıkarıp boydan ikiye ayırdım. Yaranın üzerini sıkıca sararak  kanaması durması için biraz bastırdım.

Ayılması için ne yapabilirdim ki? Bir an aklıma gelen şeyle irkilerek nabzını yokladım. Ölmemişti. Ölmemeliydi.

Tekrar kucağıma almak için tek elimi kafasının altından bir diğerini de bacaklarının altından geçirdim. Sımsıkı sardım onu. Ayağa kalkıp yola doğru yürümeye başladım. Arada tökezliyor, yoruluyordum. Tek ayağımını kırıp yerden destek alarak bir müddet dinlendim. Dila'nın gitgide solmakta olan o masum yüzüne baktım. Ölmeyi haketmiyordu...

Enis'ten

Hava kararmıştı çoktan. Her yerde aramıştık ama bulamamıştık onu. Sinirliydim ama kendime. Meriç Pak 'a güven olmayacağını bile bile onları yanlız bırakmıştım.

Tolga abinin arabasını yolda görünce koşarak yanına gittim. O da arabasından aşağıya indi. Sinirliydi. Haklıydı bana kızmakta bi sahip çıkamamıştım kıza.

Eğer ona birşey olursa beni asla affetmezdi. Gerçi bende kendimi asla afetmeyecektim. Şimdi kim bilir ne durumdadır?

Kendimi suçlamayı bırakıp Dila' yı bulma konusuna  geri döndüm.

"Nasıl oldu herşeyi eksiksiz anlatmanı istiyorum."

Meriç'ten

Saatlerce buradaydık. Kimseler yoktu. Duymasını umarak konuşuyordum onunla. Cevap vermesini istiyordum.

"Dila güneş bile terk etti beni ne olur sen bırakma beni. Güven bana kurtulacaksın."

Burada beklemekten başka birşeyler yapmalıydım.

" Sen beni burada bekle yardım bulacağım."

Dizime yasladığım kafasını yavaşca kaldırıp yere bıraktım. Ayağakalkıp etrafı arayacaktım fakat ayağa kalkar kalkmaz başım döndü ve kensimi dizlerinin üzerin sertçe bıraktım. Bedenim tamamen yorgun düşmüştü.

Kendimi zorlayarak ayaklandım. Etrafı dördüncü kez turlayarak ellerim boş, yorgun bedenimi sürüyerek Dila 'nın yanına geri döndüm. Hala bıraktığım yerdeydi.

Kafasını kaldırıp tekrar dizime yasladım. Yorgun bedenim dik duramıyordu. Sırt üstü uzanıp, kurtulmaktan umudu kesip Dila gibi ölümü beklemeye başladım.

Göz kapaklarımı zorlasamda durduramamıştım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SoruşturmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin