BÖLÜM 6

33 3 1
                                    

-Nereye kayboldun-

Enis bir rahat bırak adamı ya. Sanki işten kaçıyoruz.

-Geliyorum-

Hızlı adımlarla ilerliyordum. Bir yandanda Mahir Yılmaz'ın öğrendikleri​ karşısında intihar  etme  olasılığını düşünüyordum. Kafamdaki düşünceleri bir kenara bırakıp karşıma baktığımda bana dik dik bakan Enis'i gördüm. Aldırmadan devam ettim.

"Neredeydin"

"Baktım karnım zil çalıyor. Dedim acıktım şurada güzel bir yemek yiyeyim."

Baygın baygın bakışlarından anladığım kadarıyla yola atlayıp bir kamyonun altında ezileyim istiyordu. Ama o biraz zor.

"Uzatma. Sadece nerede olduğunu söyle."

"Şu şirketin diğer ortağıyla konuştum. Mahir Yılmaz'ın evlatlık olduğu, bunu bilmediğini ve öğrenmesinin şokuyla içkili oluşumunun, onu intihara sürüklemiş olabileceğini söyledi."

"Bunlar yeterli değil intihar süsü verilmiş bir cinayette olabilir."

Onaylarcasına başımı salladım.

"Sizde ne var"

"Ofisinde kırık bir telefon bulduk. Büyük ihtimal Mahir Yılmaz'a ait. İncelenmesini istedim."

"Burası tamam gibi gözüküyor. Yarın bulduklarımızı değerlendiririz."

"Eve mi?"

Evet ama.

"Hayır olayla ilgili birkaç yere gitmem gerek."

"E beni niye gönderiyon o zaman?"

'-yon'  ne be.

"Senlik birşey yok."

"İyi haberdar edersin."

Lafını bitirir bitirmez arkasını dönüp gitti. Ben biraz daha orda kaldım sonra eve gittim. Biraz dinlenmem gerekiyordu. Başımın ağrısı hayla devam ediyordu.

2 saat sonra

Uyumak istiyordum ama ısrarla çalan telefonum sayesinde gözlerimi açmak zorunda kaldım.

"Oha Tolga abi arıyor​."

Refleksle çıkan sesim beynimde yankılandı. Başımın ağrısı daha da kötüleşmişti. Ama konuşmak zorundaydım. Uykulu sesimi düzeltmek amacıyla birkaç kez oksürüp telefonumu açtım.

"Efendim Amirim."

"Müsaitsen geleyim diyordum. Yemek yeriz hemde seninle konuşmak istediğim şeyler var."

"Tamam. E yaklaşık bir saate hazırım amirim nerede buluşalım."

"Yarım saate oradayım."

Didi ve kapattı. Koşar adımlarla banyonun yolunu tuttum. Kısa bir duş alıp kendime gelmem lazımdı. Duştan çıkınca hızlıca üzerimi giyinip mutfağa geçtim. Ağrı kesici birşeyler içmeliydim. Dolapta ilacı ararken telefonum çaldı. Arayan Enis'di.
Sessize alacakken vazgeçip açtım.

"Ne var?"

"Çok kibarsın."

"Ne söyleyeceksen söyle."

"Ee... Meriç Pak'ın sende numarası var mı?"

"Hayır. Ama bizimkileri arasan bulursun."

"Tamam. Sağol."

Bu şimdi büroyu aramak yerine niye beni aradı ki. Birşey mi oldu acaba diye  düşünürken camdan Tolga abinin arabası göründü hemen küçük kol çantamı alıp dışarı çıktım.

Küçükten bir selamlaşmadan sonra arabaya geçtik. Bana soruşturmanın nasıl geçtiğini sordu. Bende bu gün öğrendiğimiz birkaç şeyden bahsettim.

"... yani  bu gün pek birşey elde edemedik."

Tolga abi yüzüne samimi bir gülüş yerleştirerek.

"Olsun ilk güne göre  yinede daha iyi."

Tolga amirim aslında çok iyi biridir. Bana neredeyse ağabeylik yapar. Aramızda yaklaşık 4 yaş var ama yaşına göre olgun biri. İş konusunda sinirlendiğinde barut gibi olur ama diğer zamanlarda. Nasıl desem. Sarı kıvırcık saçları ve maviş gözleriyle tatlı ve şakacı biri olur.

Arabayla gitmeye başladıktan yaklaşık  on beş dakika sonra Tolga abi durdu. Sanırım gideceğimiz yere varmıştık.

Kafeye geçip oturduk. Yiyecek bir şeyler söyledikten sonra Tolga abi konuya girdi.

"Enisle çalışmak nasıl? Yanlız çalışmak istiyorsan hani birşeyler ayarlarım."

Tolga abiyle uzun zamandır tanışırız. Ona herşeyimi anlatırım. Enisle olanlarıda biliyordu. (Dila'nın Enisle ne yaşadığını sonraki bölümlerde anlatacağım.)

Enis şimdiye kadar eski defterleri kurcalamamıştı ama bu kurcalamaz demek değildi.

SoruşturmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin